'SAHADA' konuşan kazandı

25 Aralık 2015

İZLEDİĞİMİZ maç Avrupa temsilcilerimizin top 16 öncesi ligdeki provasıydı. Ancak başlangıç düdüğüyle birlikte siz ‘NBA maçı’ ben All Star yıldızlar karması diyeyim. Hatta içinde bir de 3 sayı yarışması. Yalnızca izleyiciyseniz ne ala, keyif doruklarda. Ancak top 16 öncesi sınav olarak görürseniz tablo pek iç açıcı değil zira bu savunma performansları düşman başına.

HÜCUM anlamında fırtına gibi başlayan maçta, şüphesiz ki benç katkısı iki takım adına da kritik etkendi. Ancak Vesely’nin yüksek enerjisi, Dixon’un etkinliği, ev sahibi adına da Furkan’ın müthiş performansı, Diebler’ın sıcak eli, temposu yüksek bir mücadeleyi de beraberinde getirdi. Savunma anlamında bir atak beklerken sahada bir anda Dixon-Heurtel düellosu belirdi.

ÇOK sayıda hamleyle birlikte kritik sayılabilecek pek çok detay var şüphesiz. Lakin bana göre maçın kırılma anı Heurtel-Dixon düellosunun sözlü olmaktan çıkıp oyunun geneline yansımasıydı. Bireysel olarak bu çekişmenin galibi olma umuduyla asıl görevinden sapan Boby bana göre büyük ölçüde maçın kaderini belirledi. Öyle ki topun elinden ayrılmakta zorlandığı o saniyelerde, F.Bahçe takımının enerji mekanizması Vesely bile motivasyonunu kaybetti.

İMDAT BUTONU

HEURTEL’İN damga vurduğu bu rekabete, 2. yarısında Diebler’in baş rolü üstlendiği savunmayla birleşince imdat butonu Bogdanovic’in çabaları da geri dönüşe yetmedi. Hücumda ritmi bozulan sarı-lacivertliler çemberini savunmakta da ciddi sıkıntı yaşadı. Oldukça güçlü rotasyonunun avantajını tam anlamıyla sahaya yansıtan Anadolu Efes, özellikle psikolojik üstünlüğünü de ele aldığı ikinci yarıda galibiyete uzandı. Şüphesiz ki her iki takım da Avrupa sınavları öncesi önemli dersler aldı.

Devamını Oku

Dönüş sonuca etki etmedi!

13 Kasım 2015

HER maçta hatırlamak istemediğiniz bölümler vardır. Kiminde başını, kiminde sonunu, kiminde de oyun esnasında yaşadığınız düşüş anlarını hatırlamak istemezsiniz. Ama bir maçın hem başını hem sonunu hatırlamak istemiyorsanız orada sorun olduğu aşikârdır. Anadolu Efes maça ne ev sahibi, ne final four adayı, ne Avrupa’nın en büyük bütçeli takımlarından biri ne de Avrupa’nın en kariyerli antrenörlerinden birinin yönettiği bir takım gibi başladı!

LACİVERT-beyazlılar, kâbustan farksız ilk çeyrek sonrası devreye birkaç dakika kala başlayan toparlanma ve Granger’ın damga vurduğu 2. yarı, müthiş diye tabir edilen bir geri dönüşe imza attı.

SÜRPRİZ OLMAZ

Bitime 1.5 dakika kala 9 sayı öndeyken soğukkanlı Olympiakos hücümlarına yanıt veremeyen ev sahibi, Heurtel’in kaçırdığı faullerle maçı uzatmaya taşıdı.

VE ne yazık ki yine Heurtel elinden kaybedilen topla mağlup oldu. Tek başına sorumlu Heurtel mi? Hayır! Olamaz da. Bütçeleri, yetenekleri, kariyerleri tartışmaya açık olmayan oyunculardan ve başantrenörden oluşan bu takım Euroleague’de oynadığı 5 maçın 3’ünü -hem de favori olarak sahaya çıktığı karşılaşmalarda- kaybediyorsa koyduğu hedeflerin uzağında kalması da sürpriz olmaz.

HEYECAN VARDI

ANADOLU Efes adına geri dün akşam ortaya konan geri dönüş heyecan yaratıp hepimizi yerinden hoplattı evet. Ama sonuca etki etmeyen geri dönüş sizi mağlubiyet sorumluluğundan kurtarmaz!

Devamını Oku

Nam-ı diğer ‘ceza’

9 Kasım 2015

HER maçın bir hikayesi var. Anadolu Efes-Pınar Karşıyaka maçının da... Ancak farklı olarak her an yeniden başlayan bir hikaye yazıldı sahada. Maç öncesinde de belliydi, büyük çekişmeye sahne olacak, seyir zevki yüksek bir mücadele olacağı. Öyle de oldu. Başından sonuna başa baş geçen karşılaşmada, skor farkı maksimuma ulaştığında bile geri dönüş hamleleri iki takım adına da gecikmedi.

LİGDEKİ ilk mağlubiyetini alan Karşıyaka cephesinden bakıldığında son Euroleague maçından alınması gereken dersler -özellikle 3. çeyreğe kadar- pek de alınmamış gibiydi. Faul çizgisinin verimli kullanılamadığı, Justin Carter’ın ne yazık ki sakatlanarak oyun dışı kaldığı ve dışarıya taşınan oyunun geri dönüşünün beklenenin altında kaldığı bir maçta 3. çeyreğe kadar Iverson’ı devreye sokamamak en kritik eksikti.

KUSURSUZ PERFORMANS

3. periyotta Can Altıntığ-Iverson ikilisiyle yakalanan ivme, Can’ın benche gelmesiyle Efes lehine döndü. Josh Carter’ın ekstra faktör olarak pek çok eksiği kapattığı ve hücum anlamında üst düzey katkı yaptığı maçta, ribaund üstünlüğüne rağmen mağlubiyetten kurtulamadı Karşıyaka! Artılar eksilerin her seferinde bir dengede buluştuğu karşılaşmada farkıysa şutörler yarattı.

ANADOLU Efes’in silahlarının kusursuza yakın performansı, ekstra paslarla ceza şutu olarak buluştu rakip potayla. Ev sahibi adına dışarıdan yakalanan yüzde galibiyetin de anahtarı oldu. İki takımın da tebriği hak ettiği, kim kazansa hakkıdır denecek bir karşılaşma oynandı dün gece Abdi İpekçi Arena’da. İzleyenlere de güzel basketbolun keyfi kâr kaldı.

Devamını Oku

G.Saray alkışı hak etti

2 Kasım 2015

"KİTAP gibi oynadık” dedi Ergin Ataman maç sonrası yaptığı açıklamada. Kitap olsa çok satanlar listesine girerdi dün akşam G.Saray’ın oynadığı basketbol. Süre alan her oyuncusundan maksimum verim alacak şekilde kurguladığı oyunda yaptığı hamlelerin neredeyse tamamı sonuç verdi. McCollum’un aldım sazı elime tarzına müsaade etmeden, takım oyununa uyumlu hale gelmiş versiyonu takım performansına pozitif etki etti.

F.BAHÇE cephesindeyse işler bir o kadar ters gitti. 3 gün önce son şampiyonu yenerken ortaya konan performansla alkışladığımız Obradovic ve öğrencilerinin, son 4 maçın 3’ünde gördüğü kâbus bana tesadüf olmaktan uzaklaşıyor gibi geldi. Dün akşam da bir kez daha sahip olunan kadroyla bağdaşmayan bir kırılganlık hakimdi.

TARAFTAR İTTİ

GÜÇLÜ silahlarının bireysel performanslarıyla oyunda varlık gösterdiği dakikalar dışında, baskılı savunmaları aşmakta ciddi zorluk çeken ve hücumda yaşadığı düşüşü savunmayla tolere etmekten uzak bir takım vardı sahada. Ribaundlarda, top paylaşımında rakibinin bu kadar gerisinde kalıp bu kadar çok top kaybı yapmak...

MALUMUNUZ ki Obradovic’in pek de hazzettiği bir kimlik değil bu! Ev sahibi adına galibiyette pay sahibi olan taraftarı da göz ardı etmemek lazım. Kötü tezahüratın tat kaçırdığı anları saymazsak, G.Saray taraftarı takımının itici gücü oldu. Dün gece bir maçın kazanılması adına yapılması gereken her şeyi yaptı sarı kırmızılılar.

DAKİKA dakika savunmada artan baskı hücumda da daha akıcı bir oyunu beraberinde getirdi. Sinan’dan Micov’a, Lasme’den Schlib’e süre alan her oyuncu galibiyeti de alkışı da hak etti.

Devamını Oku

Bireysellik zirvede

19 Ekim 2015

DAHA başlamadan maksimum keyif vaat eden bir maç! İki tecrübeli teknik adam, iki önemli kadro. Henüz tam hazır değillerdi belki. Eksikler de vardı. Özellikle Efes adına. Hali hazırda forma giymeye başlamamış sakatlar dışında son dakika eksikleri Birkan ve Heurtel’den yoksundu lacivert-beyazlılar. G.Saray cephesindeyse en kritik eksik, zaten kadroya dahil edilmemiş olan oyun kurucuydu. McCollum’un bu takıma katkı verdiği ve vereceği tartışmasız bir gerçek.

HİÇ gününde olmadığı ve beklenenin çok uzağında kaldığı dün akşamı saymazsak tabii. İlk çeyreğin son bölümünde başlayan Granger-Dunston ikilisi sarı-kırmızılılar adına “Bizde ne eksik?” sorusunun yanıtı gibiydi. G.Saray, Lasme’nin skorda etkili olması ve top kaybı yapmamanın da katkısıyla oldukça kötü dış şut performansına rağmen skordan kopmamayı başardı.

HER zaman çok etkili oyun kurucularla çalışmış Ergin Ataman’ın kadro planlamasında McCollum’un eksik yönlerini Sinan-Şafak ikilisiyle idare etmeyi planlaması 3. çeyrekte işe yaradı. Tabii Efes’in savunma tercihi ve Micov’un insiyatif alarak bulduğu sayılarla birleşince! Ancak bana göre orta seviye maçları idare edebilecek bu çözüm, yüksek kalite mücadelelerde oyun kurucu eksiğini unutturmaya yetmeyecek gibi. Tıpkı son çeyrekte olduğu gibi.

SAĞLIKLI BİR SEZON OLSUN

EFES adına Heurtel’in önemli olduğu gerçeği yadsınamaz. Ancak dün akşam sahada olmayışı lacivert-beyazlılar adına avantajdı. Süresi artan Granger, etkili G.Saray baskılarına boyun eğmeyerek performansını maksimuma taşıdı ve maçın fark yaratan ismi oldu. Maç sonu coach Ergin Ataman’ın da söylediği gibi, maçın genelinde istediği oyunu sahaya yansıtamadı ev sahibi.

ANADOLU Efes daralan rotasyonuyla bireysel performansların zirve yaptığı maçta hak ettiği bir galibiyetle ayrıldı sahadan. Sakatlıklar rahatsızlıklar sebebiyle sahada yer alamayan oyuncularla birlikte, zatürre tedavisi tamamlanıp ilk kez takımının başında sahaya çıkabilen Ergin Ataman ve kalbinden bir operasyon geçiren Dusan Ivkovic’e geçmiş olsun.

Herkes için en önemlisi sağlıklı bir sezon olsun.

Devamını Oku

Teşekkürler 12 Dev Adam

13 Eylül 2015

BAZEN şansa daha fazla ihtiyacınız vardır. Siz yeteceğini düşündüğünüz kadarını yaparsınız; şans gülerse güler, gülmezse de Fransa’yla karşılaşırsınız. Turnuvada -bir süre kullanmamaya söz verdiğim- hedef maçları kazandık. Tura da yetti. Lakin şansın gülesi gelmedi. Ve İtalya bizi Fransa’nın yoluna itti. Eşleşme belli olduğundan itibaren kazanmamıza mucizeyle eşdeğer gözle bakılan bir takıma yenildiğimiz için üzgün değilim.

İLK çeyreğin bitimiyle daldığımız uykunun böyle bir kâbusa dönüşmesi nedeniyle şaşkın da değilim. Kırılmaya çok müsait olduğumuz anlarda çalınan düdüklerden de şikayetçiyim, kırılma anı olabilecek hücumlarda yaptığımız basit hatalardan da. Ancak bana dün gece dert olan konu başka.

EKSİK KALDIK

YOLDAN geçen birine “Bir ideal 5 yapın bizim takımdan” desem, pıt pıt yazar. “Bir de 6. adam seç” diye eklesem; yok! Kimi seçse şaşırır. Şahsi eleştiri yapma arzusundaysanız bundan daha iyi bir zemin bulamazsınız. Ancak benim eleştirdiğim konu başka. Bizim 6. adamımız yok. Bu turnuvada o itici gücü ortaya koyacak, enerjisiyle geldiği kenardan düğüm çözecek parçamız ne yazık ki eksik kaldı.

İLK maçtan son maça kadar bu tablo gözümüzün önünde durdu. Galip olduğumuzda da 27 sayı farkla yenildiğimizde de karşımızdaydı. Hepsi çok kaliteli oyuncular olmakla birlikte bu rotasyonun eşdeğer performansına ulaşamadılar. Yakıt tasarrufu yaparak başarıyla bizi Almanya’dan çıkarıp Fransa sınırına atmaya yeten güçleri ne yazık ki sınır sonrasına yetmedi. Bu son arzu ettiğimiz son değildi. Yeteceğiniz düşündüğümüzü yaptıktan sonra şans da bizi seçseydi... Yine de teşekkürler 12 Dev Adam.

Devamını Oku

Yolunuz açık olsun

11 Eylül 2015

SICAKSEVER insanlarız biz. Çöl sıcağı gelir bana mısın demeyiz de soğuk hava dalgasından hiç hazzetmeyiz. İşte öyle bir maçtı, sonucunun aslında psikolojiden dahasına tesiri olmayan İzlanda maçı. Sürpriz demek mümkün mü?

BENCE asla. Bu İzlanda takımı, dün gecenin provasını pek çok kez yaptı bu turnuvada. Sonuç değişmedi evet; mağlup tamamladılar. Ama hani bizim o çok alışık olduğumuz tabiri anımsatan “şerefli mağlubiyetler”den. Oynadıkları her takıma tabir-i caizse kök söktüren bu takımın, tıpkı hava dalgasında olduğu gibi ters geleceğini tahmin ediyorduk. Lakin şahsen kendi adıma ikinci yarı itibariyle kopacağını düşündüğüm maç uzadı da uzadı.

SAYMAKLA bitmeyen 3 sayılar tam bitti diye sevinirken, Ergin Ataman’ın yaptırmadığı faulle sıçradım yerimden. Tıpkı izleyen tüm destekçiler gibi. İtalya maçında coachu haklı çıkaran hisleri, bu kez soğuk hava dalgasının tesirindeydi. Neyse ki Dixon, Cedi ikilisinin sıcak elleri maçı ısıtmaya yetti.

MAÇ uzatmaya gittiğinde de galibiyete olan inancım değişmedi. Ne kadar uzarsa uzasın, ne kadar yüzdeli top kullanırlarsa kullansınlar sahadan galip ayrılacak performansı sergileyeceğimize dair endişem hiç olmadı.

NEDEN mi? Çünkü bu hedef maçtı! Bu turnuvanın kilidi haline gelen ve turnuva bittiği andan itibaren hedef ile maç kelimelerini uzun süre bir arada kullanmamayı düşündüğüm o anahtar kelimelerin temsil ettiği maç!

SIKINTILARIMIZ var evet. Eksiklerimiz, genişleyen rotasyonun bir türlü istenen verimi verememesi gibi. Ancak unutmamak gerekir ki bir de artımız var! İstediğini, ihtiyacı olanı alan bir takımız biz! Zor gibi görünse de Fransa karşısında da istediğimizi alacağız. Dualarımız sizinle, yolunuz açık olsun.

Devamını Oku