Gül konusunda sokak ne diyor?

Erdoğan’a göre halk Gül’ü istemişti.'Teyit edelim’ dedik, sokaklara çıktık. AKP’ye oy verenler,memnun..ya diğerleri?

Haberin Devamı


AKP’liler bayram ediyor geri kalan ‘Bir fark göremiyoruz’ diyor
AKP’liler derin bir nefes almış... Bir taşla iki kuş vurmanın mutluluğu içindeler. Hem Erdoğan partinin başında kalacak ve böylece AKP güç kaybetmeyecek, hem Çankaya’da Gül oturacak, hem de Meclis Başkanı Arınç olacak... Üstelik efendi adam Gül, şakır şakır yabancı dili de var. Allah’tan daha ne istenir? Onu bir de AKP’ye oy vermeyenlere sorun! Hiçbiri Gül’ün efendiliğine ve dil yeteneğine dil uzatmıyor. Ama geri kalan ne varsa onlara kabus gibi geliyor...

Sonunda ilk aday ortaya çıktı... Erdoğan, Gül’ü cumhurbaşkanı adayı olarak açıklarken, “Gittim balıkçılara sordum, piknik yapanlarla konuştum. ’Türkiye ne diyor?’ öğrenelim, nabız yoklayalım istedim” diye başladı konuşmasına... Erdoğan’a göre halk Gül’ü istemişti. Biz, ‘Bir teyit edelim’ dedik, yine sokaklara çıktık. Gördük ki, AKP’ye oy verenler, hayatlarından memnun... Bir taşla iki kuş vurduklarını düşünüyorlar. Hem Erdoğan partinin başında kalacak, böylece AKP kan kaybetmeyecek, hem de Çankaya’da AKP’nin ikinci adamı oturacak. Üstelik şakır şakır yabancı dil konuşan, sicili temiz, şaibesiz, beyefendi biri... Hatta aralarında, “Erdoğan bir kabadayı, Gül ise efendi, o makama daha çok yakışır” diyenler bile var.

Şimdi söz vatandaşta... Madem ki başbakan ‘Kim cumhurbaşkanı olsun?’ diye balıkçılara sormuş, biz de gittik balıkçılara... Kumkapı Balık Hali’nde tam 15 balıkçıyla konuştuk. Hemen hepsi Erzincanlı, üçü hariç hepsi AKP’ye oy vermiş. Yani başbakan soracağı vatandaşı pek iyi seçmiş! Balıkçıların sözcüsü gibi davranan 43 yaşındaki Salim Çayır, “Biz, ’Sizi başbakan olarak görmek istiyoruz, cumhurbaşkanı olmayın’ dedik. Sağolsun sözümüzü dinledi” diyor. Hoş, isim telaffuz etmemişler ama Abdullah Gül, Erdoğan’dan daha iyi bir cumhurbaşkanı olurmuş!

AKP’deki en temiz adam!
Gelelim tarafsızlığa... “Sizce tarafsız kalabilecek mi?” diye soruyorum. “O kadarını bilemem, ama halkın yüzde 70’i Gül’ü istiyor Çankaya’da” diye iddialı bir giriş yapıyor. İyi de nereden biliyor? 32 yıldır esnaflık yapıyormuş, yani halkın nabzını en iyi o tutarmış. Hatta gazetecilerden bile iyi!.. “Kesin AKP’ye oy vermiştir” diye geçiriyorum içimden. Yok yanıldım, oyunu ANAP’a vermiş! Peki bundan sonra? Yine de AKP’ye oy vermeye niyeti yok gibi... Adam, galiba gerçekten objektif bir kamuoyu yoklamacısı!

45 yaşındaki Şaban Çetin AKP’ye oy vermiş, Gül’ün nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını anlatıyor: “Gül, dış ilişkilerde deneyimli, vizyonu geniş, beyefendi... Üstüne üstlük yabancı dil bilen bir cumhurbaşkanımız olacak” diyor. “Ya eşinin türbanı?” diye soruyorum, cevabı 33 yaşındaki Yavuz Arslan veriyor: “Üç aylık başbakanlığında da, dışişleri bakanıyken de karısı türbanlıydı ve hep yanındaydı. O zaman sorun olmamıştı, Çankaya’dayken de sorun olmaz.”

Bizi dinleyen 64 yaşındaki Hasip Korkmaz, Gül’ün başka özelliklerini öne çıkarıyor: “AKP’deki en temiz adam o.” Şimdi yakaladım işte; “Diğerleri temiz değil mi?” El cevap bir AKP sempatizanı; “Yo, hepsi temiz, ama o bir başka temiz!”

Balık halindeki nadir CHP’lilerden 35 yaşındaki Enver Çınar’a, Gül’ün tarafsız olup olmayacağını soruyorum bu kez. İlginç, ama o sıcak bakıyor Gül’ün Çankaya serüvenine... “Dışişleri Bakanlığı’nda çok başarılı olduğunu gördük. Hem de beyefendi... Yabancı dile de çok hakim. İnşallah bir gerilim olmadan sorun çözülür” diyor. Millet, yabancı dile çok önem veriyor, ideoloji mideoloji boş. Ne demişler bir lisan bir insan!

Güleç yüzlü, iriyarı bir gence takılıyor gözüm. Biz sohbet ederken, bir kulağı bizde bol bol balık satıyordu. “Siz de mi oyunuzu AKP’ye verdiniz?” diyorum 29 yaşındaki Serdar Çayır’a. Yüzü düşüyor, “Yok, bizim partinin oy oranı yüzde 1” diyor. Hangi parti? BBP... Yine oyu BBP’ye, ama Gül’ün Çankaya’ya yakışacağını düşünüyor. “70 milyonun 20 milyonu onlara oy verdi. Cumhurbaşkanlığı onların hakkı... Üstelik Gül yumuşak mizaçlı biri... Bir gerilime neden olmaz. Eşi türbanlıysa niye sorun olsun, bu ülke Müslüman bir ülke” diyor. Erdoğan’ın yerine Gül’ün olmasından çok memnun. Zira Erdoğan’ı fazla kabadayı, Gül’ü mütevazı buluyor. AKP’li arkadaşları da onu destekliyor...

Abdullah ağabeyimiz Erdoğan’dan iyi olur!
Erdoğan’ın izinden nabız yoklamaya devam ediyoruz. Balıkçılar tamam, sıra piknikçilerde... Kumkapı’dan Cankurtaran’a doğru sahil yolundan yürüyoruz. Ne de olsa birileri piknik yapıyordur. Yapıyorlar... Çimlere yayılmış çoluk çocuk bir aile... Tabii ki aile reisi piknik görevini ifşa ediyor, mangalı yelliyor. 36 yaşındaki beş çocuklu Mustafa İlkek, Laleli’de bakkal. Ağrı-Doğubeyazıtlı... “Cumhurbaşkanı, Gül Ağabeyimiz olsun, Erdoğan’dan daha iyi olur. Eğer Erdoğan olursa, parti dağılır. Taraflı olur, tarafsız olur, onu ben bilemem... Ama iyi olur” diye giriyor söze... “Anlaşılan oyunuzu AKP’ye vermişsiniz” diyorum. Yok, yine yanıldım! İlkek, CHP’den şaşmamış, ama ‘Doğruya doğru onların döneminde bizim işler iyi gidiyor’ diyor. Mesele ekmek olunca, CHP’nin kıymeti harbiyesi yok!

Onların hakkıydı!
Mustafa Bey’in hanımına dönüyorum, başı örtülü... “Cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olması konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye soruyorum. Öylece bakıyor... Mustafa Bey giriyor araya, “Bacım, hanım Türkçe bilmez... İşte görüyorsun, benim hanım da, bacım da kapalı. Ama bak kızımın başı açık. O İstanbul’da büyüdü. Türkiye’de bu işler böyle... Çankaya’da da bir orta yol bulunur.” Olayı çözdük... Vedalaşıyorum, ardımdan Mustafa Bey sesleniyor, “15 dakika sonra buyur bacım, birlikte yiyelim!” Hem uzlaşmacı, hem içten... Keşke herkes böyle olsa, sorun kalmaz bu ülkede... Afiyet şeker olsun!

Biraz ileride güzel mi güzel bir hanım, babası ve kızıyla yürüyor. Adı Meral Çağırtekin... Tasarımcı, ama şu sıralar çalışmıyor. Babası ise emekli ayakkabıcı Yusuf Ziya Aslangiray... Ortaya soruyorum, “Gül’ün adaylığı hakkında ne düşünüyorsunuz?” Gülüşüyorlar, babayla kızın fikirleri farklı bu konuda... Meral Hanım, “Değişen hiçbir şey olmadı. Başbakan, meclis başkanı, cumhurbaşkanı, her üçü de AKP’li... Kendilerince ne istedilerse onu yaptılar. Ülkeyi iyi yönetiyorlar, ama ben Çankaya’da laik bir cumhurbaşkanı istiyorum” diyor. Onun derdi türbanla değil, dengeyle: “Ben nasıl mini etekle dolaşabiliyorsam, isteyen de türbanla dolaşabilmeli. Ama devlet dairelerinde, mecliste, üniversitelerde türbana karşıyım. Bir kural varsa bu ülkede, o kurala uyulmalı, ki denge olsun. Dengeyi bir kere bozarsak bir daha yerine gelmez. Bu ülkenin bir rejimi var ve bununla oynanmamalı. O makam da bizim, bu makam da bizim olsun derseniz, denge iyice bozulur, her şey alt üst olur” diye bitiriyor sözlerini... Babası ise, farklı düşünüyor. “O makam onların hakkıydı... Hak ettiler” diyor, kısa ve net...

DİĞER YENİ YAZILAR