Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Koç ve Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu gibi iş dünyasının duayenleriyle gençlerin buluştuğu YGA Zirvesi bugün yapılıyor.
Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakacak liderler yetiştirmek için 2000 yılında kurulan Young Guru Academy (YGA) her yıl on binlerce gencin hayatını değiştiriyor. Her yıl 50 binin üzerinde lise ve üniversite öğrencisi bir sosyal sorumluluk fikri geliştirip YGA’ya bu fikri hayata geçirmek için başvuruyor. Başvuru arasından seçilen proje ve kişilerse, iş ve bilim dünyasının duayenleriyle bir araya gelerek projelerini gerçekleştiriyor.
Bu yıl 16’ncısı düzenlenecek olan zirve bugün Zorlu PSM’de gerçekleşecek. Gençler bu zirvede Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Koç, Harvard-MIT Profesörü Mehmet Toner, Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu, TAV CEO’su Sani Şener, FIBA Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özyeğin gibi iş dünyasının duayenlerini dinleme fırsatı yakalayacak. Zirvenin önemli konuşmacılarından biri de 2014 yılından beri YGA’nın başkanlığını yürüten Asude Altıntaş Güray… YGA’nın ilk kadın başkanı olan Güray ile YGA’nın yeni projeleri üzerine konuştuk.
250 saat eğitim alıyorlar
YGA’da sistem nasıl işliyor?
YGA’ya her yıl 50 binin üzerinde lise ve üniversite öğrencisi başvurur. 5 aşamalı mülakatla 50 kişi seçilir. Seçilen YGA’lılar bilim insanı, akademisyen ve uluslararası tecrübesi olan üst düzey yöneticilerden oluşan; aralarında Aziz Sancar, Prof. Kristi Raube, Doğan Cüceloğlu, Faruk Eczacıbaşı, Ali Koç gibi isimlerin olduğu YGA Hayal Ortaklarından yılda 250 saatin üzerinde eğitim alırlar. Bu eğitimlerde öğrendiklerini YGA’nın sosyal inovasyonları için gönüllü olarak çalışırken içselleştirirler. YGA’nın global partnerleri Harvard, MIT, Duke ve UC Berkeley ile yapılan stratejik ortaklık kapsamında bu üniversitelerden gelen öğrenciler de sahada YGA’lılarla birlikte çalışır.
YGA’da dünya çapında ödül alan Hayal
Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte 40-50 hatta 60’lar orta yaş olarak kabul ediliyor. Peki uzun ve sağlıklı yaşamak için neler yapmak, nelerden uzak durmak gerekiyor. Konunun uzmanlarına sorduk. İşte yapılması gerekenler.
KALP-DAMAR SAĞLIĞI - Prof. Dr. Yavuz Yörükoğlu
Haftada bir gün oruç tutarak kendinizi yenileyin
Yıllar içinde kötü beslenme, hareket eksikliği ve bazı kötü alışkanlıklar ileride karşımıza obezite, insülin direnci, şeker hastalığı ve kalp-damar hastalıkları olarak çıkıyor. Günümüzde insanların büyük çoğunluğunda, kilolu olmasalar dahi karaciğer yağlanması ve insülin direnci (Gizli Şeker Hastalığı) var. Metabolizmamızın bozukluğuna işaret eden bu durum erken ve hızlı yaşlanmanın en önemli nedenlerinden biri.
Metabolizmayı canlı tutmak için
- Günlük aktivitemizin dışında orta tempoda 30-40 dakika yürüyüş (10 bin adım )
- Rezistans egzersizleri: kollar için hafif ( 1-2 kg lık ) ağırlıklar kaldırmak, bacaklar için merdiven çıkmak veya otur-kalk hareketi.
- Haftada 1-2 gün hafif terlemeye neden olacak bir spor aktivitesi yapın veya yüzün.
Günümüz çocuklarının en çok bocaladığı durumlardan biri karar verememek, herhangi bir konuda sorumluluk, risk alamamak. Sanıyorum anne babaların bazen aşırıya kaçan korumacı tavrı bebeklikten itibaren çocukların bu yönlerinin gelişmesinin önünde bir engel oluyor. Peki çocuklara sorumluluk sahibi olmayı, risk almayı nasıl öğretebiliriz? Ebeveynlere çocuklarını yetiştirirken ve hayat yolculuğunda yol gösterici hikayelerden oluşan Kırmızı Anahtar adlı kitabı Alfa Yayınları’ndan yeni çıkan Uzm. Pedagog Soner Koşan, “Risk almak Türkçemizde negatif olarak algılanır çünkü risk almayı mantıksız hareket etmekle bir tutarız. Aslında güven, cesaret, atılım bir risktir” diyor.
“Çocuklarımız anneye bağımlı doğar ama bağımsız olmak için yaşar” diyen Koşan şunları söylüyor: “Her çocuk nev-i şahsına münhasır olarak doğar ve ailesinden öğrendikleriyle beraber bir kombinasyon yapar. Karakteri yavaş yavaş belirmeye başlar. Annenin abartılı temkinli yaklaşması veya anaçlığı çocuğun anneye veya bakıcısına olan bağımlılığını artırır. Bu bağımlılık, özgüven eksikliğine yol açabilir. Özgüven eksikliği, güvende olmamayı, yeteneklerini geliştirememeyi ve hatta yeteneklerine güvenmemeyi öğretir.”
Çocuklarımızda güven, cesareti nasıl geliştirmeliyiz?
Öğrenme sürecini sabırla destekleyin
Her çocuk meraklı doğar, soru sormayı ve öğrenmeyi çok ister. Biliş birkaç yıl sonra yavaş yavaş geliştiğinden ebeveynlerin anlattığı birçok basit olgu onlara çok karmaşık gelir bu yüzden defalarca soru sorarlar. Bebeklerin laboratuvarı ağızlarıdır. Bebekler nesneleri tanımak için ağızlarına götürür, gözleri ile görür, elleriyle tutar, sizi dinler, kullanır sonra karar verir. Aslında en doğru yaklaşımdır. Çocuklarımızın bu yaklaşımlarını dikkatlice izleyip onlara zarar veren ve onların zarar vereceği materyalleri ve canlıları onlardan itina ile uzaklaştırırsak ve denemelerine sabırlı gülümseyerek davranırsak çocuklarımızın özgüvenini desteklemiş oluruz.
Hata yapmasına izin verin
Çocuklarınızla oynarken onların hayal dünyalarına saygı duyun ve tekrar tekrar denemeleri için teşvik edin. Hata ve yanlış yapan çocuk her zaman daha başarılı olur. Defalarca hata yapmasına izin verin. Hata yapan çocuk ebeveyninden gereken sabır ve toleransı görüyorsa mücadele hırsı gelişir.
Gazeteci, blogger ve 8 yıllık anne Şebnem Şeçkiner’in bloğunun da adını taşıyan Manyak Anne adlı kitabı geçen hafta çıktı.
Anaokuluna giden oğlumun öğretmeni hafta başında yan sınıfta birkaç kişide su çiçeği döküntüleri görüldüğü ve bu nedenle de çocukların evlerine gönderildiğini haber verdi. Yan sınıftaki minikler için üzülsek de virüsler bizim sınıfa uğramadığı için şükrettik. Ama salı akşamı whatsapp grubuna yazan bir veli kızında su çiçeği başladığını söyleyince tüm anne babalar telaşlandı. Hastalıktan korunmak için neler yapılabilir diye konuşulurken ikinci doz su çiçeği aşısı yaptırılmalı mı yaptırılmamalı mı tartışmaları başladı. Birçok anne doktorlarına danıştığını ve ikinci doz aşının yaptırmalarını tavsiye ettiğini yazdı.
Geçtiğimiz mayıs ayında da Türkiye’nin birçok ilinde görülen su çiçeği salgınında yine en çok tartışılan konu su çiçeği aşısının tek dozunun yeterli olup olmadığıydı. Sağlık Bakanlığı tarafından çocukluk çağı aşı takvimine 2013 yılının Şubat ayından itibaren eklenen su çiçeği aşısı 12 aylık bebeklere tek doz olarak uygulanıyor. Ancak uzmanların çoğu su çiceği salgınlarının tekrarlanması nedeniyle tek doz aşının yeterli olmadığını belirtiyor. Bu nedenle de 4-6 yaş arasında ikinci doz aşının yapılması gerektiğini söylüyor. ABD’de yapılan aşı kongresinde de su çiçeği aşısının ikinci dozunun yapılması önerildi. Amerika ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke su çiçeği aşısında ikinci doza geçti. Sağlık Bakanlığı da ikinci dozun da zorunlu aşılar arasına almayı planlıyor.
Salgın başladıktan sonra en geç üç gün içinde aşı yapılmalı
Hastane Derindere Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Alkan, ikinci doz su çiçeği aşısını yaptırmamış olanların, en geç salgının başlamasından itibaren 72 saat içinde (3 gün) aşının yaptırılması gerektiğini belirtiyor. Mart 2012’den önce doğan çocuklara devlet tarafından su çiçeği aşısı yaptırılmadığı için, bu çocukların da mutlaka aşılanması gerekiyor. Dr. Ali Alkan hastalıkla ilgili bilinmesi gerekenleri ise şöyle anlatıyor:
Doğumdan hemen sonra başlayan emzirme dönemi anneler için cevabı bulunması gereken birçok soruyu beraberinde getiriyor. Central Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öznur Yılmaz Gondal, yeni annelere bilmesi gerekenleri anlattı. Anne sütü ile beslenen bebeğin D vitamini dışında su dışında ilk altı ay hiçbir et gıdaya gereksinim duymaz. Anne sütü alan bebekler, başta ishal olmak üzere çeşitli mikroplu hastalıklardan korunurken, ilerleyen dönemlerde de daha az hastalanır.
Anne bebek iletişimi için önemli
Annenin bebeğini benimsemesi ve bebeğin sağlıklı bir kişilik kazanması da emzirme ile kolaylaşır. Anneden gelen ilk sütün miktarının az olması kimi zaman endişelere neden olabiliyor. Fakat gelen sütün bebeğin beslenmesinin ve bağırsaklarının çalışmasının desteklenmesi için yeterli olduğu bilinmeli. Ayrıca sağlıklı her annenin, bebeği için yeterli miktarda süt üretebildiği unutulmamalı.
Turşu ve sirke sütü azaltır
Emzirme döneminde annelerin uzak durması gereken yiyeceklerin başında nane ve maydanoz gibi sebzeler geliyor. Çünkü emzirme döneminde nane ve maydanoz tüketmek sütün kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca nane ve maydanoz kokusu süte geçebildiği gibi, bebeğin sütü reddetmesine de yol açabiliyor. Nişasta unu, arpa unu, mısır ve şeker karışımı ile yapılan yiyeceklerden de uzak durulmalı. Aşırı tuz tüketimi, şalgam, salamura ve turşu, limon suyu ve sirke de anne sütünü azaltabiliyor.
Uykunuza dikkat edin
Annenin uykusuz kalması, süt üretimini destekleyen prolaktin hormonunu olumsuz etkiler. Bu nedenle bebeğiniz uyurken siz de uyuyun. Stresteh uzak durun. Neşeli olan annenin melatonin hormonu yükseltir. Bu da bebeklerdeki alerjik problemleri azaltır.
Anneler olarak hepimiz özgüveni yüksek, başarılı ve öğrenmeyi seven çocuklar yetiştirmek istiyoruz. Ama çoğu zaman bunu nasıl yapacağımızı ya da uyguladıklarımızın doğru olup olmadığı konusunda endişeye kapılıyoruz. Onlara doğru oyuncakları almak, doğru giysileri giydirmek, doğru mekanlara götürmek tüm ebeveynlerin gündemini meşgul ediyor.
Bebek bezi markası Molfix de, Türkiye’de ilk kez 3D teknolojisini kullanarak ürettiği bebek bezleri için “Keşfeden bebekler”den ilham almış. Marka “Hareket özgürlüğü yoksa, keşif de yoktur” mottosuyla yeni üretilen bezlere esnek yan ve bel bantlarına ek olarak bezlerine elastik gövdeyi de eklemiş. Molfix’in yeni ürünü tanıttığı toplantıya katılan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan’ın çocuk gelişimi ile ilgili anlattıkları anne babalara bir rehber niteliğinde. İşte Hilal Mocan’ın anlattıkları...
İlk ay en etkili oyuncak insan yüzü
4 Ekim Dünya Hayvan Haklarını Koruma Günü’ydü. Taa 1931’den bu yana yeryüzündeki tüm hayvanların haklarına dikkat çekmek, korunmalarına yardımcı olmak için bu gün vesilesiyle birçok yardım kampanyası ve etkinlik düzenleniyor. Sadece senede bir gün hayvanları sevmek yeterli değil ama farkındalık yaratılması için bu etkinliklerin önemi büyük. Özellikle de çocuklar için... Çünkü hayvan sevgisi çocukların gelişiminde tahmin edilenin de ötesinde rol oynuyor. Sürekli eve bir köpek almak için beni ve babasını ikna etmeye çalışan 5.5 yaşındaki oğlum da artık hayvan sevgisine farklı bir boyutta bakıyor. Sadece onları sevmek değil, onların ihtiyaçlarını karşılamayı da düşünüyor. Bu yıl ana sınıfına başladığı Evrim Okulları’nın da bu konudaki katkısı büyük. Hafta başından beri de sınıfa götürdükleri kedi ve köpek mamalarını arkadaşlarıyla birlikte her sabah okulun önündeki kaldırıma sokak hayvanları için bırakıyorlar. Ahmet Alp artık apartmanın önüne de kediler ve köpekler için mama bırakmak istiyor. Onların geceleri ne yaptığını, soğukta kar yağdığında nereden mama bulacaklarını anlamaya çalışıyor.
Hayvan sevgisinin çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminde önemli rol oynadığını belirten uzmanlar, bu sevginin küçük yaşlardan itibaren aşılanması gerektiğini söylüyor.
Yapılan araştırmalara göre; hayvanlarla büyüyen çocuklar dışa dönük oluyor. Çocuğun kendine saygısı ve özgüveni artıyor.
Kendi kararlarını verebilmeyi başarıyor. Sosyal becerileri gelişiyor ve çocuklar empati kurmayı öğreniyor.
Hayvanlara zulm eden çocuklar suça yatkın yetişkinler oluyor
Hayvanlara zulm eden çocukların gelecekte suça yatkın olduklarını ve tüm şiddet suçlularının çocukluklarına bakıldığında hayvanlara karşı zulüm öyküsü yer aldığını belirten Psikiyatri Uzmanı Tanju Sürmeli, gelecekte daha önemli sonuçlar doğurmaması adına hayvanlara şiddet uygulayan çocuklarda hangi yaşlarda ne gibi önlemler alınması gerektiğini sıralıyor.
1-6 yaş arası çocuklar: Hayvanlara oyuncak gibi davranılmayacağını ve onların duygularının olduğunu anlamak için bilişsel olgunluğa sahip olmayan çocuklardır.
Ne Yapmalı: Çocuğa bir hayvana vurmanın ya da kötü muamele yapmanın uygun bir davranış olmadığını, başka bir çocuğa vurmak gibi bir şey olmadığını açıklayın. Hayvan suiistimalinin kabul edilemeyeceğini anlatmak yeterli olabilir.