İftar ve sahurda fazla kaçırılan yemek vücuda kilo olarak dönüyor. İşte bu kiloları engellemenin 10 basit yolu
Oruç tutanların bazısı zayıflıyor, bazısı kilo alıyor. Sağlıklı bir kişide kilo vermenin mantığı basit; vücuda giren kalori azalıp, çıkan artınca kilo kaybediliyor. Oruç tutarken yemek yenilen süre kısıtlı, dolayısıyla kişinin alabileceği kalori de genelde azalıyor. Ancak bazı kişiler bütün gün hiçbir şey yemeyince akşam kendilerini tamamen bırakıp normalde alacaklarından çok daha fazla yiyorlar. Bu da yüksek kalori girişine neden oluyor. Sonuç: Fazla kilo! Bu tablo sadece fazla kilo ile kalmıyor, ayrıca reflü, yanma, gaz yakınmaları da eşlik ediyor. Peki oruç tutarken kilo almamak için ne yapmalı?
1- İftariyelikleri ölçülü yiyin
İftariyeliklerinizi dikkatli seçin, dikkatli yiyin. En çok bunlarla kilo alınıyor. Bütün gün aç kalan kişi ana yemeğe geçinceye kadar pide, simit, zeytin-peynir çeşitleri, hurma, ceviz vs. ile bir yemekte alması gereken kalorinin çok üzerinde kalori alıyor.
2-Pide, un unutmayın!
Bazı kişiler pidenin de bir tür ekmek olduğunu unutuyor. Ekmeği 1-2 dilimde tutabilen çoğu kişi pidede ölçüyü kaçırıyor. Pidenin undan yapıldığını, unun da kilo aldırdığını unutmayın. 2 dilim pideden fazla yemeyin.
3- Şarküteri şart mı?
Sucuk, salam, sosis gibi işlenmiş etleri hiç yemeyin demiyorum. Ancak toksik yükleri fazla ve çok kalorililer. Sürekli sofranızda bulundurmayın. Canınız çok çekince yiyin. Aynı öğünde mutlaka yoğurt da yemeye çalışın. Süt ürünleri bu tür yiyeceklerin bağırsaklarda açığa çıkardığı toksik artıkları azaltıyor.
D vitamini sağlıklı kemikler için şart. En önemli kaynağı ise güneş. Ülkemizin güneyinde yaşayanlar şanslı, çünkü güneşsiz gün sayısı yok gibi. Kuzeyde, Orta ve Doğu Anadolu’da yaşayanlar ise Mart sonundan Eylül sonuna kadar güneşten bol D vitamini sağlayabilirler. Yani şimdi güneşten D vitamini üretme zamanındayız!
Eksikliğinde ne oluyor?
D vitamini kalsiyum ve fosforun emilimi için gerekli. Bu iki mineralin de kemik, diş ve kas sağlığında önemi büyük.
D vitamini eksikliğinde kemiklerimiz yoğunluğunu kaybediyor, kemik erimesi dediğimiz osteoporoz gelişebiliyor, küçük darbelerde bile kırılır hale gelebiliyorlar. Çocuklarda D vitamini eksikliği raşitizm denilen hastalığa yol açıyor. Erişkinlerde ise ileri D vitamin eksiliği kemiklerde ağrı ve hassasiyetler kendini gösteren osteomalasi denilen duruma yol açıyor.
Nereden ve nasıl alıyoruz?
Vücudumuz dışarıda güneş altındayken D vitaminini cildimiz aracılığıyla direkt güneş ışığından üretebiliyor. Mart sonundan Eylül sonuna kadar çoğumuz yeterli güneş ışığını bu şekilde alıyoruz. Ancak dışarıda vakit geçirmemiz ve cildimize güneşin değmesi gerekiyor. Oysa çoğumuz haftanın en az beş gününü ofislerde veya evde hiç güneşe çıkmadan geçirebiliyoruz.
Yiyeceklerde D vitamini yok mu?
Var, ancak çok az yiyecek D vitamini içeriyor. Burada dikkat edilecek nokta şu; yiyeceklerden alımın çok az olduğunu unutmayalım. Güneşe ihtiyacımız var.
Gelin bu hafta çok popüler bir diyeti mercek altına alalım: 5:2 Diyeti. Bir adı da Oruç Diyeti.
Yaz geldi artık; bazılarımız çoktan deniz sezonunu açtı bile. Yazın gelmesiyle birlikte hepimizde bir kilo verme telaşı var. En çok konuştuğumuz konuların başında diyetler geliyor. Gelin bu hafta çok popüler bir diyeti mercek altına alalım: 5:2 Diyeti. Son yıllardaki en popüler diyetlerden biri. Bir adı da Oruç Diyeti.
Ünlendiren kim?
Michael Mosley adında bir İngiliz tıp doktoru. Aynı zamanda televizyondaki sağlık programları ile ödüller kazanmış bir belgesel yapımcısı ve gazeteci. Diyetin çok tutması Michael Mosley’nin çok güvenilir olmasından da kaynaklanıyor.
Adı nereden geliyor?
Haftada 5 kez normal beslenme biçiminizi sürdürüyorsunuz. Ancak haftanın 2 günü günlük kalori 500-600’ü aşmıyor. Dr. Mosley bu yıl bu kalori miktarını 800’e çıkarmayı öneriyor. Nedeni; diyetin böylelikle çok daha rahat uygulanabilir olması. Bu daha çok bir beslenme biçimi. Yemek zorunda olduğunuz yiyecek yok bu diyette, ancak yiyebileceğiniz zamanlar var.
Yiyeceklerin genlerimiz üzerindeki etkisini araştıran nutrigenomiks testi diyet dünyasının yeni trendi.
Hücrelerimizdeki biyokimyasal olaylar genlerimiz tarafından düzenleniyor. İnsanlarda yaklaşık olarak 20-25 bin gen olduğu düşünülüyor. İnsan DNA’sının yaklaşık yüzde 99.9’u da benzer. Geride kalan binde 1’lik kısım bizi diğer insanlardan farklı kılıyor. Hastalıklara yakalanma şansımızdan, ilaç ve tedavilere farklı cevap vermemize, davranışlarımıza kadar bu farklılıklar rol oynuyor. İşte çok popüler olan genetik testlerin hedeflediği de bu farklılıklar.
Nutrigenomiks: Yiyecek dünyasının yeni trendi
Yiyecek dünyasındaki en büyük trendlerden biri nutrigenomiks. Nutrigenomiks yiyeceklerin ve yiyecekleri oluşturan bileşenlerin genlerimiz üzerindeki etkisini araştıran bilim dalı. Besinlerin emilimi, metabolizması, vücutttan atılımı ve biyoliojik etkilerine bakıyor. Bireyin genotipine göre beslenmeyi en iyi hale getirmeyi amaçlıyor. Henüz emekleme aşamasındaki bir bilim dalı bu, ancak önümüzdeki yıllarda sağlık alanında çok önemli katkıları olacağı düşünülüyor.
Nutrigenomiks bir yiyeceğe karşı tüm vücudun biyolojik olarak nasıl tepski gösterdiğine bakıyor. Tek gen-tek yiyecek işkisine ise nutrigenetik deniyor. Ülkemizde de bu genetik testleri yaparak size özel diyet reçetesi çıkartan birçok şirket var.
Uygulamak çok kolay
Bu testleri uygulamak çok kolay. Evinizde örnek alıyorsunuz. Anket dolduruyorsunuz. Postalıyorsunuz. Hastane yok, trafiğe girmek yok. Sonuç da evinize geliyor veya internet üzerinden alıyorsunuz. Çok popüler olmasının nedenlerinden biri de bu olmalı.
Evinize gönderilen bir genetik test kitine tükürüp, tükrüğünüzü yolluyorsunuz. Atalarınızın kimler olduğundan, cilt bakımınızın nasıl oması gerektiğine, en doğru diyet şekline kadar belirlenebileceği vadediliyor. Bazıları Alzheimer, Parkinson gibi günümüzde çok sık görülmeye başlanan ve çoğumuzun yakalanmaktan ürktüğü hastalıklar konusundaki riskinizi bile belirlediğini iddia ediyor. Meme ve yumurtalık kanseri riskini belirleyen testler de var.
Moda diyetler aklımızı çeliyor; Önerim; sağlıklı bir diyet seçip uygulayın, fazlalıklarınızdan kurtulun.
Üç yanı denizlerle çevrili bir ülkede yaşıyoruz. Buna rağmen balık tüketiminde gelişmiş ülkelerle aramızda büyük fark var. Örneğin; Avrupa’nın sadece üçte biri kadar balık tüketiyoruz. Nedeni, önemli ölçüde geçmişten gelen alışkanlıklarımız ve kültürümüzle ilgili olmalı. Artık paket- çiftlik balıklar sayesinde balığı hazırlamak da kolay. Avrupa’da çiftlik balık bol bol tüketiliyor. Bizde balık tüketiminin bu kadar geri kalmasının bir nedeni de çiftlik balık yemekten kaçınmak olabilir diye düşünüyorum. Hazır diyet mevsimi başlamışken önerim bol bol balık tüketin, balığın bol yer aldığı diyet programları uygulayın. Balık eti hazmı kolay, hafif ve aşırıya kaçılmadıkça kilo aldırmıyor, aksine kilo vermeye yardımcı oluyor.
Haftada en az 2 kez balık yiyin!
Moda diyetler aklımızı çeliyor; Önerim; sağlıklı bir diyet seçip uygulayın, fazlalıklarınızdan kurtulun.
Diyetlerin de modası var. Her yıl yeni bir diyet ortaya çıkıyor, ancak gerçekten test edilip beğenilen, yayılan, uluslarası üne kavuşan diyet sayısı çok az. Artık hepimiz sadece diyetin işe yaramadığını biliyoruz. Hangi diyeti yaparsak yapalım sonrasında hareketsiz kalıp, gereksiz kalori almaya devam edersek yine kilo alıyoruz. Moda diyetler çoğumuzun aklını çeliyor, kimi sağlıklı, kimi sağlığı bozabilecek cinsten. Önerim; sağlıklı bir diyet seçip uygulayın, fazlalıklarınızdan kurtulun. Sonrasında ise normaldeki hareketliliğinizi ikiye katlayın.
Tom Kerridge’in Dopamin diyeti
Tom Kerridge, Michelin yıldızlı İngiltere’de çok sevilen, TV’de program yapan bir şef. Seyircilerin gözü önünde üç yılda 70 kilo verdi. Şu anda İngiltere’de en çok konuşulan kişilerden biri. ‘Dopamin Diyeti’ adlı bir kitap çıkardı. Kitabında verdiği tarifler et-balık, süt ürünleri, kuruyemiş, omletler, kıymayla yapılan tarifler. Düşük karbonhidratlı, yüksek proteinli tarifler bunlar. Şeker ve alkol yok. Yemeklerini tattım; harika! Tatsız-tuzsuz değiller; baharat ve soslarla zenginleştiriyor.
Diyetin adı neden dopamin?
Sava göre bu diyet farklı; bu diyette yenen yiyecekler beyinde dopamin salgısını artırıyor. Bu yüzden bu diyet bizi mutlu kılıyor. Nişastalı karbonhidratlar yerine, protein, sebze ve meyve ağırlıklı bir program.
Hangi yiyecekler yer alıyor ?
Süt l Peynir
Eğer eşiniz horluyorsa mutlaka çözüm yoluna gitmesini sağlamalısınız.
‘Şişmanım ama sağlıklıyım’ savının yanlış olduğu kanıtlandı.
İşte nedenleri...
Metabolik olarak sağlıklı şişman kişiler Vücut Kitle Indeksi hesabına göre (kilomuzun boyumuzun karesine bölünmesiyle elde edilen oran) obez gruptalar, ancak herhangi bir sağlık sorunları yok.
Araştırmacılar metobolik olarak sağlıklı şişman kişilerin, normal kiloda olanlara göre yüzde 50 daha fazla kalp hastalığı riski taşıdığını saptadılar. Yani “hiçbir sağlık sorunum yok, turp gibiyim” diyerek fazla yemeye devam hatalı.
İşitme sorununuz varsa dikkat
Demansın (bunama) en büyük nedeni ileri yaş. Ancak demansla savaş için oluşturulan bir uzman kurulu bunayanların üçte birinden fazlasının genetik olmayan faktörlere dayandığını belirledi. Bunlar eğitim seviyesinin düşüklüğü, stres, obesite, işitme kaybı, kafa travması ve hava kirliliği. Birçok bilim insanı çevre ve yaşam stili değişikliklerinin de bunama nedeni olabileceği öngörüsünde.
Bazı faktörlerin de demansın erken habercisi olduğuna dikkat çekiliyor. Bunların başında işitme kaybı geliyor. Orta yaşta gelişen işitme kaybı da önemli bir risk faktörü. Eğer işitme kaybı ilerlemeden tedavi edilirse demans vakalarının da yüze 10’a varan oranda azaltılabileceği düşünülüyor.
Eğitimin Alzheimer’dan koruduğu düşüncesi ise gittikçe daha çok kabul görüyor. Son veriler kişinin eğitim gördüğü yıl sayısı artıkça Alzheimer olma riskinin de azaldığı yönünde. Cambridge Üniversitesi Sinirbilimleri Bölümü’nden Dr. Hugh Markus, Alzheimer ile ilgili halen süren
araştırmada eğitimle hastalık arasındaki ilişkiyi ortaya koymuş durumda. “Ancak bu etkinin eğitimin beynin daha çok gelişmesine yol açması nedeniyle mi, yoksa yüksek eğitimli kişilerin genelde daha varlıklı ailelerden gelmesi nedeniyle mi olduğunu bilemiyoruz” diyor.
Senegal AIDS konusunda örnek
Metabolik olarak sağlıklı şişman kişiler Vücut Kitle Indeksi hesabına göre (kilomuzun boyumuzun karesine bölünmesiyle elde edilen oran) obez gruptalar, ancak herhangi bir sağlık sorunları yok.
Araştırmacılar metobolik olarak sağlıklı şişman kişilerin, normal kiloda olanlara göre yüzde 50 daha fazla kalp hastalığı riski taşıdığını saptadılar. Yani “hiçbir sağlık sorunum yok, turp gibiyim” diyerek fazla yemeye devam hatalı.
İşitme sorununuz varsa dikkat
Demansın (bunama) en büyük nedeni ileri yaş. Ancak demansla savaş için oluşturulan bir uzman kurulu bunayanların üçte birinden fazlasının genetik olmayan faktörlere dayandığını belirledi. Bunlar eğitim seviyesinin düşüklüğü, stres, obesite, işitme kaybı, kafa travması ve hava kirliliği. Birçok bilim insanı çevre ve yaşam stili değişikliklerinin de bunama nedeni olabileceği öngörüsünde.
Bazı faktörlerin de demansın erken habercisi olduğuna dikkat çekiliyor. Bunların başında işitme kaybı geliyor. Orta yaşta gelişen işitme kaybı da önemli bir risk faktörü. Eğer işitme kaybı ilerlemeden tedavi edilirse demans vakalarının da yüze 10’a varan oranda azaltılabileceği düşünülüyor.