Günlerdir bir yolunu arıyorum...
Üzerimizdeki ataleti, ufuneti atmanın yollarını...
Zaten ‘atalet’, ‘ufunet’ falan demeye başladıysak, gerçekten de durumumuz iç açıcı değil demektir!
Heh hee...
Çok hızlı akıp gidiyor ya hayat...
Bir bakıyorsun, cumartesi gelmiş!
Bir bakıyorsun,10 sene geçmiş!
Bir bakıyorsun, kaç yaşına gelmişsin?
Bazı mesleklerin yapısında muhalif olmak vardır. Hatta muhalefet, varlık nedenlerinin başında gelir.
Mesela gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri...
Karşı çıkmak, muhalefet etmek zorundadırlar.
Yoksa yaşayamazlar.
Yoksa bana mı öyle geliyor?
Sizi bilmem ama benim burnuma depresyon kokuları geliyor!
Kiminle konuşsam, kime baksam hatta kimi seyretsem, kimi okusam herkeste bir tuhaflık var gibi!
Bir boşluk hissi...
Bir türlü karar veremiyorum.
Hangisinin doğru olduğuna karar veremediğim durumlar var hayatta. Üstelik sık sık da karşıma çıkıyor.
Bazılarının cevabını hiç bulamadım, bazılarınınki de dönem dönem değişiyor.
Bir öyle, bir böyle yer değiştirip duruyorlar.
Normal hayata dönüş listesinde her şeyi saydık, aşkı-meşki unutmuşuz ya!
O derece yani!
Nasıl bir unutmaksa!!!
Nasıl bir umutsuzluksa!
Ben sözümün arkasında duruyorum.
Gerçek hayata dönme çabalarım tüm hızıyla sürüyor.
Mesela geçen akşam, (pazartesi akşamı) hem alışkanlık hem de iyi bir konu ve konuklar varsa diye açtığım siyasi tartışma programında yine o adamı görünce, “Yok artık! Hâlâ mı ve neden bu adam?” diye söylenerek televizyonu kapattım.
Hiç acımadan hem de!
Geçenlerde, “ağustos’a yapılacaklar” listesi yazmıştım ya..
Orada, “baharda yapılması gereken 50 şey listesinden en az 3’ü en fazla 10’u yapılacak” diye bir madde vardı.
Hemen dün bir yayınlanmış liste buldum.
İşte, gülümseyin, yürüyüş yapın falan diye başlayan... Ama son madde gayet ilginçti. Hiç böyle bir şıkka rastlamamıştım. Bakın ne?