Arınç faktörü etkili oldu...

Çok sevdikleri, partililerin de dillerinden düşürmediği şarkının sözlerinde ifadesini bulduğu gibi “beraber yürümüşlerdi” bu yollarda. Ama Tayyip Erdoğan hep bir adım öndeydi, o liderdi, genel başkandı.

Haberin Devamı

Çok sevdikleri, partililerin de dillerinden düşürmediği şarkının sözlerinde ifadesini bulduğu gibi “beraber yürümüşlerdi” bu yollarda. Ama Tayyip Erdoğan hep bir adım öndeydi, o liderdi, genel başkandı.

Bir hukuki pürüz yüzünden 2002 seçimlerinde aday olamadı. İl il, meydan meydan dolaştı Türkiye’yi ve partisini iktidara taşıdı. Ama Başbakan olamadı. Başbakanlık koltuğu Abdullah Gül’e kaldı. O günlerde Erdoğan’ın iç dünyasında ne fırtınalar estiğini tabii ki bilemiyoruz ama başbakanlık makamını güvenle, gönül rahatlığı ile Gül’e emanet ettiği bir gerçek.

Erdoğan’ın yasağının kaldırılması sürecinde Gül de içtenlikle çaba harcadı. İşin ilginci bugün Erdoğan’ın Çankaya yolunu kesmiş olmakla övünen CHP ve Deniz Baykal da samimi olarak Erdoğan’ın Meclis’e girmesine, başbakanlık koltuğunu devralmasına yardımcı oldu. Bunu demokratik bir görev olarak yaptı CHP...

Erdoğan altı aylık bir gecikme ile de olsa hakkı olan koltuğu 2003 baharında Gül’den devraldı.

Şimdi bütün bunlar geride kaldı. Ancak daha o günlerden itibaren Erdoğan ve arkadaşlarının cumhurbaşkanlığı hesabı olduğuna da hiç kuşku yoktu. Bugünkü hesaplar o günden düşünülmüş planlanmıştı. O nedenle de ilk hedef olarak Anayasa’daki 5 yıllık seçim döneminin sonuna kadar kullanılacağı ilan edilmişti. Bu bildirimin gerisindeki en önemli faktör cumhurbaşkanlığı seçimiydi. AKP “tam iktidara” daha o günlerden kilitlenmişti.

Ve yine AKP’lilerin büyük bölümünün hiç kuşkusu yoktu ki Erdoğan 16 Mayıs 2007’de Çankaya’ya çıkacaktı.

Durum son bir haftaya kadar da öyleydi. Erdoğan Çankaya konusunda kararlı bir strateji uyguluyordu. Ama olmadı, olamayacağını gördü. En azından toplumun ve devletin çeşitli kademelerinden gelen reaksiyonlar, son Tandoğan mitingi Erdoğan’ı şu veya bu ölçüde etkiledi. En azından ülkede ciddi bir kutuplaşma tehlikesi olduğunu, kendisinin cumhurbaşkanı seçildiği andan itibaren gerilimin giderek şiddetlenebileceğini düşündü.

Bu arada AKP içinde ciddi endişeler oluşmaya başladı. Hem gerilim, hem de ondan daha önemlisi AKP’nin Erdoğan’sız seçim kazanıp kazanamayacağı endişesi.

Sonuçta Erdoğan çok kritik bir karar verdi ve çok yaklaştığı Çankaya’dan, cumhurbaşkanlığından feragat etti.

Peki kimi aday gösterecekti? Yine 2002 sonunda Başbakanlıkta olduğu gibi partinin iki numaralı ismi Abdullah Gül’ü mü?

Hayır. Erdoğan’ın orijinal planında Gül ilk sırada değildi. Erdoğan’ın kafasındaki en güçlü aday Vecdi Gönül idi.

Ancak Erdoğan partisinde belki de ilk kez istediğini yapamadı. Düşük profilli aday formülünde öne çıkarılan Vecdi Gönül’e karşı hem parti yönetiminden hem milletvekillerinden ciddi muhalefet geldi.

En önemlisi de Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın gösterdiği kararlı tutum.

Arınç ilk günden beri oyunu net ve açık oynamıştı:

“Tayyip Erdoğan veya Abdullah Gül aday olurlarsa saygıyla karşılarım ve arkalarında olurum. Ama bir üçüncü isme asla...”

Bu tutumunu önceki gece Erdoğan’la yaptığı son görüşmede de değiştirmedi Arınç. Ve önceki gün gece yarısına kadar Gönül gayri resmi Cumhurbaşkanı adayı iken gece yarısından itibaren Erdoğan kesin kararını verdi: 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.

Dün Meclis’te konuştuğumuz AKP’nin önde gelen isimlerinden biri Gül’ün adaylığını yorumlarken şu espriyi yapıyordu:

“Adayı Tayyip Bey tayin edecek sanıyordunuz ama yanıldınız. Bülent Arınç tayin etti...”

Gerçekten de son birkaç günde AKP zirvesinde yaşananların özeti bu espride gizli.

Sonuçta Erdoğan tıpkı 2002’de olduğu gibi bu kez de çok yaklaştığı, hak ettiği bir makamı, ki devletin zirvesi, en üst makam olan Cumhurbaşkanlığı makamını da iki numaraya Abdullah Gül’e emanet etmek durumunda kaldı...

“Kaderin cilvesi” dedikleri bu olsa gerek...

DİĞER YENİ YAZILAR