Abdullah Gül’ün samimiyetinin sınanacağı 5 alan

AKP’nin Cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecini genellikle yanlış okuduk. Sırayla gidelim

Haberin Devamı

AKP’nin Cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecini genellikle yanlış okuduk. Sırayla gidelim:

1) Başbakan Erdoğan’ın tek başına hareket edeceğini sandık, halbuki Gül ve Arınç’la mutabakata varmadan böyle hayati bir karar vermesi mümkün değildi.

2) Arınç hep “oyunu bozan” olarak algılandı, aslında “oyunu kuran” olduğunu anladık.

3) Erdoğan’ın Çankaya’ya çok çıkmak istediğini düşündük. Bu konuda yanılmış olma ihtimalimiz hayli yüksek.

4) Erdoğan’ın kararını çoktan verdiğine ve mahsus zaman geçirdiğine inanıyorduk. Değilmiş, aday en son gün kesinleşti.

5) Erdoğan’ın, iç ve dış iktidar odaklarının, laikliğe duyarlı çevrelerin kaygılarına göre hareket edeceğini düşünenlerimiz çoğunluktaydı. Bu kişiler Erdoğan’ın laik tepkiler yüzünden “geri adım” attığına eminler. Fakat Erdoğan esas olarak iç dengeleri gözetti, partisi içindeki iktidar denklemlerini hal yoluna koyamadığı için son ana kadar bocaladı.

Yeni hatalar
Gül’ün adaylığının açıklanmasıyla birlikte yeni hatalar ortaya saçıldı. Önce AKP’liler ve AKP’cilerin büyük ölçüde bilerek yaptıkları yanlışlara bakalım:

1) Gül’ün cumburbaşkanı adayı olmasını “Türkiye’nin normalleşmesi” olarak pazarlamaya çalışıyorlar. Doğru değil. Normal olanı Başbakan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması Gül’ün de başbakan olmasıydı. Yani şu anda anormal bir durumla karşı karşıyayız.

2)Çankaya kuşkusuz Erdoğan’ın hakkıydı, ama o iddia edildiği gibi bu hakkından feragat etmiş değil. Kendisi ve partisi için, tabii bu arada Türkiye’nin de geleceğini düşünerek, doğru olduğunu düşündüğü bir tercih yaptı.

3) Gül’ün gönlünde başbakanlık vardı, yani Çankaya’ya bir nevi mecburen çıkıyor.

4) Gül’ün adaylığı AKP’nin birlik ve beraberliğini artırmadı, bilakis ilerde kan davalarına bile dönüşebilecek ciddi kırgınlık ve kırılmalara yol açtı.

Muhalefet açığa düştü
AKP karşıtlarının hatalarına geçecek olursak:

1) Erdoğan karşıtı strateji, Arınç aday olsa zirveye çıkardı, Gül olunca açığa düştü. “Gül ile Erdoğan arasında fark yok” yaklaşımının inandırıcılığı yok.

2) “Sorun başörtüsü değil kafanın içinde” yaklaşımını terk edip yeniden “türbanlı first leydi olmaz” itirazını temel alarak da bir sonuç elde edilemez. Tam tersine bu yolla türban tam anlamıyla meşrulaştırılabilir.

3) 367 formülünün tutması zor. Tutsa bile doğacak krizden muhtemelen AKP yararlanacaktır. Çünkü bugüne kadar laiklik üzerinden kriz çıkarma çabaları genellikle geri tepmiştir.

Gül’ün “hükümetin noteri” olmasını bekleyenler azınlıkta. Fakat onun “tüm Türkiye’nin cumhurbaşkanı” olabileceğini düşünenler de henüz çoğunluk değil gibi.

Gül’ün samimiyet ve becerisinin sınanacağı beş ana alan var:

1) AKP ile ilişkiler;

2) Laikliği ilgilendiren konular;

3) Dış politika;

4) Kadrolaşma;

5) Yolsuzluk.
Gül siyasi kariyerini cumhurbaşkanlığıyla sonlandırmak istemiyorsa elini baştan çok sıkı tutmak, kendine iyi bir ekip kurmak, vaad ettiği gibi halkın içine girmek ve gerektiğinde hükümetten hesap sormak zorunda. Bütün bunları yaparken de AKP içinde olup bitenleri yakından takip etmesi, partideki ekibini daha da güçlendirmesi gerekiyor.

Ondan anormal bir durumdan kalkarak, ülkeyi normalleştirmesini bekliyoruz.

Çok ama çok zor.
Fakat imkansız değil.

İşe pekala yolsuzlukla başlayabilir. Çünkü kendisinin bu konuda çok hassas olduğunu biliyoruz. Onca yolsuzluk dedikodusunda kendisine yakın olarak bilinen Ali Babacan, Beşir Atalay, Mehmet Aydın gibi bakanların adlarının hemen hiç geçmemesi herhalde bir raslantı olmasa gerek.

DİĞER YENİ YAZILAR