Baykal: Bütün cumhuriyetçi güçler teyakkuz durumunda olmalıdır

Anayasa Mahkemesi’ne gittiğinde cumhurbaşkanlığı seçiminin iptali, erken genel seçim riski var. Bu riski sıfırlayabilmek için de “14 altın adam”ın desteğine ihtiyaç var

Haberin Devamı

AKP her ne kadar 367 zorunluluğuna inanmadığını söylese de Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, yarın yapılacak ilk oylamada bu sayıya ulaşabilmek için büyük çaba harcıyor. Bunun için siyasi partilerin yanı sıra tek tek bağımsız milletvekilleri ile dahi görüşüp destek istiyor.

Çünkü bu konu Anayasa Mahkemesi’ne gittiğinde cumhurbaşkanlığı seçiminin iptali, erken genel seçim riski var. Bu riski sıfırlayabilmek için de “14 altın adam”ın desteğine ihtiyaç var.

Umutlar da gözler de ANAP’ta ama Gül, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu ile dün yaptığı görüşmede bu desteği peşinen alamadı. Fakat kapı, hala aralık. DYP ve ANAP muhtemelen bugün ortak bir tutum belirleyecekler.

Eğer Gül’ün umduğu destek gelmez ise seçim mahkemelik olacak.

Çünkü CHP bu konuda sonuna kadar mücadele etmeye kararlı.

Oysa iş dünyası ve bazı sivil toplum örgütleri CHP’nin de işi artık daha fazla germemesi gerektiğini görüşünde. Onlara göre, “Tayyip Erdoğan adayı olmadı, aşağıdan yönetip yönlendirebileceği birini de aday göstermedi. O zaman CHP hâlâ niye itiraz ediyor?” diye soruluyor.

Dün konuştuğumuz CHP Lideri Baykal da yanıt veriyor:

“Abdullah Gül’ün Tayyip Erdoğan’dan, Bülent Arınç’tan ne farkı var? Güler yüzlü, tatlı dilli, uzlaşmacı görüntü sergiliyor diye mi kendimizi avutacağız? Zihniyet olarak hiç bir farkları yok.”

Ve çok çarpıcı bir iddia ortaya atıyor Deniz Baykal:

“Türkiye’nin cumhuriyet ve demokrasi birikimi çok ciddi bir tehdit altındadır. Bütün cumhuriyetçi güçler teyakkuz durumunda olmalıdır...”

Abdullah Gül’ün zihniyet olarak Tayyip Erdoğan’dan hiçbir farkı olmadığı, uzlaşı ile tüm toplumun benimseyebileceği bir cumhurbaşkanı adayı çıkarılmamasını da AKP’nin bilinçli bir planının sonucu olduğu görüşünde Baykal. Bu konuda söylediklerinin özeti şu:

“Bu bir tek parti hegemonyası oluşturma planıdır. Sözünü ettiğiniz tek parti normal bir siyasi parti olsa bile kabul edilebilecek bir durum değilken şimdi karşımızdaki siyasi parti, normal, sıradan, alışılmış bir siyasi parti değil. Unutmamak gerekir ki son on yılda üç defa kapatılmış bir siyasi geleneğin uzantısı. Şimdi bütün iktidar odakları ve onların yetkisi dahilindeki Anayasa Mahkemesi, yüksek yargı, YÖK ve üniversiteler bu hegemonyanın kontrolüne girecek. İşte en büyük tehlike budur. Türkiye’nin tarihsel demokrasi ve cumhuriyet birikimi ciddi bir tehdit altındadır...”

Baykal, Erdoğan ve Gül’ün geçmişteki gibi olmadıklarını, Milli Görüş gömleklerini çıkardıkları, gizli gündemleri olmadığı yolundaki açıklamalarını da inandırıcı bulmuyor. Ve diyor ki;

“Şimdi kamuoyu duyarlılığını kırmak için belli bir süre çok dikkatli davranıp herkesi ferahlatmaya gayret edeceklerdir. ‘İşte merkeze geldiler, bir şey olmaz’ dedirtmeye çalışacaklardır. Yeni aldatmacalar ortaya koyacaklardır ama bu gerçeği değiştirmez, tehlikeyi ortadan kaldırmaz...”

Peki bu tehdidi, tehlikeyi bertaraf etmek için ne yapacak CHP?

Yanıtı şu:

“Önce toplumsal duyarlılığı ön plana çıkarmak, herkesin ilgisini, dikkatini buraya çekmek lazım. Siyasetin yanı sıra medyaya, sivil toplum örgütlerine, iş dünyasına çok büyük görevler düşüyor. Bunlar kendilerinin dikkatle gözlendiğini hissetmeliler.

Bütün toplum, bütün cumhuriyetçi güçler teyakkuz durumunda olmalıdır. Birinci aşama bu.

İkinci aşama mevcut siyasi dengenin acilen değişmesi lazım. Bu da seçimle olacaktır. Onun için önümüzdeki seçimlerde cumhuriyet tarihi bir sınav verecektir. Bu sınavı başarıya kavuşturmak için herkes gerekeni yapmalıdır. Türkiye tarihi bir karar noktasına doğru geliyor...”

CHP’nin önümüzdeki seçimdeki en temel sloganı da böylelikle ortaya çıkıyor:

“Bütün cumhuriyetçiler, laik demokratik cumhuriyetten yana olanlar birleşin...”

DİĞER YENİ YAZILAR