Engin göklerin memleketi…

Bodrum, Bodrum…

Ne şiirler yazıldı, ne şarkılar bestelendi onun için… Tarihi araştırmalar, coğrafi incelemeler ama en çok edebiyat tadını çıkardı Bodrum’un… Bodrum deyince Cevat Şakir Kabaağaçlı gelir akla. Böyle ceza mı olur demeyin, o cezalı olarak Bodrum’a gittiğinde Bodrum, uzak memleket. Ama o farklı gören gözü, başka hisseden yüreğiyle bütün Türkiye’ye sevdirdi Bodrum’u. Onu edebiyatın mavi gözlü oğlu yaptı. Şimdi de İ. Hatice Orman, güzel bir araştırmayla onun gözünden Bodrum’u anlatmış okurlara Cevat Şakir’in Bodrum’unda.

“Burası engin göklerin memleketidir. İçten gelen bir türküyü kapıp koyuverin, uzaklaştıkça türkü gökte masmavi olur. Işık burada yalnız karanlığı aydınlatmakla kalmaz, aydınlattığı maddeyi değiştirir ve görülen bir şair rüyasına çevirir. Başka yerde nur içinde yatılacağına, burada nur içinde yaşanır.

Yokuşbaşına geldiğinde Bodrum’u göreceksin, sanma ki sen geldiğin gibi gideceksin.

Senden öncekiler de böyleydiler, akıllarını hep Bodrum’da bırakıp gittiler…”

Bodrum ister bir şarkı, ister bir kitap satırında nerede olursa olsun, herkesin yüreğinde farklı bir yere sahiptir. Bu araştırma onu bilenlere de bilmeyenlere de keyifli gelecek.

Haberin Devamı

Bat dünya bat…

Biz böyle deyince batar mı bilmem ya da yazar böyle yazınca… Selçuk Orhan, Oğuz Atay’ın Atay’la ilgili ayrıntıları, 100 Soruda Oğuz Atay, yazarın hayatıyla ilgili satır başlarını anlatıyor.
Ben de Oğuz Atay’ı çok severim. Tutunamayanlar’ını iki kere okudum hem de altını çize çize… Başka türlü yazıyor, çünkü başka türlü bakıyor hayata , başka türlü görüyor onu. Nefistir kalemi. İster öykü yazsın ister roman, onun kaleminde farklı bir büyü vardır. Tutunamayanlar’ı yazdıktan bir yıl sonra Tehlikeli Oyunlar adlı romanını yazdı. Korkuyu Beklerken adlı kitabında bütün öykülerini bir araya topladı. Ardından o da Prof. Mustafa İnan’ın hayatını konu alan bir kitap yazdı: Bir Bilim Adamının Romanı. Nefis bir postmodern yaklaşım ve farklı bir duygu-düşünce sentezi vardır kitaplarında. Bu kitap, onun yazarlığını ve kişilinin nefis bir özeti niteliğinde…
Selçuk Orhan, Oğuz Atay’ın kişisel, edebi ve sosyal varlığını, kimi sıkça sorulan, kimiyse akla gelmesi zor sorulara yanıtlar vererek çözümlüyor. Bir zamanlar neden anlaşılmadığını, reddedildiğini, yalnızlaştığını da, 80’lerde nasıl aniden yükseldiğini, yayıldığını ve gıyabında takdire, tebrike kavuştuğunu da, doyurucu, keyifli bir dille anlatıyor.
Atay’ınki geç başlayıp erken biten, ama ondan habersiz hâlâ devam eden bir edebi serüven; “Ha-ha!” ya da “Bat dünya bat!

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR