Ben kimim? Bu dünyada niçin varım? İnsanlığa nasıl hizmet edebilirim?

“Neden ve niçin yaşıyoruz? Hayatın bir anlam ve amacı var mıdır, varsa nedir?” gibi sorular günümüz insanının cevap beklediği sorulardır. Mevlana hayatı anlamlandırmak için suretlerden uzaklaşıp, öze yönelmek gerektiğini düşünmektedir...

Hayatımızı anlamlandırmak, kendimiz olmak, özgün olmak istiyorsak böyle bir sorgulamadan daha fazla kaçamayız. Derslerde öğretmenimizin gözüne girmek, karnenin yanında takdir veya teşekkür almak, iyi bir üniversite mezunu olmak ve bu uğurda gece gündüz çalışmak, okul bitirmek, evlenmek, bir işte çalışmak… da sorunları çözmüyor artık. Kendimiz olmak, kendimizi keşfetmek ve kendimizi gerçekleştirerek, Yüce Yaratıcımızın bize verdiği nimetlerden olan kabiliyet, meleke ve imkânlarımızı keşfederek özgür ve özgün bir insan olmak gerekiyor.
Gerçekleştirilen maddî ve teknolojik gelişme ve bütün ilerlemelere rağmen çağımız insanının pek de mutlu olduğu söylenemez. Acıları, hüzünleri, elemleri, unutmak için insanlar farklı yöntemlere başvuruyorlar. Ayrıca, dünyanın bir çok yerinde savaşlar ve açlık felâketleri devam ediyor.
Hayatın amacı var mıdır?
Bütün bunlar, “Sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değmez” diyen Sokrat’ın haklılığını ortaya koymaktadır.
“Neden ve niçin yaşıyoruz? Hayatın bir anlam ve amacı var mıdır, varsa nedir?” gibi sorular günümüz insanının cevap beklediği sorulardır.
Hz. Muhammed “Rabbim beni terbiye etti, ne güzel terbiye etti.” sözüyle, hayatın öğrenim ve üretim süreci olduğunu belirtmekte ve yaşantıların öğretici boyutuna dikkatimizi çekmektedir. Felsefeci Karl Jasper’in söylediği gibi, “hayat çözmek zorunda olduğumuz bir kitap değil, yazmak zorunda olduğumuz bir defterdir.”
Yunus Emre ne diyor?..
Ünlü düşünür Yunus Emre hayatının anlamını şöyle ifade etmektedir:
Ben gelmedim dâva için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmağa geldim
‘Öze yönelmek gerekir...’
Mevlana hayatı anlamlandırmak için suretlerden uzaklaşıp, öze yönelmek gerektiğini düşünmekte ve bunun yolunu, insanın kendisinden başlaması olarak göstermektedir.
“Ey dostlar, sureti aşarsanız, cennet vardır, gül bahçesi içinde gül bahçesi
Kendi suretini kırıp, yakarsan her şeyin suretini kırmayı öğrenirsin”
O, bir hadis-i şerife işaretle;
“Allah, biz gönüle bakarız, su ve topraktan ibaret olan surete değil” demekte ve şöyle devam etmektedir:
“Sen ise benim de gönlüm var diyorsun. Gönül arşın üzerine doğru olmalı, aşağıya değil.”
Mevlana insanlar için de şöyle dua etmektedir:
“Allahım, onlara sabır ver, iyiliklerini artır. Onları suret oluşturanların hilesinden kurtar”
“Hangi işe girişir de o işe koyulduğun sırada ölüm bile gözüne görünmezse işte o iştir sevdiğiniz iş”
Günlük hayatta ortaya çıkan her oluşum, anlamlandırma sürecinin aktifliğini zorunlu kılar. Her olayda kişisel anlamlandırmaya uygun fırsatlar her zaman bulunur.

Haberin Devamı

ÖRNEK HAYATLAR

Haberin Devamı

ALLAH ‘OL’ DER HEMEN ‘OLUR’
Allah ‘Ol’ deyince her şey olmaktadır. Yaradanımız istedikten sonra gerçekleşmeyecek hiçbir şey yoktur. İsa peygamberin doğumu, bunu gösteren çok güzel bir örnektir
Hz Meryem o zamanın kültürlü ve varlıklı bir ailesi olan İmrân ailesinden olup Hz. Zekeriya ‘nın koruması ve gözetimi altındaydı. Meryem’in, Beytü’l-Makdis’te, doğu tarafta özel bir odası vardı. Zekeriya Peygamber onun eğitimi ile yakından ilgilenirdi. Hz. Meryem, Beytü’l Makdis’te ilimle, ibadetle ve iyi işlerle hayatını geçiriyordu. Hayat bu şekilde devam ederken Yüce
Melek ile Meryem ne konuştu?
Yaradanımız, Meryem’e meleği gönderdi. Meryem suresi 18-21. ayetler arasında konu şöyle anlatılmaktadır:
Meryem:
“Ben senden Rahman’a sığınırım. Eğer O’na karşı sorumluluk bilinci taşıyorsan bana dokunma!”
Melek ona şu şekilde cevap verdi:
“Ben, temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim.”
Meryem:
“Bana bir insan temas etmemişken, nasıl oğlum olabilir? Ben iffetli bir kadınım” dedi.
Melek:
“Bu böyledir; çünkü Rabbin, ‘Bu bana kolaydır, onu insanlar için bir ayet ve katımızdan da bir rahmet kılacağız’ buyurdu.”
Ağacın altında su kanalı aktı
Îsâ Peygamber’in doğumu yaklaştığı sırada, bulunduğu yerin bahçesinde yürürken kurumuş bir hurma ağacının altına geldi. Doğum sancıları başladı ve başına gelen bu hadiseden dolayı çok üzülerek, “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim” dedi. Doğum sancıları şiddetlendiğinde Meryem yakınındaki bir hurma ağacına yaslandı. Ayağının altında su kanalı akmaya başladı. Bu hâl, Hz. Meryem’i tesellî etti. Bu sırada Hz. Îsâ dünyâya geldi.
Hz. İsa kundakta konuştu...
Hazret-i Meryem’in kucağında yeni doğmuş çocuğu gördüklerinde Hz. Meryem, kundakta bulunan Hz. Îsâ’yı işâret etti. Onlar kundaktaki çocuğun konuşamayacağını söyleyince , kundakta bulunan bebek cevap verdi ve dedi ki:
“Ben şüphesiz Allah’ın kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım, beni mübarek kıldı. Yaşadığım sürece namaz kılmamı ve zekât vermemi, anneme iyi davranmamı emretti. Beni bedbaht bir zorba kılmadı. Doğduğum gün de, öleceğim gün de, dirileceğim gün de, bana selâm olsun, dedi” (Meryem suresi, 30-33)
Hz. İsa’nın doğuşu Hz. Adem’in yaradılışıyla örneklendirilerek Kuran-ı Kerim’de şu şekilde açıklanmaktadır:
“Gerçekten İsa’nın dünyaya geliş hâli, Allah katında Adem’in hâli gibidir. Allah, Âdem’i topraktan yarattı, sonra da ona ol dedi; o da hemen oldu” (Âli imrân suresi, 59)
Allah ‘Ol’ deyince her şey olmaktadır. Yaradanımız istedikten sonra gerçekleşmeyecek hiçbir şey yoktur. İsa peygamberin doğumu, bunu gösteren çok güzel bir örnektir.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR