Merve gibi olmak istiyoruz

Çocukken yaşça büyüklerin “Nerede o eski günler” diye başlayan konuşmalarına sinir olurdum. Görmediğim, bilmediğim, yaşamadığım zamanlara dair yüzlerce ahkam kesilirdi ama ben yaşadığım zamanın içinde mutluydum. Sokağa çıkabiliyordum, televizyonda özgürce istediğimi izleyebiliyordum, istediğim kitabı okuyabiliyordum, herkesle sohbet edebiliyordum, tartışabiliyordum, oynuyordum, gülüyordum, dans ediyordum, aşık oluyordum, vazgeçiyordum, düşünce kalkmaya dair umudum hep vardı. Ben kalkmazsam yanımdakiler kaldırırdı. Ailemin koyduğu saat sınırlamaları dışında büyük bir derdim yoktu. Sokaklar daha güvenli, arkadaşlıklar daha kıymetli, aile olmak kutsaldı. Teknoloji bizi ayrıştırmıyor yakınlaştırıyordu. Umut vardı içimizde, hayallerimiz için mücadele ediyorduk.

Merve gibi olmak istiyoruz

Korkularımızın esiri olduk

Ama yaş aldıkça ben de çocukken kızdığım büyüklere dönüşmeye başladım. Eski günlere özlemim arttı. Bugün her şeye ulaşmak daha kolay ama özgürlükten çok kendimizi birkaç metrekarelik hapishanelere tıkadık. O adına “ev” dediğimiz yeni hapishanelerde yalnızlığımızın tek ilacı televizyon, sohbet etmenin tek yolu telefon ve sosyal medya oldu. Korkularımız öylesine sarmış ki ruhumuzu umut etmekten bile korkuyoruz artık. İnsanları evimize davet etmekten korkuyoruz. Arkadaşlık etmekten, oyun oynamaktan, aşık olmaktan, birine bağlanmaktan, birine yardım etmekten, inanmaktan, hayal kırıklığına uğramaktan, sevmekten, sevilmemekten o kadar korkuyoruz ki dondurulmuş duygularımızla yaşıyoruz. Cesaretimizi kaybettik, hepimiz korkaklığımızın esiri olduk. Arkadan vurmanın mubah olduğu, dostlukların kalmadığı, herkesin içindeki kötüyle tanıştığı ama yüzleşmeye korktuğu bu dönemde televizyon dizileri bize yardımcı oldu. Çünkü kendi içimizdeki kötüyü gizlemek için suçu o dizi karakterlerine attık.

Haberin Devamı

İçimizdeki kötüyü affedelim

Ufak Tefek Cinayetler’de en kızdığınız ama içten içe en çok kendinize benzettiğiniz karakter Merve değil mi? Hatta iddia ediyorum, çoğu insanın olmak istediği karakter Merve. Çünkü içindeki kötüyle barışık. Eskiden Merve gibi karakterler azınlıktaydı. O zamanlar moda iyi niyetli olmaktı. Şimdi moda yüzüne gülüp arkandan vurmak. Her şeyin bizim hakkımız olduğuna inanmak. Adına da strateji kurmak deniyor. İlişkiler de bir iş dünyası. O nedenle tıpkı bir iş planı gibi arkadaşlıkları, aşkları, aile ilişkilerini stratejik planlıyoruz. Rakibi devirmek için de her yolu mubah sayıyoruz. Hepimiz Machiavellist olduk. Yapacak bir şey yok. O nedenle ekranda Merve gibi karakterler hep en kızdığımız ama içten içe onun gibi olmak istediğimiz karakterler olacak. Şimdi en iyisi gözlerimizi kapatıp 10’a kadar sayalım ve içimizdeki kötülüğe “seni affediyorum” diyelim.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR