Bu kıza dikkat!

Bu sezonun en büyük sürprizi Ufak Tefek Cinayetler oldu. Reytinglerini her hafta yükseğe taşıyor. Hatta bu hafta AB kategorisinde zirveye oturdu bile... O nedenle sektörde büyük bir şaşkınlık var. Böyle bir işin tutabileceğini kimse beklemiyordu. Peki, neden tuttu? Uzun zamandır kadınların bu kadar güçlü şekilde başrolde olduğu, stilize hayatların anlatıldığı bir iş yoktu ekranda... Üstelik içinde merak duygusunun olduğunu söyleyebilirim. Hala kim öldü bilmiyoruz. Kadın izleyicinin kurulan dünyada Aşk-ı Memnu hissi yaşadığını düşünüyorum. O nedenle yönetmen Ali Bilgin’in yüreğine sağlık! Elindeki malzemeyi çok ama çok yukarılara taşıyor.

Son bölümde ise iki karakterden gözümü alamadım. İlki Oya karakterine hayat veren Gökçe Bahadır’dı. Bir süredir hep sert kadınları oynuyor, fakat bu bölümde farklı duygular arasında gezerken izledik onu. Ben izlemekten çok keyif aldım. Fakat en çok dikkat çeken karakter Nilay’dı. Arzu’nun kızı Nilay’a hayat veren Aslıhan Kapanşahin’in performansı çok etkileyiciydi. Babası Mehmet’in onu kandırmasıyla annesine cephe alan Nilay, oyunu kısa sürede fark etti ve ava giden babasını avladı. Sonrasında annesiyle yüzleşmesi de izlenmeye değerdi. 17 yaşındaki Aslıhan Kapanşahin’de büyük yetenek var. Demedi demeyin... Bu dizden sonra da umarım onu iyi projelerde görürüz.

Haberin Devamı

Ayla fırsatı kaçırmış

Malum herkes Ayla filmini konuşuyor. İzlememek olmazdı. Hafta sonu soluğu sinemada aldım. Hatta ağlayacağıma çok emin olduğum için kağıt mendili de evden çıkmadan çantama attığımı itiraf etmeliyim. Filmin ilk yarısını izlerken yüzüm gülüyordu. Çünkü ortada gerçekten çok güzel bir hikaye vardı. Küçücük bir kız çocuğu ve Türk askerleri arasındaki o karşılıksız sevgiyi izlerken gözünüzde doluyor, tebessüm de ediyorsunuz. İsmail Hacıoğlu’nu izleyip hayran olmamanız mümkün değil. Ancak iki yarıda işin rengi değişiyor. Oyuncular değiştiği anda filmle olan bağınız kopuyor. Keşke İsmail Hacıoğlu’nu yaşlandırsalardı. Duygu devamlılığında ciddi bir kopuş olmuş. İkinci yarı daha fazla sponsorluk bölümü gibiydi. Finalde ise beklenen son gerçekleşiyor ve yüzünüz gülümseyerek salondan çıkıyorsunuz. Fakat ben üzgün çıktım. Çünkü ortada müthiş bir hikaye var. Dünyada gerçek hikayelere olan beğeni artmış durumdayken öyle bir fırsat kaçırılmış ki üzülmeden duramıyorsunuz. Ayla için asla kötü film diyemem. Hatta şu anda vizyondaki filmlerin en iyisi. Ama eldeki hikayeden çok daha iyisi çıkabilirmiş. Üstelik o damar yakalanmış ama bir yerde kaybedilmiş. Eğer filmin başında yakalanan duygu devam edebilseymiş Ayla Türk sinemasının en iyi filmleri arasına adını yazdırabilirmiş.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR