Rüzgârlı saatler

Rusya ıslık çalarak fırtına çıkartacağını zannediyor!

Türkiye ise eşitsizliğin bedelini ödüyor.

Alabildiğine var gücüyle üzerine yüklenilen basınç kampanyasının gizli oyunlarına yenik düşmemeye karşı direniyor hem de son yüzyıldan beri...

Bilinmelidir ki, bu ülke savaşa girmekten değil, cam fanusun kırılmamasına özen gösteriyor.

Lakin, bu hassasiyeti anlamamakta ısrar edenler ne kadar fay kırıklıklarımız varsa hepsini tetikleyebilecek mayınları döşemeye devam ediyor!

Ve komşuluk hukukunu bir olayda çizip atan ve masayı devirmeye çalışan Rusya, diplomatik hattı dahi kapatarak büyük bir kabalık sergiliyor!

***

Düşen uçağın domatesle, patlıcan ve biberle ne ilgisi var?

Fuara giden iş adamlarıyla ne bağlantısı var?

Rusya’da eğitim gören Türk öğrenciler, turist olarak giden vatandaşlarımız ve inşaatlarda alın teriyle çalışan işçilerimizin ne suçu var?

Neredeyse, Sibirya’ya kürek mahkumu olarak gönderecek!

Ülkeler arasında ebedi dostluğun olmadığını biliyorduk ama komşuluğa ve insanlığa sığmayacak kadar kabalığın yapılabileceğini de hiç tahmin etmiyorduk!

Haberin Devamı

***

İnsan inanmakta zorlanıyor!

Dünya edebiyatına Savaş ve Barış adlı eseri kazandıran Tolstoy, Suç ve Ceza’yı yazan Dostoyevski, Ölü Canlar’ı yazan Gogol ve Puşkin, Turgenyev gibi daha nice ünlü Rus yazarı dünya okudu, anladı ama galiba Ruslar hariç!

Adeta savaş çıkartabilmek için bahane arıyor!

Ve sanki her şeyi önceden planlamış gibi hareket etmeye devam ediyor!

Dış politikada sıfır sorun politikasına bizim inanmamız yetmiyormuş, karşı tarafın, komşularımızın da buna inanması gerekiyor!

Israrla bizi Batı’nın ve Amerika’nın kucağına iten ve fabrika ayarlarına döndürmeye çalışan Arap, Rus ve diğer ülkeler kötü bir oyun oynadığının farkında değil.

Rüzgârlı saatler bu ülkenin gündeminden hiç eksik olmuyor...

Kendi derdimizle bir gün baş başa dahi kalamadık...

Ülke derdiyle dertlenmekten kendimize gelemedik...

Ahir zaman alametleridir bunlar, dalga misali tam bitti derken bir başka dalga vuruyor kıyılarımıza...

***

Gelecek uzun sürer derler...

Ve devlet yönetimi de büyük sorumluluk ister.

Haberin Devamı

Mussolini, Hitler, Saddam, Kaddafi gibi diktatör liderler en büyük kötülüğü kendi halklarına ve ülkesine yaptığını bilmeyen kaldı mı?

Sıfır sorun, çözüm süreci ve aşırı faize karşı ve ülke yönetiminin çift başlılığına son verebilmek için Başkanlık ve yeni bir anayasa politikalarında ısrar eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve kadrosunun samimiyetine sonsuz inanıyoruz...

Ama karşı tarafın samimiyetine ise asla inanmadık!

İnanmıyoruz...

Ve herkesin bir hesabı var lakin Allah’ın da bir hesabı olduğunu diğerleri bilmiyor galiba!

Rüzgârlı saatler yerini fırtınaya bırakmaya görsün yeter ki!

O zaman kimlerin nereye savrulacağını tahmin dahi edemiyoruz!

Olası bir üçüncü dünya savaşı dünyanın sonu olur, bu gerçeğin de kimse farkında değil!

DİĞER YENİ YAZILAR