ABD-İsrail planı ve Arap ligindeki oyun

Müslümanların kolektif sesi olduğu düşünülen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Türkiye’nin çağrısıyla İstanbul’da toplandı. Biri şekli diğeri içerik açısından olmak üzere zirvenin öne çıkan iki yönü vardı.

Şekli bakımdan 57 üyeli teşkilatın en üst karar organı üç yılda bir toplanan liderler ve hükümet başkanları zirvesi. Bir de her yıl toplanan Dışişleri Bakanları Konseyi var. Zirve toplantıları olağanüstü şekilde de gerçekleşebilir. Ancak İİT’nın 1969’da Kudüs gerekçesiyle kurulduğunu hatırlayacak olursak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır gibi Arap liginin önemli ülkelerinin bakan düzeyinde temsil edilmesi zirve öncesindeki kuşkularımızı haklı çıkarıyor. Nitekim sonuca varılmasının ardından İsrail İstihbarat Bakanı Katz’ın “Kudüs konusundaki olası bir müzakerede muhataplarının Suudiler olacağını” açıklaması önümüzdeki günlerdeki hamlelere yönelik ipuçları veriyor.

Peki nedir bu hamleler?

Trump’ın Kudüs’ü başkent ilan ettiği açıklamanın satır aralarında iki önemli şey gizliydi. Birincisi hangi Kudüs’ün tanındığı açıkça belirtilmemişti. Yani İsrail’in 1980’den bu yana açıkça iddia ettiği “bölünmemiş Kudüs” kavramına açıklık getirilmiyordu. İkincisi de çözüm için çabaların ve kararlığının devam ettirileceğine yönelik tamamlayıcı vurguydu. Bu açıklamanın ardından BM oturumunda konuşan ABD Temsilcisi Nikki Haley “Bu kararla birlikte barış hedefine daha önce hiç olmadığı kadar daha yakın olduğumuzu inanıyoruz.” demesi ABD kararının iki aşamalı olduğu izlenimini veriyordu. Bununla birlikte Suudi veliaht Salman’ın Kudüs’ün paylaşımında Filistin’i küçük bir alana sıkıştıran yeni bir haritaya evet dediği yönündeki haberler de sıcaklığını koruyordu.

Haberin Devamı

Dolayısıyla ABD’nin İİT’nin çağrısında olduğu gibi tanıma kararından dönmesi pek mümkün gözükmüyor. Muhtemeldir ki ABD resmi makamları konu BM masasına gelmeden eli kuvvetlenmiş İsrail’in kazanma şansının yüksek olduğu bir haritayı Arap liginden sahalara sürmeyi deneyecekler.

İşte bu noktada İİT zirvesinin içerik meselesi öne çıkıyor.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kudüs’ü, Filistin devletinin işgal altındaki başkenti olarak tanım aya davet ediyorum.” sözlerinin sonuç bildirgesinde de yer bulması Türkiye’nin tarihsel bir misyon üstlendiğini göstermesi bakımından büyük önem taşıyor. Dün ki yazımızda gelişmeler karşısında “Ümmet uyanır mı?” demiştik. Sanırım bu aşamada Türkiye uyanırsa Ümmet uyanabilir demek çok yanlış olmaz. Öncü Arap ülkelerinin kontrollü ve kuşkulu halleri İslam ülkelerinin Türkiye olmadan Kudüs ’teki gidişata müdahale şansını giderek azaltıyor.

Ayrıca varılan sonucun takibi son derece önemli. ABD-İsrail-Körfez bloğu bu kararın hayata geçirilebilirliğini test edeceği çok açık. Örneğin Endonezya’nın başkenti Cakarta’da düzenlenen 5.Olağanüstü Zirvenin sonuç bildirgesinde İsrail ürünlerinin boykot edilmesi için çalışmalar yapılacağı belirtilmişti. Nerden nereye gelindi söylemeye bile gerek yok.

Türkiye vakit kaybetmeden İİT zirvesindeki etkinliği ile Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Teşkilatı’nı (CICA) toplamayı denemeli ve uluslararası meşru kanalların Kudüs’e akışını hızlandırmalıdır.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR