Gazete Vatan Logo

Kimse yatakta bir hanımefendi istemez

Yazar, aşçı, televizyon programcısı, gazeteci... Ama bunların hiçbiri "ben buyum" diye üstüne alınmıyor. Yaşam tarzı, sözleri, neşesi ve aşklarıyla gündeme renk katan Donetella Piatti, şimdi de babaanne... Ama o bu duygudan hiç rahatsız değil, "yaşlandım" diye düşünmüyor; "50 yaşından sonra hayat başlıyor. 50'den sonra öğrenmeye başlıyorsun" diyor

* Bu röportajı, yazar olarak mı, aşçı olarak mı, yoksa gazeteci olarak mı yapmayı tercih edersiniz Donatella Piatti?
Hiç birini. Henüz yazar olamadım, aşçı da değilim, gazeteci de...

* Nasıl yazar değilsiniz? O kadar kitabınız çıktı, Milliyet'te köşeniz var.
Yazar olmak kolay değil. Henüz öğreniyorum. Eskiden bu kadar da yazamazdım.

* Eskiden kötü mü yazardınız?
Kötü yazmıyordum da zamanla insan kendim geliştiriyor. Şimdi o evreden geçiyorum. İtalya'da yayınlayacağım bir kitap üzerine çalışıyorum.

* Sizi marjinal bir insan olarak tanımlayabilir miyiz Donatella?
Yok. Pek değil.

* Ama isyankâr bir tarafınız var.
Var. Kesinlikle isyankârım.

* Sizin gibi hoş, isyankâr bir kadının babaanneliği kabul etmesi kolay oldu mu? İki ay önce bir torununuz olmuş...
Tabii ki kolay. Hayatımdaki denge neyse onu bozmuyorum. Değişen bir şey yok O çocuk geldi, uyuyor, kakasını yapıyor. Çok tatlı.

* Siz bakıyor musunuz torununuza?
Yok. Oğlumla gelinim benden uzakta oturuyorlar. Onu çok seviyorum ama klasik bir babaanne hiçbir zaman olmayacağım. Biraz büyüdükten sonra okuyacağı kitapları şimdiden düşünmeye, seçmeye başladım. Ona karşı şimdilik vazifem bu.

Şimdiki sevgilim İtalyan
* Güzel bir kadın olarak "babaanne" denmesi sinirinize dokunmuyor mu?
Güzel diyorsanız sağolun. Ama şimdiki babaanneler eski babanneler gibi değil ki. Hâlâ yürüyüş yapıyor, kendine bakıyor, aşık oluyor.

* Yani babaanne olmak aşık olmaya engel değil?..
Ne alâkası var? Aşık bir babaanne daha hoş olmaz mı?

* "Bir Türk'le evlenen yabancıya öğretilen ilk şey 'bir adamı idare etme zorunluluğu.' Ben bir erkeği idare etmeyi asla öğrenemedim" diye yazmışsınız. Erkekleri hiç idare etmiyorsunuz anlaşılan.
Son günlerde enteresan bir deneme yaptım. Şu andaki sevgilim İtalyan.

* Burada mı yaşıyor, İtalya'da mı?
İtalya'da. Görüşmeyince aşk devam ediyor. Benim aksi bir karakterim var. Fazla konuşurum, gerçekleri pat diye söylerim.

* Yani Türk erkeklerinin pek istediği bir tip değilsiniz.
Türk erkekleri benden pek hoşlanmaz. Hoşlanırlar da, zor bulurlar. Hep onları idare eden kadınlara alışmışlardır. İtalyanlar'la daha iyi anlaşırım. Ama ben bir İtalyan için bile çok fazla konuşurum. Bu sefer "şunu bir idare edeyim bakalım ne olacak" dedim ve hiç yapmadığım şeyleri yapmaya başladım. Hort zort etmedim. Sesimi yumuşatarak "Yorgun musun tatlım" dedim. Hayatta yapmam, ama meyva soyup getirdim.

* Bunlar idare etmek mi?
Alttan almak diyelim, hoşuna giden şekilde davranmak Bir baktım hemen tuzağa düştü. Bayıldı böyle şeylere. Çok fena aşık oldu.

* Onu aşık ettikten sonra değiştirdiniz mi tavrınızı?
Yok Ben de alıştım. Bir de baktım ki ben böyle davranınca o da aynı şekilde davranıyor.

* Bunu en baştan yapsaydınız ya...
Valla baştan yapsaydım daha iyi olurmuş. Kendini sultan gibi hissetti. "Doğulu kadınla Batılı kadını ne güzel birleştirdin" diyor. Ben susuyorum tabii. Hepsini önceden ayarlamışım.

* İnşallah okumaz bunları?
Türkçe bilmiyor ki.

* Peki bunu Türk erkeklerine yapsanız ne olur?
Ona daha bakacağız. Türk erkeği zaten buna alışmış. Galiba en iyisi Doğulu kadınla Batılı kadının sentezi olmak

Yakışıklı mı diye sorardı
* İlk eşiniz bir Türk'tü. Ona karşı da böyle haşin miydiniz?
O zaman daha 20'li yaşlardaydık. Almanya'da ilk eşimle tanıştım. Karakaya Barajı'nı İtalyanlar yapıyordu, bir iş teklif ettiler ve Diyarbakır'a geldik. Eşim de uyuşturucudan... Ama bu çok yazıldı.

* Biliyorum zaten onu sormayacağım.
Uyuşturucudan kurtulsun diye Diyarbakır'a gelelim istemiştim ben. Meğer burada uyuşturucunun babası varmış.

* Kurtarayım diye getirdiniz tam göbeğine düştünüz. Neyse bu acıklı bir hikâye.
Eşinizi kaybettikten sonra yine bir Türk'e aşık olmuşsunuz...

Arada bir iki tane de İtalyan vardı canım. Anneme bir Türk'e aşık oldum dediğim zaman yakışıklı mı diye sordu. Ne milleti, ne dini ilgilendirirdi onu. Eskimo olsa fark etmez. Yeter ki hoş bir insan olsun.

* Şu yemek meselesine gelsek?
Bir televizyon programı için teklif geldi. Bir makarna firması sponsor olmuş. Daha ortada bu yemek konusu hiç yok.

* İtalyansınız, hoş bir hanımsınız, herhalde makarna pişirmeyi de biliyorsunuz diye düşünmüşlerdir.
Herhalde. Bana da eğlenceli geldi, yapalım dedim.

* İtalya'da böyle bir şey mümkün mü? Hoş bir Türk kızını "Mantı pişirmeyi biliyorsundur" diye televizyona çıkarırlar mı? Ya da dünyanın başka bir yerinde?
Bilemiyorum. Bana böyle oldu. O programda çok eğlendik Sonunda makarnacı oldum çıktım. Şimdi "şaraptan da anlıyorsundur" diyorlar. "Anlamıyorum" diyorum, anlamıyorlar.

* Çok ilginç bazı açıklamalarınız var. Mesela makarna tercihlerine göre erkeklerin karakterlerini tahlil ediyormuşsunuz.
Eğleniyorum bunları söylerken. "Eğer makarnayı sarıp ağzına koyarken sosunu bulaştırmıyorsa titiz bir insandır," "tabağın ortasında çatala dolarsa cömerttir" filan dedim. Böyle kendime göre atıyorum.

* Onlar da ciddi ciddi yazıyorlar. Peki kremalı makarna yiyen erkek neden light erkek oluyor?
Light demedim de, kibar, zarif erkek demek istedim. Erkeksi tipler daha çok etli yemekler, kebap filan yerler.

* Siz hangisini yiyen erkekleri tercih ederseniz?
Kebap yiyeni. Erkek gibi erkeği.

* Ee, sonra da ona bağırıp çağırıp hort zort ediyorsunuz.
Bağırıp çağırıyorum ki, ispat etsinler erkekliklerini.. Ta...ları var mı yok mu göstersinler kardeşim.

* Bunu böyle yazayım mı şimdi?
T nokta nokta diye yazın.

Terim'in ikinci sarışını
* Fatih Terim'e İtalyanca dersi vermeniz de çok konuşulmuştu. Ne kadar birlikte çalıştınız?
Bir ay boyunca her gün altı saat.

* Altı saat sıkılmadan oturdu mu karşınızda?
Ben de sordum. "Her gün altı saat dayanabilir misiniz" dedim. "Siz dayanabilir misiniz" dedi. Öyle iddiacı. Bir ay boyunca masadan kalkmadan çalıştık. Bir ay sonra bir İtalyan gazetesinden röportaja geldiler. Ben yanlış bir şeyler yapar diye korktum. "Size yardım edeyim mi" diye
sordum. Şöyle bir baktı ve "Kendinize güvenmiyor musunuz" dedi.

* Öğretmenliğinize güvenmiyor musunuz diye soruyor?
Öyle. İçimden "Ulan seni tek başına bırakayım da görelim ne yapacaksın" demek geçti. Yine de yanında gittim. Bütün soruları tek başına yanıtladı. Çok kibardı. Öyle "ikinci sarışın" meselesi filan yoktu.

* "İkinci sarışın meselesi" nedir?
Öyle yazdılar gazetelerde. "Fatih Terim'in ikinci sarışını" diye. Eşi de sarışın ya... Hâlâ karşılaştığımızda bana "hoca" der.

* Bir hırsızınızla kahve içmişliğiniz var. Gerçekten hırsıza kahve mi yaptınız?
Yaptım. Ama kimse inanmadı ki.

* Baştan başlayalım. Evde yalnızsınız. Bir gece uyurken...
Sabaha karşı uyandım. Yatak odamda birini gördüm. Çekmeceyle uğraşıyordu. Bağırdım. Yanıma geldi. Tabancası vardı elinde. Bağırdıktan sonra ağlamaya başladım. Bu bana siz diye hitap ederek yatağa oturdu. "Merak etmeyin size bir şey yapmayacağım, ama bana herşeyi verin" dedi.

* Tecavüz de edebilirdi.
O zaman karşılığını verirdim. Biz zamanında boşuna solcu olmadık

* Solcu muydunuz zamanında?
Aa ayıp ettin. Zamanında ne dayaklar yedik. Biri bana ters bir şey söyleseydi alırdı cevabını. Cüzdanı almış, cep telefonunu almış. "Başka bir şeyim yok" dedim. "Kalkın bana evi gösterin" dedi. "Ben bir kahve ve bir sigara içmezsem hiçbir şey yapamam" deyince mutfağa geçtik. Kahve içip içmeyeceğini sorunca şaşırdı. Eli yüzü düzgün bir çocuk Salak bir hırsız. Bana ilginç geldi. Masaya oturdu. Tabancadan korktuğumu anladı. Kurşunları boşalttı, o zaman iyice rahatladım. Beni vuramaz, mutfakta bıçaklar da var. "Söz ver bağırmayacaksın" dedi ve bir sigara ikram etti.

* Hırsızla karşılıklı sigara içiyorsunuz...
Yavaş yavaş sohbete başladık. Sonra kredi kartlarımı iade etti, bir saati geri verdi, fotoğraf makinamı verdi.

* Neredeyse cebindeki paraları da alacaksınız...
O kadar değil. Cüzdanımı vermedi. Mücevherlerimi de sevgilisine hediye edecekmiş. Hayatta çok acı çekmiş, onları anlattı. Sonra gitti.

* Başınıza hep böyle garip şeyler geliyor.
Ama bunlardan birer trajedi yaratmıyorum. Eğleniyorum.

* Orası doğru. Mesela "İhtiraslı olan bir insan mutfakta da ihtiraslı oluyor. Tersi olursa hanımefendi oluyor ve kimse de yatakta bir hanımefendi istemez" demişsiniz.
Evet istemezler. Yatakta orospu ol, mutfakta aşçı ol, salonda hanımefendi ol. Sen ister misin yatakta bir hanımefendi?

* ?????
Susma. Kimse istemez.

Koca gazete 1.58'lik beni kaldıramadı
* Bu single parti hikâyesi neydi? Bir zamanlar Radikal gazetesindeki işinizden ayrılmanıza neden olmuştu ve çok konuşulmuştu. O gece sizin doğumgününüzdü galiba?
"Param olsa kendime güzel bir doğum günü partisi yapardım" derken bir arkadaşım herkesin kendi cebinden katılacağı bir organizasyon düzenledi. Dedim ki; "o zaman bir single parti yapalım." Tek başına yaşamak utanılacak bir şey değil. Yalnız olmak mutsuz olmak da değil.

* Ama single parti deyince, kadınlarla erkeklerin yalnız gelip eş aradıkları partiler geliyor insanın aklına.
Ee tamam. N'olur?.. Kokain yok, uyuşturucu yok, kanunsuz bir şey yok. 600-700 kişilik bir kalabalık vardı zaten. Ben de geceyarısı sıkıldım kalktım.

* Erkek striptizci de varmış.
N'olmuş varsa? Bir erkek, bir kadın çıktı şov yaptı. Ahlâksız bir şey mi? Ertesi gün bütün gazeteler üzerime yüklendi. O gün Radikal'den aradılar; "Bu hafta yazınızı göndermeyin" dediler. Kalktım İsmet Berkan'a gittim. Bana dedi ki; "Bu gazete bunu kaldıramıyor." Ben 1.58 boyunda bir kadınım ve koca bir gazete beni kaldıramıyor. Mehmet Yılmaz o zaman Milliyet'in başına geçmişti. Çok üzülmüştüm. Beni sakinleştirdi. Sonra Milliyet'te başladım. Daha sonra duydum ki Hakkı Devrim, "Türk sosyal değerlerini sarstığımı" söylemiş... Buna çok üzüldüm.

* Fena mı oldu? Bakın şimdi Milliyet'te yazıyorsunuz...

Haberin Devamı