Demokrasinin önemi anlaşılmıştır!

Türkiye 15 Temmuz 2016’da şahit olduğu ve bir korku filminden farksız olaylarla bir kez daha “güvence altında bir demokrasinin” önemini anlamıştır.

Güvence altında bir demokrasi de ancak “siyasi hiçbir partinin kontrolünde olmayan mahkemeleri ve laik rejimi korumakla, devlet kurumlarının ve bu kurumlardaki kadrolarını sıkı şekilde denetim altında tutmak ve liyakate göre yükselmeye önem vermekle” sağlanabilir.

Laiklik ve demokrasi

Şunu iyi anlamak ve topluma anlatmak zorundayız; “laiklik içermeyen bir demokrasi” de olamaz.

Laik bir rejimde dini cemaatlerin, tarikatların devletle, devlet kurumlarının hiç birisiyle, siyasetle ilişkisi asla olmamalıdır.

Laikliğin tek tarifi “herkesin dininde, inancında özgür olması” değildir. Aynı zamanda “din ve devlet işlerinin ayrılması, devletin her din ve inanca eşit mesafede durması”dır ve her ikisi aynı derecede önemlidir.

Ülkeyi yöneten her hükümet bu kurala önem vermek zorundadır, verilmediğinde bir cemaatin vatandaşları okullardan ve öğrenci yurtlarından başlayarak amaçlarına uygun şekilde yetiştirdiği ve yeterince güç kazanıp istediği gün geldiğinde kullandığı görülmüştür.

Haberin Devamı

TSK’nın yıpratılmaması

TSK bundan önce Balyoz-Ergenekon “kumpası” sürecinde çok yıpratıldı. Adeta tüm ordu hainlik, casusluk ve kötü emeller içindeymiş gibi bir imaj yaratıldı. Hiçbir hatası olmayan, hayatını PKK terörüne mücadeleye adamış, karda kışta dağlarda terörist kovalayarak geçirmiş onurlu askerler, komutanlar yıllarca “terörist” gibi gösterildi.

Bu sürecin de üzüntüsüyle 15 Temmuz’un yıldönümü öncesinde en çok tepki gören konu; askerler için toptan “darbeci” görüntüsü veren afişlerdi.

Başbakan Binali Yıldırım “Alınganlık gösterecek bir şey yok” dese de toplumda gözle görünür bir rahatsızlık yarattığı göz ardı edilmemelidir.

15 Temmuz darbesi “TSK’nın içine yıllar boyunca yerleşmiş FETÖ’cü grupların” yaptığı bir eylemdir. Ülkesine sadık askerlerin, harp okulu öğrencilerinin bu darbeyle ilişkisi yoktur ve bu konu “her yıldönümünde” net anlatılmalıdır.

CHP’nin tepkisi

Haberin Devamı

TBMM’de 15 Temmuz gecesi yapılacak oturumda “kimlerin konuşacağı” birkaç kez değişince ve Ana Muhalefet Partisi olmadığı halde Devlet Bahçeli’nin bile adı geçince CHP Meclis Başkanı Kahraman’a tepkisini bildirmiş. Son anda “sadece AKP Genel Başkanı’nın ve TBMM Başkanı’nın konuşacağı” açıklandığında ise oturuma katılmaktan vazgeçmiş.

Başbakan Yıldırım “CHP 5 dakikada bir karar değiştiriyor” dedi ama TBMM Başkanı’nın da konuşmacılarla ilgili birkaç kez karar değiştirdiğini, bu kararların birinde “liderlerin de konuşacağının olduğu” unutulmamalı.

Cumhurbaşkanı eskisi gibi tarafsız olsaydı , TBMM Başkanı konuşmalarında tarafsızlığını korusaydı belki bu sorun çıkmayacaktı.

Ana Muhalefet’in böyle önemli bir oturumda da görüş bildirmesi, yok sayılmaması “çok sesliliğe, demokrasiye ” önem verildiğini gösterebilirdi.

DİĞER YENİ YAZILAR