Biz kusursuz muyuz?

Avrupa Parlamentosu, Hollandalı “AP Türkiye Raportörü” Kati Piri tarafından hazırlanan Türkiye Raporu’nu kabul etti, böylece ilk kez “Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması” çağrısı onaylanmış oldu.

Kati Piri daha önce demokratik ilkeler açısından “Referandumda ‘Evet’ çıkarsa AB bu sistemi değerlendirir” açıklaması yapmıştı.

Müzakerelerin askıya alınması konusundaki raporda da; Türkiye’de 16 Nisan’da yapılan halk oylaması ile ilgili şu çağrı var:

“Anayasa paketinin ‘mevcut haliyle yürürlüğe girmesi’ durumunda Türkiye ile müzakerelerin resmen askıya alınması için AB üyesi ülkeler ve AB Komisyonuna çağrıda bulunulur”.

Gerekçe olarak “Anayasa değişikliği paketinin ‘kuvvetler ayrılığı ve Kopenhag kriterleri’ ile uyumlu olmaması” gösteriliyor.

Neden uyumlu değiliz?

AP’nin müzakerelerin askıya alınması raporunun kabul edilmesi için “bağlayıcı niteliği yok” dense de Türkiye’nin AB yönetimi ile ilişkilerini ve sonuç olarak AB’ye alınma kararını olumsuz etkileyeceği şüphesizdir.

AB’nin “tam üyelik” için istediği şartların şu anda bizde mevcut olduğunu iddia edersek acaba haklı sayılır mıyız?

Haberin Devamı

Rapordaki gerekçeye bakalım. 16 Nisan referandumu sonucunda “kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kalktığı” bildiriliyor ki referandumda toplumun yarısı bu görüşteydi, hala da öyle.

Henüz başkanlık sistemine tam olarak geçmediğimiz halde Hükümet ve parlamento tek parti ve tek kişinin kontrolü altında… Parlamentoya gerek bile yok, OHAL’in sürmesi nedeniyle KHK’lar “Meclis’te tartışılması ve oradan çıkması gereken kanunların” yerini aldı.

Yasama-yürütme-yargı arasında “kuvvetler ayrılığından söz edilemez” bir durum ortaya çıktı.

İstikrarlı demokrasi

“Kopenhag Kriterleri” denilen şartlar da AB’ye girmek isteyen tüm aday ülkelerin uygulaması gereken standartlar.

En başta “istikrarlı bir demokrasinin var olması” yer alıyor.

(Buna “çok partili bir demokratik sistem olması” dahil ki bizde Ana Muhalefet Partisi bile parlamentodan dışlanmış durumda.) İstikrarlı demokrasi değiliz, daha yeni “bir darbe teşebbüsü” atlattık, demokrasi için nöbet tutuyoruz.

Haberin Devamı

2’inci sırada “Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü” var.

Bu kaybolduğu ve bir çözüm görünmediği için hak, hukuk, adalet “yollara dökülerek, adalet yürüyüşüyle” aranıyor.

Üyesi olduğumuz Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) heyeti daha önceki seçimlerde olduğu gibi referanduma gözlemci olarak geldi, referandum şartlarını ve YSK kararını eleştirdi, “kanunla çelişiyor” diye rapor yazdı, Hükümet büyük tepki gösterdi.

Zaten sorun olarak gördükleri nüfusumuzun bir de milyonlarca mülteciyle arttığını unutmayalım.

AB’den çıkan İngiltere bile büyük kayba uğradı, İngilizler sürekli olarak terör saldırıları yanında Brexit’in de başta turizm olmak üzere ülkeyi çok olumsuz etkilediğini söylüyor.

Türkiye’yle 2005 yılında “tam üyelik” müzakerelerini başlatan AB, bugün müzakereleri askıya alıyorsa hemen kızmak, öfkelenmek yerine şartlarımızı düzeltmeye çalışmak zorundayız.

DİĞER YENİ YAZILAR