Gazete Vatan Logo

Türkiye’yi ağlatan karenin hikayesi...

Öğretmen Veysel Kaygusuz’un BBC Türkçe için kaleme aldığı yazı, Türkiye’yi 2 gündür ağlatan fotoğrafın ve fotoğraflarda büyüyecek çocukların yürek yakan hikayesini anlatıyor...

Türkiye’yi ağlatan karenin hikayesi...

Ozan, sömestrde Antep’e geldiğinde bizim Teo, balkonda sigara içerken öksürmeye başlıyor ve sesleniyor boğuk sesiyle Ozan’a: “Ulan şekilsiz, yazmadın ki bir Koç Tıp bakasın bize ilerde.” “Yok, hocam, ben Ankara’ya aşığım” diyor Ozan, elindeki basket topunu sektirerek, “Gayet de mutluyum ODTÜ’de.” Ozan’ın annesi Senem Abla, babası Nuri Abi çocuklarının eğitimi için elinden geldiğinin hep ötesini zorlayan ebeveynlerden. Alt kattaki dershaneci komşusu Teoman Hoca’ya emanet ediyorlar Ozan’ı. Emanet dedimse, Ankara Fen Lisesi’ne Türkiye birincisi olarak girmiş bir zekânın emaneti.

Ağız dolusu gülüyorlar

Teoman, pırıl pırıl bir zekâyı tanıştırıyor bizlerle. Ozan dershanede kendisine tahsis edilen odada öğretmenleriyle sürekli çalışıyor, gülüşüyor, laflaşıyor. Türkiye’nin iki gündür paylaştığı o gülümseyen fotoğrafın hikâyesi burada başlıyor. Fotoğrafta Ali Deniz Uzatmaz ve Ozancan Akkuş ağız dolusu gülüyorlar. Ali Deniz biraz muzır, neşeli, esprili; Ozancan’ın neşesinde hep bir olgunluk. Ozancan’ın dershane birinciliği her hafta yaptığımız denemelerde tescillenince, Ali Deniz arkadaşı Gökçe’ye gülerek diyor ki: “Bakın bu çocukla tanışacağım ve çocuğun netlerini düşüreceğim.”

Haberin Devamı

O kadar güzellerdi ki

Tanışıyorlar ancak Ali Deniz’in esprisi ters tepiyor. Ozancan ders çalıştırıyor Ali Deniz’i. Tüm molalarda birlikte eğleniyorlar. Ortak arkadaşları Gökçe’nin dün bana yazdığını olduğu gibi alıntılıyorum buraya: “Dershane koridorları onların kahkahalarıyla şen olurdu, nerede olduklarını öyle bulurdum çoğu zaman. O kadar güzellerdi ki o kadar olur.” Sonrasını hepimiz biliyoruz. 10 Ekim Ankara’sında Ali Deniz Uzatmaz’ı kaybediyoruz. Ozancan 51 hafta önce Instagram hesabı ozcnakkut’ta bu fotoğrafı paylaşıp “#godfather baba gibi baba” yazmıştı. Kare sosyal medyada, “Oğlunu böyle güzel koklayan bir babaya nasıl dediniz ‘Oğlun gitti’ diye!” mesajıyla paylaşıldı.

Ne kadar da uzak Ankara

Ozancan, ‘o temiz adam’ı sosyal medyadan sarıyor, bugün okuduğumuzda daha derinimize saplanan cümlelerle anıyor. Bugün benzer cümleler Ozancan için kuruluyor. Benzer hayatlar benzer cümleler doğuruyor. 13 Mart Pazar akşamı Senem Abla ve Nuri Abi Ankara’ya çağrılıyor, Ozancan’ın yaralı olduğu ve ameliyata alındığı söyleniyor. Hemşire anne, sağlık teknisyeni baba, mesleklerinin bilgisiyle gerçekliğin karanlığını harmanlıyor, apartmanı bir cenaze provası çığlıklarıyla inletiyor. Bir yakınlarıyla yola dökülüyor aile, yolda umutlar dökülüyor. Yol bitmiyor, hayatlar bitiyor. Ankara ne kadar da uzak? 23.40’ta Ankara’daki doktor bir öğrencimizden Ozancan’ı kaybettiğimizi duyuyoruz. Ali Deniz’le Ozancan’ın ağız dolusu gülen fotoğrafları gözyaşlarımızla buğulanıyor.

Haberin Devamı

Dün bahardı, bugün kış

Pazartesi sabahı, belediyenin cenaze çadırı kuruluyor Ozancan’ın basket topunu sektirdiği yere. Akşama doğru kalabalıklaşan çadır, Senem Abla ve Nuri Abi’yi bekliyor. Önce tıpta okuyan ablası geliyor Ozancan’ın. Yorgun ama vakur. Sonra annesi, babası. Gök gürlemesini bastıran bir ağıtla yere yığılıyor Senem Abla. “Ben ölemedim, beni burada öldürsene!” diyor, hala dediği birine. Birkaç saattir bekleyen ambulanstan görevli kadınlar koşup geliyor, yukarı çıkartılıyor Senem Abla. Nuri Abi erkeklerin oturduğu çadıra götürülüyor kollarda. Babasının dizlerine kapanıp dua gibi bir sesle belli belirsiz mırıldanıyor: “Ozancan’ı koruyamadım baba, torununu koruyamadım.”

Haberin Devamı

Sen mükemmel babasın

Kalabalıktan biri yarı baygın babanın yanına çömeliyor: “Sen mükemmel bir babaydın Nuri, çocukların için en güzelini yaptın. Kalk, dik dur!” diyor. Nuri Abi kan oturmuş gözlerini yukarıya dikip bir devletin kurması gereken ve beni nefessiz bırakan cümleyi kuruyor: “Ben Ozan’ımı, Can’ımı koruyamadım. Koruyamayan biri ne yapmış sayılır ki?” Dışarıda bir sağanak patlıyor. Dün bahardı, bugün kış.

Hiç ayrılmadılar!

Zeynep Başak Gülsoy ve Nusrettin Can Aksın birbirini çok seviyordu. Öyle ki iki aşık genç, zorunlu olmadıkça hiç ayrılmıyordu. Kalleş bombaya da el ele yakalandılar. Aileleri de onları ayırmadı, iki sevgili Ankara’daki Karşıyaka Mezarlığı’nda yan yana toprağa verildi. Gençlerin anneleri mezarların başında sarılıp ağıt yaktı. Zeynep’in annesi Asiye Gülsoy, “Kim verecek çocuğumun hesabını. Benim altın saçlı yavrumu nasıl toprağa vereceğim, nasıl” diye ağladı. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Nusrettin Can Çalkınsın’ın annesi de gözyaşlarına boğuldu.

Haberin Devamı

Kızım seni babana gönderiyorum!...

16 yaşındaki Destina Peri Parlak’ın naaşı beyaz gelinlik duvağına sarılarak Karşıyaka Mezarlığı’na getirildi. Annesi henüz kendisine 2 aylık hamileyken babasını trafik kazasında kaybeden Destina’nın Ayrancı Anadolu Lisesi 10. Sınıf öğrencisiydi. Hayatta kızından başka hiçbir kimsesi olmayan anne Hacer Parlak, kızının gelinlik duvağı ve tuttuğu takım Beşiktaş atkısının örtüldüğü tabutuna sarılarak ağıtlar yaktı. Anne Hacer Parlak, “Bu dünya çok güvensiz, ben seni daha güvenlik bir yere gönderiyorum yavrum. Seni babana gönderiyorum, baban bakacak sana bundan sonra. Ben sensiz ne yaparım, kime sarılacağım yavrum. Biri bana bunun bir şaka olduğunu söylesin” diye ağıtlar yakarak gözyaşı döktü.

Lanet olsun bizi böyle yakanlara

Karaciğer nakli beklerken Ankara’daki bombalı terör saldırısı sonucu yaşamını yitiren 16 yaşındaki Mehmet Emre Çakar, Kütahya’nın Domaniç İlçesi’ne bağlı Karaköy’de gözyaşları içinde toprağa verildi. Cenaze töreninde Baba Çakar, “Gittiğimin dönüşü vardı. ’Gidiyorsun iyilik için sağlık için. Oğlum sen benim tabutumu getirirsin’ dedim. Ben oğlumun tabutunu getirdim. Bu nasıl bir iş? Sabrın sonu yok” dedi. Güçlükle ayakta duran anne Gülcan Çakar ise, “Yavrum bayraklara mı sardılar annem. Hiç yakıştı mı annem bu tabutlarda buz gibi yatmak. Kör olsun lanet olsun seni böyle yakanlara, bizi böyle yakanlara. Yetişemedim annem ben sana” diye ağıt yaktı.

Ben öleydim kardeşim

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümü son sınıf öğrencisi olan Kerim Sağlam da dün gözyaşları içinde toprağa verildi. Tokat’ta düzenlenen cenaze töreninde anne Fatma, ablaları Pınar ve Damla Sağlam tabuta sarıldı. Oğlunun tabutuna elleri ile severek ’yavrum’ diye gözyaşı döken anne Fatma Sağlam’ı yakınları sakinleştirmeye çalıştı. Abla Damla, ’Ben öleydim kardeşim ben öleydim’, diğer ablası Pınar Sağlam ise, ’Kerim’ diye gözyaşı döktü.

Ben melek yüzlü şehidin annesiyim

Terör saldırısında hayatını kaybeden Türk Hava Kurumu (THK) Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi 19 yaşındaki Elif Gizem Akkaya, Giresun’da toprağa verildi. Kızının tabutuna sarılan anne Gülten Akkaya, “Allah sana şehitlik mertebesini, bana da şehit annesi olmayı nasip etti. Ben seninle gurur duyuyorum yavrum. Bak, herkes senin yanında. Sen benim gururumsun. Ben melek yüzlü şehidin annesiyim” diye gözyaşı döktü.

Dost acısı!

Maden Teknik ve Arama Genel Müdürlüğü’ne (MTA) ait Tabiat Tarihi Müzesi personeli olan ve işe bir yıl önce başlayan 26 yaşındaki Mehmet Alan İstanbul’da toprağa verildi. Taziyeleri Baba Hacı Murat Alan kabul ederken Alan’ın arkadaşları tabutun başında gözyaşı döktü.