Gazete Vatan Logo

Fizik öğretmeniydi holding patronu oldu

İbrahim Arıkan, okulu olmayan bir köyde doğdu, 9 yaşında ilkokula başladı. Fizik öğretmeni oldu, dersane kurdu, bir yurtdışı seyahatinde "kargo" işini öğrendi, Yurtiçi Kargo'yu kurdu. Şimdi Hindistan'dan doktor getirip AuraVera turizmine başlıyor

İbrahim Arıkan... Yozgat'ta 5 çocuklu bir ailenin ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Köylerinde okul yoktu. Babası çocuklarının okumasını istiyordu, en büyük oğlu bir saatkk uzaktaki okula gidip gelmekte zorlanınca İbrahim Arıkan'ı 9 yaşına kadar okula göndermedi. İlkokula 9 yaşında başlayan İbrahim Arıkan hafta içinde akrabalarının yanında kakyor, hafta sonları köyüne dönüyordu. İşte böyle başlıyor Arıkank Holding'in patronu İbrahim Arıkan'ın öyküsü. O üniversiteyi bitirdi, akademisyen olmak isterken kendini dersane öğretmeni olarak buldu, sonra dersane sahibi oldu. MEF dersanesini ve okullarım açtı. Bir yurtdışı seyahatinde "kargo" nedir öğrendi ve Türkiye'nin ilk kargo şirketi Yurtiçi Kargo'yu kurdu.

Fizik öğretmenkğinden holding patronluğuna... İbrahim Arıkan'ın 16 şirketi var. Eğitim işi ise en önemsediği ve en sevdiği alan. İbrahim Arıkan'la MEF Okulları'nda buluştuk. Sınıfları gezdik, babacan tavrıyla öğrencilerinin gönlünü kazanmış bir patron İbrahim Arıkan.

Şu anda 10 binden fazla çalışanı var, yakında Silivri'de AuraVera merkezi açacak. İleride üniversite kurmayı da düşünüyor. Her şeyden önemlisi İbrahim Arıkan "kimseden çekinmeden" konuşuyor. Miki Eğitim Bakanlığı'nın "siyasi" manevralarım eleştiriyor, sözünü hiç sakınmıyor.

Astronomi de öğreniyor
* Siz aslında fizik öğretmenisiniz. Sonra dersane, daha sonra okul, mermercilik, plastik, kargo şirketleri... Ben şu çatısı alfanda olduğumuz okulunuzdan başlamak istiyorum. Burası farklı bir okul. Bir kere öğrenciler serbest kıyafet giyiyor. MEF Okulları projesi nasıl oluştu?
Biz burayı kurduğumuzda Türkiye'de böyle bir okul yoktu. Burası özel proje okulu. Tam 8 yıl çalıştık. Yurtiçinden ve yurtdışından uzmanlara danıştık. Sınıflarımızda her zaman iki öğretmen var. 3 aylık yaz tatikni yankş buluyoruz, biz dört sömestr uyguluyoruz. Uzun yaz tatilinde çocukların tutum ve davranışları değişiyor. Biz tatilin süresini kısaltıyoruz ama aralarda başka tatiker yapıyoruz. Dünyada 220-230 gün eğitim günü var, Türkiye'de ise 180 gün var, ama 160 gün yapılıyor. Tatiker hep uzuyor, ek tatiller çıkıyor. Öğrencilerimiz derse 8.30'da başkyor, 16.30'a kadar okuldalar. Bu süre içinde 1 saat istedikleri aktiviteyi yapıyorlar. 86 aktivitemiz var.

* Ne kadar çok, neler bunlar?
Aklınıza gelebilecek her spor dalı var. Zaten spor dakarı her okulda var, bizde vitraydan seramiğe, heykeltraşkğa kadar farklı uğraş alanları ve astronomi, matematik gibi aktiviteler de var.

* Nasıl öğrenciler yetiştirmeyi hedeflediniz?
Bir kere ana hedefimiz kder yetiştirmek. MEF Okukarı lider yetiştirir. Lider yetiştirmenin temel ilkesi çocuğun baskı alünda büyümemesi, kendi kişikğini bulmasıdır. Biz bu yüzden okula öğrenci alırken önce ailelerle görüşüyoruz, onlar bizim felsefemize uygun mu ona bakıyoruz. Ayrıca vekler 15 günde bir okula gekyor. Suni davranışlarla lider olunmaz, yalnızca kder olarak görülebilir.

Eğer çocuğa saygı duyar, kişikğini önemserseniz, o zaman çocuk kendi kişikğiyle hareket eder. Türkiye'de çocuğun aile yanında farkk, okulda farklı davrandığım sık sık görürüz. Çocuklar çift kişilikli oluyor. Çünkü sistem böyle çocuklar yetiştiriyor. Okulun yankş dediğine aile doğru diyor. Bu yüzden de 'anne-baba okulu'muza da veklerimizi çağırıyoruz. Ders programlarımızı kendimiz yapıyoruz. Okulumuzda 3 öğrenciye bir okul personeli düşüyor.

* Kıyafet serbest sizin okulunuzda. Bunu eleştirenler de var...
İyi bir eğitimin göstergesi bu eğitimin davranışa dönüşmesidir. Kravat takmayı zorunlu kılıyorlar, erkek öğrenciler okul kapısından çıkınca kravatlarım gevşetiyor. Kız öğrenciler eteklerinin boylarım kısaltıyor. Okul dışında çocuk istediğim yapıyor ama biz onlara ısrarla "Okulda sizi böyle görmeliyiz" diyoruz. Oysa içinden geldiği gibi, kendini bulduğu gibi giyinmeli çocuk. Okulda tabii ki çok kısa etek olmaz, saç sakal traşı olmakdır ama kamplardaki mahkumlar gibi de kıyafet kontrolü yapılmaz. Ben serbest kıyafet dediğimde çok karşı çıkan oldu. Hayır, değil mi? O zaman neden çocukları buna zorlayalım?

Kargonun % 65' i bizde
* Siz MEF dersaneleri, okullarının yanı sıra mermercilikle uğraşıyorsunuz, ayrıca Yurtiçi Kargo'nun da kurucusu ve sahibisiniz. Kargo işine nasıl girdiniz?

35 yıl kadar önce turistik bölgelerde satılmak üzere mermer kültablaları, yumurtalar filan yapıyorduk. Ben onlara pazar bulmak için Almanya'ya gitmiştim. Arkadaşımın evinde kakyordum. Arkadaşımın eşi tatildeydi, kirli çamaşırları temizlemeye göndermek için kargo çağırmıştı. Kapıya kargo geldi, ilk kez orada gördüm ve "Neden Türkiye'de olmasın?" diye düşündüm. Döndüm ve Yurtiçi Kargo'yu kurdum. Fransız Postanesi'yle Geopost-Yurtiçi Kargo A.Ş'yi kurduk. Daha sonra yönetim bize geçti. İlk sloganımız, "Ekmeğinizi biz getirelim" idi.

* Günde kaç kargo oluyor? Büyüklüğü nedir Yurtiçi Kargo'nun?
Türkiye'de pazarın en büyüğü. Hacim olarak taşımanın yüzde 65'ini biz yapıyoruz. Günde ortalama 350 bin kargo taşıyoruz. Ayrıca bir plastik işimiz var. Oğlum Ömer'in projesi bu da. Kargoların paketlerim de biz üretiyoruz. Hatta Türkiye'deki tüm kargo şirketlerinin ambalajlarını da biz üretiyoruz.

* Arıkanlı Holding eğitimden turizme ve sağlığa uzanıyor... Yeni projeleriniz var mı? Üniversite ne zaman kurulacak?
Sikvri'de yerimiz var ama üniversite için biraz bekkyoruz. Bu arada Eskişehir'de 1000 konutluk bir proje başlattık.

Hindistan' a gitti, iş fikriyle döndü
* 2006 yılında Silivri'de AuraVera merkezi açacağınızı duymuştum... (AuraVera vücuttaki enerji alanlarını ortaya çıkarmaya yarayan bir metod olarak biliniyor...)
Doğru, yetiştirmek istiyoruz. Turizm tesisi bir köy gibi olacak. Kızım Ebru bu işlerin başında. Üç kez birkkte Hindistan'a gittik, 100'e yakın AuraVera merkezi gezdik.

Hintli bir doktorla bu projeyi yapıyoruz. Kendisi 20 yıldır Amerika'da yaşayan çok deneyimli bir isim. Biliyorsunuz Avrupa ve Amerika'dan hatta Türkiye'den bu işlere meraklı çok sayıda insan Uzakdoğu'ya gidiyor. Hindistan bu turizmin öncüsü. Ancak Hindistan'da sokaklar ve çevre çok pis. Bu alanda Türkiye'de gelecek gördüğüm için bu köy projesini yapıyorum. Bu merkezde 15-20 günlük, hatta 1 aylık kürler olacak.

İlk dersanemin parasını 5'er lira taksitle ödedim
* Siz dersanede hocaydınız. Nasıl oldu da dersane sahibi oldunuz?
1968 yılıydı. Bil Dersanesi'nde çakşıyor, aynı zamanda akademik kariyer yapıyordum. Dersanenin sahibi Amerika'ya gitmeye karar verdi, bana "Sen al dersaneyi" dedi. 40 lira istiyordu, bana "35 lira ver dedi. Hiç param yoktu. Sonra "Benim ailem burada kalacak, onlarla ilgilen, taksitle ödersin dersane parasını" dedi ve gitti. Ben
5'er lira taksitle ödedim. Daha sonra askere gittim, Hava Harp Okulu'nda da ders veriyordum. 1972 yılında iki arkadaşımın önerisiyle MEF'i kurduk. Bana "Sen akademik kariyer yaparsın, biz dersaneyle ilgileniriz" dediler ama sonra işler değişti. Dersane işi bana kaldı. Onlar ayrıldı, ben devam ettim.

Türkiye' nin en büyük sıkıntısı Fethullah Hoca okullarında yetişenlerdir
* Özel dersanelerin kapanması gerektiğini düşünenler var. Türkiye'de eğitim sisteminin olmazsa olmaz bir parçası mı dersaneler?
1915'te de özel dersaneler vardı, biliyor musunuz? Özel dersaneler ve okullar aynı statüyle kurulmuş. Ancak o zaman üniversiteye giriş diye bir şey yokmuş. Her öğrenci öğretmenin anlattığım aynı şekilde anlamaz. Öğrenci iki şekilde eksiğim kapatabilir, biri özel ders, diğeri dersaneler. Özel dersler kayıtdışı ekonomiye giriyor. Özel ders devletin kontrolünde değil ve çocukların dersaneye gitmesi daha hesaplı. Ayrıca devlete vergi veriyor dersaneler, 60 bin insan çalışıyor. Kapatsan ne olacak?

* Dünyanın hiçbir yerinde böyle sistem yoktur deniyor...
Yanlış. Yunanistan'da 5 bin, Japonya'da 30 bin dersane var. Hatta Japonya'da devlet destekliyor dersaneleri, vergi almıyor. Japonya'ya gittiğimizde "Sınıflarınız kalabalık değil, eğitim çok iyi, neden dersaneler var?" diye sordum. "Biz çok öğrenmek zorundayız, çocuklar ders saati dışında ne yapacak?" dediler.

* Üniversiteye giriş sistemi sürekli değişiyor. Müfredat, kitaplar sürekli değişiyor. Türkiye'de sistemin oturduğunu görebilecek miyiz?
Oturmaz sistem. Ben bundan bir önceki değişiklikte, ÖYS'yi kaldırdıkları dönemde YÖK Başkanı Kemal Gürüz'le kavga ettim. Genel bakış şu: Türkiye'de sistem konuşulurken bilimi değil siyasi görüşleri ön plana alıyorlar. Örneğin İmanı Hatipler'in önünü kesmek için düzenleme hazırlıyorlar, bunu herkes biliyor, bu arada meslek liselerinde okuyan öğrencilere olan oluyor. Onların önünü niye kesiyorsun? Zararlı olduğunu düşünüyorlarsa, "İmam Hatip'lileri almıyorum" desinler, cesaret göstersinler. Kapı arkalarında "Ne yapıp yapın önünü kesin" diyorlar, dolaştırıyor, eğip büküyor, yanlış üzerine yanlış yapıyorlar. Sanırım şu sıralar YÖK toplum baskısından korkuyor.

* Çekişme hep siyasi...
Bir kere Eğitim Bakanlığı'nı siyasetçilerin elinden almak lazım, Milli Eğitim Bakanı siyasetçi olmamalı. Bu kadar yetkisi de olmamalı. Eğitim Bakanı Talim Terbiye Kurulu'nun başına ilkokul öğretmeni bir yakını partiliyi getirememek, örneğin. Kışlaya girmek istiyorlar da giremiyorlar, camiler zaten allahlık, okulların durumu da ortada. Şu anda Türkiye'nin en büyük sıkıntısı FethuUah Hoca'nın okullarından yetişenlerdir. Fethukah Hoca Milli Eğitim Bakanlığı'nı eline geçiremeyince okullarını kurdu, durum ortada...

Haberin Devamı