#müziksusmamalı

Tam her şey yoluna giriyor, yıllardır kavga edenler koalisyona gidiyor, halkın üzerindeki gerginlik azaldı, müzik sektörü kendine gelecek, dolar düşüyor, insanların yüzü gülüyor diyorduk ki… Bir türlü kurulamayan koalisyon, patlayan bombalar, yitip giden gençler, şehit haberleri ardı ardına gelmeye başladı yine. Bir an serinlemiştik, nefes almıştık ama sıcak yine başladı içimizden yakmaya. Türkiye’ye en çok turist gönderen ülkelerden biri olan Danimarka vatandaşlarını uyarıyor tatilleri konusunda. Hiçbir şeyi takmayan Ruslar iptal ediyor rezervasyonlarını. Şimdi de birileri kalkmış diyor ki, müziği susturmalıymışız. Yok ya? Siz de kültür ve sanata karşı mı terör estirmeye karar verdiniz? Yıllardır maNga olarak itiraz ediyoruz; iptal olan konserlere. Bırakın, diyoruz. Çıkalım sahneye hep birlikte tutalım yasımızı, bugün gerekirse sadece yavaş şarkılar çalalım. Yakalım mumlarımızı, sohbet edelim sadece icab ediyorsa. Ama olmuyor, çünkü belli bir kesim bu konuda tahammülsüz. Tepki almaktan korkulduğu için de cart diye iptal oluyor konserler. Tüm TV programları, garip garip yarışmalar, diziler, diskolar, barlar, Boğaz’dan geçen dım tıs dım tıs tekneler, hepsi işlerine devam edecek. Hatta konserlere tepki koyanların birçoğu da gece onlara iştirak edecek, biz müzisyenler ve yaptığımız konserlerde çalışan yüzlerce kişi işinden olacak. Hadi ya? Artık anlam veremiyorum ülkecek gösterdiğimiz bazı tepkilerin şekline. Tamam sabrımız taştı, kırgınız, sinirliyiz ama bunu göstermenin de bir yolu var yahu. Özgürlüğü, modernleşmeyi hazmedemeden yetiştirildiğimiz için elimize geçen ilk protesto fırsatında overdoz (fazla yükleme diyebiliriz) olup yönümüzü şaşırdığımız gibi yas tutmasını da beceremiyoruz. Ortamız yok çünkü. Yas tutarken hayatta kalan çiçekleri de, ‘siz niye rengarenksiniz, siz neden güzel kokuyorsunuz’ diye yakıp yıkıyoruz. Üstelik aralarından gözümüze en çok batanı seçiyoruz. O da şehirdeki bir konser mesela. Çünkü müzik denilen şey bir çoğumuz için eller havaya bir eğlencelik. Arkadaşlar biz sahnedeyken, şarkı söylerken canımız yanmıyor mu sanıyorsunuz? Çoğumuzun kalemine yansımaya başladı bile tekrardan ağıtlar. Ama bunu yaparken sanatçısıyla, halkıyla şovenistliğe kaçmamamız gerekiyor. Kültür, sanat, festivaller bir ülkenin can damarlarıdır. Ne olursa olsun bunları korumaya mecburuz. Tepkimizi, yasımızı sahnede göstermemize lütfen izin verin. Mitinglerde söylenenlerden daha güçlüdür bizim ezgilerimiz, sözlerimiz. Unutmayın ki müzik bir gün küser ve gerçekten susarsa, işte o zaman bir yerlerde on binlerin hep bir ağızdan şarkılarla kenetlenmesini engelleyecek, terörün hayatı durdurma çabasına en büyük desteği vermiş olacak, insanları evlerine hapsedecek ve umutlarını ellerinden almış olacaksınız. Bırakın devam edelim konserlerimize, hep birlikte yakalım ağıtlarımızı, varsa yapılacak bir çağrı hep birlikte bağıralım seyircimizle birlikte, ardından bu zor zamanlarda neşelendirelim gerile gerile bir hal olmuş olan insanımızı. Yok illa ki bir şeyi susturmak istiyorsanız, müziği değil de rica edeceğim; bitmek bilmeyen siyasi çıkar kavgalarını susturun önce.

Haberin Devamı

#müziksusmamalı

Haberin Devamı

BODRUM BODRUM

Haberin Devamı

MFÖ’nün şarkısındaydı sadece benim için bugüne kadar. Ya da Cem Yılmaz ile Mazhar Alanson’un Her Şey Çok Güzel Olacak’taki yolculuğunda... Yıllarca direndim Bodrum’da tatil yapmaya. İstanbul’un trafiğinden yakınıp dururken burada aynı trafik içinde aynı muhabbetlerle dolu gecelere tanık olmak anlamsız geliyordu bana. Üstelik aynı paralarla her sene farklı bir ülkeyi görmek varken. Ama Aaron dünyaya gelince Türkiye’de tatil yapmak daha kolay ve güvenli geldi bize bu sene. Bettina da Bodrum’u merak ettiğinden düşünmeden kırdık dümeni Ege’ye. Yunan ve Türk adaları kokteyline bulanmış bir manzarası var tuttuğumuz evin. Saatlerce sessizce oturuyoruz manzara karşısında. Asıl hoşuma giden ise müzikten kopmamış olmam tatil moduna girip de. Şarkılarımı yazmaya devam ediyorum yeni aldığım Gretsch marka mini-komik gitarımla. Hep davul markası bilirdik, meğersem gitarmış asıl olayları. Bunun dışında, geçenlerde İskender Abi’yi (İskender Paydaş) buradaki evinde ve stüdyosunda ziyaret ettim; solo albümüm için yaptığım kayıtları usta bir prodüktör filtresinden geçirmek için. Los Angeles’ta prova yaptığımız stüdyoları aratmayacak zevkte ve kalitede ilham dolu bir köşe inşaa etmiş kendine, ailesiyle birlikte. Yeni İskender Paydaş şarkıları ve aranjeleri bambaşka bir kimya ile yeşerecek diye düşünüyorum. Fırsat bulabilirsek bir şeyler kaydedeceğiz birlikte. Yetişkin oyuncağı synthesizerlarını kurcalamak için de can atıyorum. Hatta bir sahne sürprizimiz olacak birkaç hafta içinde. Uzun lafın kısası alışmaya başladım galiba Bodrum’a…

Haberin Devamı

Bir kitap

İsmini çok sevip de aldım, hiçbir fikrim olmadan. Gavin Extence’den “Evren Alex Woods’a Karşı”

DİĞER YENİ YAZILAR