Propaganda müzikleri

Cnn Türk’teki Demirel özel yayınına kilitlenmemi sağladı ekranın altındaki bu başlık. Tarihçi Mehmet Alkan, Taha Akyol’un yanında plaklarıyla kurulmuş masaya, muhabbetin arasına gül atıyordu resmen. Rahmetlinin dönemindeki, bugünü kıskandıran mizah anlayışını dinlemek zaten pek bir keyifliyken bir de o dönemlerdeki seçim müziklerini duymak, sandalyeyi çekip TV önündeki masaya oturttu beni. İlk aklıma gelen soru ise “Yahu biz her anlamda mı geriye gittik” oldu. Her durumu, kararı yaşandığı günün şartlarında değerlendirmek gerektiğine inanırım. Bunu da her önüne gelenin değil tarihçilerin yapması gerektiğini düşünürüm. Müzikte, genel olarak sanatta durum biraz farklı. Bir tabloya veya müziğe eski olduğu için saygı duymayız. Hâlâ çok güzel olduğu için saygı duyarız. Teknik ses kalitesi dışında bir şarkı daha samimi ve daha özgün olduğu gerçeğini otuz yıl geçse bile ayakta tutabilir. Veya hiçbir şeye benzemeyen bir tablo otuz sene geçse de bir şeye benzemez. Kötüyse kötüdür. O zamanlar imkanlar kısıtlıydı diye değerlendiremeyiz. Peki bizim seçim müziklerimize ne oldu? Aslında sorum daha genel: “Bizim pop müziğimize ne oldu? Söylediklerimin tam aksine bir evrim nasıl gerçekleşti?” 60’lardaki kendine has propaganda müzikleri ile bugünküler arasındaki kalite farkı bariz. 90’lardaki pop müziğimizin besteleri ile şimdikilerin çoğunluğu arasındaki fark da aşikar. Sosyolojik birçok nedeni var tabii ki bunun, kent kültürünün değişmesi ile ortaya çıkan. Bunu araştırmacılara bırakıp sadede geleyim. Diyeceğim şudur ki; Türkiye her anlamda ciddi bir geçiş döneminde. Önümüzdeki on sene içinde ya çok hızlı, akıl dolu, güzel bir dönüşüme gireceğiz ya da daha karman çorman bir hâl alacağız. Ortası yok. Bugünün çocuklarında maçın kaderi...

Haberin Devamı

Haftanın albümü

Hep güzel ve özgün kalacak albümlerden birisi ‘Kazım Koyuncu-Dünyada Bir Yerdeyim’

Bu haftanın şarkısı

Damien Rice-It Takes a Lot To Know a Man

Bence Ramazan...

Herkesin zorda kalanlara yardım elini daha bir gayretle uzatması gereken bir aydayız. Oruç tutmanın da altında yatan empati bunu kapsıyor bence. Gazetede “Bedensel Engelliler Dayanışma Derneği”nin reklamını gördüm. “4123 engelli tekerlekli sandalye bekliyor” diye. İnanamadım sayıyı görünce. Yakışır mı büyümesiyle övündüğümüz güzel ülkemize? Bugüne kadar yaptığımız yardım ve bağışlardan bahsetmenin doğru olmadığını düşünüyordum; ama artık fikrim değişti. Hareketlerimizden haberdar etmeliyiz insanları, farkındalığı artırabilmek için. Kısacası, biz ailecek iki tane tekerlekli sandalye bağışında bulunduk hemen. Eksik sandalye sayısının Ramazan ayında sıfıra inmesi dileğiyle.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR