Kobra-Boa Yılanı ve İdlib -3-

“Kardeşlerimi Allah yarattı, fakat dostlarımı ben buldum...”

Goethe

İdlib’te, ateşkes uygulamasına sadık kalarak Astana mutabakatı uyarınca askeri bir harekatın dışında tutulması gereken ılımlı muhalif gruplarla BM Güvenlik Konseyi’nin yanı sıra Türkiye’nin de “terörist gruplar” listesinde yer alan HTŞ, El Nusra ve türevi radikal grup mensuplarının ayrıştırılması konusunda Türkiye’den beklentilerin yükseldiği bir sırada Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun New York Times gazetesinde yayımlanan yazısında yer alan aşağıda yer verdiğimiz bölümün mercek altına alınması gerekiyor.

“Yeni haberler YPG’nin Esad’la ittifakını geliştirdiği, Temmuz ayında Esad ve YPG/PKK arasında yapılan anlaşmanın bir parçası olarak Esad’ın İdlib’i muhaliflerden geri almasına yardım etmek için destek gönderdiğini gösteriyor. Bu ittifak, YPG’nin başını çektiği sözde SDG’nin önemli yöneticilerinin Suriye’de kendilerine yer oluşturmak amacı ile Suriye rejimi ile resmi görüşmeler yaptığından beri daha da derinleşmiştir.”

YPG’nin İdlib denklemine dahil edilmesi, Türkiye’nin desteklediği ve Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı harekatlarına katılan ÖSO gruplarının tasfiye edilmesi pazarlığına kapı aralama olasılığını işaret etmenin dışında Afrin’in dost olmayan unsurlarca güneyden çevrelenmesi anlamına da gelebilecektir.

Haberin Devamı

Suriye rejimi ve YPG arasında derinleştiği Sayın Çavuşoğlu tarafından ifade edilen görüşmelerin, Türkiye’nin, İdlib’in radikal gruplardan bir şekilde arındırılmasından sonra ılımlı muhaliflerin denetimine verilmesi yaklaşımını boşa düşürmeyi ve ÖSO’nun bu coğrafyadaki varlığını etkisizleştirmeyi amaçladığı da söylenebilir.

ABD’nin koruma ve desteği altında YPG’nin, Suriye topraklarının petrol ve su kaynakları da dahil olmak üzere yaklaşık yüzde 30’unu denetim altında bulundurması, Esad’ın Suriye’nin bütününe egemen olmasının önünde engel oluştururken İdlib’de askeri açıdan hiç gerekli olmayan YPG yardımının gündeme getirilmesi bu işbirliğinin amaç ve arka planının irdelenmesini gerekli kılmaktadır.

ABD’nin, İran’la bağlantılı olarak Suriye’de kalıcılığının açıklandığı bir dönemde, varlığı Pentagon’un sağladığı koruma kalkanına bağlı ve bağımlı olan YPG’nin yolunu Amerika’dan ayırmasının olanaksızlığı dikkate alındığında Esad’ın hedefinin Türkiye açısından birden fazla konuda “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” olduğu söylenebilir.

Haberin Devamı

Bu hedeflerden birincisi Ankara’yı Şam’la doğrudan diyaloga sevk etmek, ikincisi ÖSO’nun Suriye’de aktör kimliğinin etkisizleştirilmesi, henüz şartlar olgunlaşmamış olsa da nihai hedef ise Afrin/Cerablus/El Bab’ın rejime devredilmesi olarak okunabilir.

Bu konularda son sözü söyleme iradesine Esad’ın tek başına sahip olmadığı düşünüldüğünde Rusya ve İran’ın yaklaşımları daha da önem kazanmaktadır.

Her iki ülkenin de ayrı nedenler ve ayrı amaçlarla Türkiye ile ilişkilerinin günümüz ve yakın gelecekte taşıdığı önem, Esad’ın öncelikleri ve yol haritasının belirlenmesinde başat bir rol oynayacağı için Ankara-Moskova-Tahran üçgenindeki temaslar çok daha önemli hale gelmiş görünmektedir. Bu bağlamda Goethe’nin sözünü “Komşularımızı biz bulmadık, ancak dostlarımızı biz seçeriz...” şeklinde değiştirebiliriz...

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR