Gazete Vatan Logo

Ekmeğe şap koyuyorlar diye yemedim

Nazlı Ilıcak, 1982 yılında kısa süreli olarak girdiği cezaevinde yaşadığı ilginç anıları paylaştı

Reha Muhtar'ın CNNTURK'teki 'Çok Farklı' isimli yeni programının ilk bölümüne konuk olan Nazlı Ilıcak, Deniz Seki'nin tutuklanmasının konuşulduğu programda, bir dönem kaldığı cezaevindeki ortamı ve yaşadıklarını anlattı.

Kediden korkmasına rağmen, fare yakalaması için cezaevinde bulunan kedilerle birarada yaşamak zorunda kaldığını ifade eden Nazlı Ilıcak, Sağmalcılar cezaevinde siyasi değil adli tutuklularla birlikte kaldığını ve çoğu Sulukuleli olan o kişilerin hala kendisini sokakta görünce selam verdiklerini anlattı.

Nazlı Ilıcak, 10 gün gece gündüz kaldıktan sonra dayanamayıp gündüzleri dışarıda geceleri cezaevinde kalmayı tercih ettiği o günleri şöyle aktardı:

"Ben yalıdan gitmiştim hapishaneye. Hafif cezalarda bir seçenek var. 10 gün gece gündüz kaldım, ondan sonra o kadar ağır bir şey ki dedim ki ben gece gündüz yatmayım. Girmeden şöyle bir korku; deniliyor ki hapishaneye gideceksin, kadınlar koğuşu. Sen de böyle alışmamışsın bu tip meselelere. Orada ne bileyim ırzına da geçilir, ilaç da atılır, satışılır bilmem ne. Zaten girmeden korkuyorsun. Öyle kolay bir
mesele değil. Ben o yüzden 2 ayda bitireyim de çıkayım dedim. Neticede yazmışız, ben eroin meroin kullanmam. Orada uyuşturucu da kullananlar, korkunç bir şey.

İLAÇLARIMI ÇALIYORLARDI

Sulukuleden gelmiş kişilerle! Bazen mesela sokakta görüyorum. Abla nasılsın diyorlar. Orada Sulukuleden hırsızlıktan gidenler de vardı. O zaman hafif de klastrofobim vardı. Şimdi kalmadı ama ilaçlarım vardı, habire gelip ilaçlarımı çalıyorlardı. Aslında çok zor. Mesela ben kediden korkarım. Bunu belli etmedim ama orada kediler var, fareleri yesin diye. Hamam böcekleri duvarda falan. Yani öyle kolay bir şey değil. Orada 7'den 7'ye kalmak bile çok zor. Gece feryat figan, doktor çağırın vs. Çok korkunçtu bizim zamanımızda.

HEPSİNE HEDİYELER ALIYORDUM

Ben adli mahkumlarla kaldım, siyasi mahkumlarla kalıp bir ayrıcalık gibi olmadığı için çok zordu. Ben çok üzüldüm ama benim sürem belliydi. Ben de orada işi gazeteciliğe vurdum. Başıma bir şey gelmedi. Ben hepsiyle hemen dostluk kurdum. Anlayış gösterdim. Her gelişimde hediyeler getiriyordum. Kendimi güvenceye aldım, sevdirdim.

EKMEĞE ŞAP KOYUYORLAR DİYE YEMEDİM

Benim için güzel bir tecrübe oldu. Ben üzülmedim yani. Hatta kitap da yazdım hapishaneden çıkınca. Orada güzellik yarışmaları, şarkı yarışmaları düzenledim. Ben insanlarla yaşadım orada. Mutlu oldum aslında ama iki ay gece gündüz kalsam çok zor olacaktı.

Çünkü yemek mesela, kuyruğa giriyorsun, kuyrukta bekliyorsun falan. Herşey ağır çekimde gibi. Ekmeğe şap koyuyorlarmış. Bu benim sinirimi bozar. Ben sağlığa düşkün bir insanım. Cinsel isteksizlik yaratsın diye ekmeğe şap koyuyorlarmış. Bunu tabi duydum bunu ağzıma ekmek almadım. Yani ya yanlış bir şey yaparsa diye, bilmiyorum ki bir birikim yapar falan vücudumda. Yemekler yatakların altında, çok pislik içindeydik doğrusu.

Bayrampaşa Cezaevi kaldırıldı biliyorsunuz. Ben gittim oraya, hala insan kokusu var. Bir tuhaf kokuyor yani hapishane."

Televizyon Gazetesi

Haberin Devamı