Hara hachi bunme!

Haberin Devamı

Bu Japon annelerinin bir deyişi imiş. “Yüzde 80 dolunca yemeyi bırak” anlamına geliyor. Elimdeki kitaptan sizin için seçtim. “Japon Kadınlar Yaşlanmaz veya Şişmanlamaz”. Yazarı: Naomi Moriyama.
Yolculuklara kitap taşımıyorum. Gittiğim yerden ilginç kitaplar alıp dönüyorum. Yine öyle yaptım; San Francisco’dan işimle ilgili birçok kitap yüklenip döndüm.
Kitabımın yazarı Naomi Moriyama. Tokyo doğumlu, ama genç kızlığından beri Amerika’da yaşıyor.
“Batı diyetinde en çok şişmanlatan ne” diye sorulduğunda şöyle yanıtlamış: “Tabakların büyüklüğü! New York’un göbeğinde yaşıyorum. Apartmanımın etrafında herhalde tüm dünyadakinden daha fazla şeker, çikolata, kek-kurabiye-cookie, dondurma çeşidi satılıyor. Ama Japon tarzı beslendiğimde kendimi çok daha enerjik ve canlı hissediyorum.” 45 yaşındaki Moriyama’ya bir çok yerde hangi üniversiteye gittiği soruluyormuş. Yandaki fotosuna bakınca niye olduğunu anlamak zor değil! Kitapta annesinin Tokyo Mutfağı’ndan yedi sır vermiş. Bakalım sırları neymiş:

Japon mutfağı balık, soya, pirinç, sebze ve meyveden oluşur. Brüksel lahanası, lahana, brokoli, su teresi, karnabahar gibi sebzeler Japon mutfağında çok kullanılır. Bu sebzelerin kanseri önlemeye yardımcı olduğu kanıtlanmış durumda.

Japonlar çok daha küçük porsiyonlar kullanır ve yemeklerini güzel küçük tabaklarda sunarlar.

Japon pişirme yöntemleri çok hafiftir. Japonlar her yemekte ekmek yerine pirinç yer.

Japon kadınları çok güçlü kahvaltı hazırlamayı bilirler. Tipik bir Japon kahvaltısı şöyledir:
Yeşil çay, bir kase buharda pişmiş pirinç, miso çorbası, deniz yosunu, bazen küçük bir omlet veya bir parça somon.

KÜÇÜK PORSİYONLAR...

Bu kahvaltıyı yurt dışındaki otellerde gördüğümde balık tencerelerinin kapaklarını midem bulanarak kapadığımı hatırlıyorum.
Beslenme kültürü diye bir şey var. Bizim kültürümüze hiç uymayan bir kahvaltı stili bu.
Ama çok sağlıklı olduğu kesin. Japon kadınlar tatlıya bayılır... Ama farklı bir biçimde.
Ancak çok daha seyrek ve daha küçük porsiyonlarda yerler.

Japon kadınların yiyeceklerle daha farklı bir ilişkisi vardır. Kendini yiyeceklerden mahrum etme, deprivasyon şeklinde değildir. Yiyeceklere çok daha sağlıklı bir biçimde yaklaşırlar. Amerikalı kadınlar gibi kendilerini sevdikleri yiyeceklerden mahrum etmezler. Amerika’daki bu kendini “Ağır biçimde yiyeceklerden mahrum etme” şeklinin obeziteye yol açtığı düşünülüyor.

DİĞER YENİ YAZILAR