Gazete Vatan Logo

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan KYK borcu açıklaması: Öğrencilerimizin lehine bir adım atacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen "Her İnsan Bir Dünya" temalı programda konuştu. Erdoğan, öğrencilerin KYK ile ilgili sorusuna cevap vererek, "Bu şu anda bizim gündemimizde. Değerlendirmesini yapıyoruz. Öğrencilerimizin lehine olacak bir adımı inşallah atacağız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan KYK borcu açıklaması: Öğrencilerimizin lehine bir adım atacağız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen "Her İnsan Bir Dünya" etkinliğinde konuştu. Erdoğan konuşmasında öğrencilere KYK borçları konusunda müjde vererek, "Bu şu anda bizim gündemimizde. Değerlendirmesini yapıyoruz. Öğrencilerimizin lehine olacak bir adımı inşallah atacağız. Tabii burada beklentiniz tamamen bu borçların silinmesi olacaktır." dedi.

Türkiye'nin AB sürecinin sorulması üzerine Erdoğan, ilk başbakan olduğu dönemde, AB'nin yaklaşım tarzının daha olumlu olduğunu söyledi. Erdoğan, o dönemde Almanya'nın başında Gerhard Schröder, Fransa'nın başında ise Jacques Chirac'ın bulunduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti: Hakikaten liderler zirvesine o dönem biz de katılıyorduk. Daha sonra Chirac gidip onun yerine Sarkozy diğer tarafa da Merkel gelince dengeler değişti ve hemen bir operasyon yaptılar. Bu operasyonla Türkiye, Hırvatistan üçüncü bir ülke de vardı bizleri liderler zirvesine davet etmediler. Daha sonra Türkiye'nin dışındaki iki ülkeyi AB'ye dahil ettiler ama Türkiye'yi dahil etmediler.
Kendisinin eleştirilerinden Avrupa Birliği'nin çok rahatsız olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi: Diyorlar ki 'Sizin nüfusunuz çok fazla.' Aslında gerçek bu değil, gerçek sebep biz Müslümanız. Çünkü Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde bir başka halkı Müslüman olan ülke yok. Sıkıntı aslında buradan kaynaklanıyor. Gerçeği söylesenize, söylemiyorlar. Bir ara Fransa'nın eski Dışişleri Bakanı vardı. Bir özel görüşmemizde 'Sizi AB'ye almayacaklar boşuna uğraşmayın.' dedi. 'Niye' dedim. 'Ya siz Müslümansınız' dedi. Açık, net hesap bu. Ama bunu bizim yüzümüze söyleyemiyorlar. Kendi aralarında toplandıklarında bunları konuşuyorlar.
"AB sürecinden kendimiz çekilmeyeceğiz"
Türkiye'nin AB sürecinden kendisinin çekilmeyeceğini belirten Erdoğan, AB'ye "Bak, eğer biz çekilelim diye bekliyorsanız biz sabrediyoruz. Siz, bizi dışladığınız zaman, attığınız zaman, eyvallah biz çekiliriz. Ama biz kendimiz çekilmeyeceğiz. Siz göndereceksin." mesajını verdiğini aktardı.
Erdoğan, bundan 17-18 sene önce Avrupa Birliği'ne muhtaç bir Türkiye olduğuna işaret ederek, şu görüşlerini paylaştı: Şu anda Avrupa Birliği'ne muhtaç olan bir Türkiye yok. Artık biz kendi hesabımızı görüyoruz, kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz ve eğitimden sağlığa, savunma sektörüne bütün bunları varıncaya kadar her şey bir tarafa ama alt yapısıyla üst yapısıyla artık değişen bir Türkiye var. Kendileri 'Biz 10-15 sene önce buraya geldiğimiz zaman böyle bir Türkiye yoktu.' diyor. Berlin Havalimanı'nı 17 yıldır Almanya yapamıyor. Ama biz İstanbul Havalimanını hamdolsun 7 senede bitirdik. Dünyada da şu anda ilk üçün içinde. Bu Türkiye'nin nereden nereye geldiğini gösteriyor.
Türkiye'nin geldiği noktayı hazmedemeyenlerin bulunduğunu anlatan Erdoğan, "Hazmedemezler. Onun için biz güçleneceğiz, daha güçlü olacağız daha güçlü oldukça da inşallah önümüzdeki kimse duymayacak." diye konuştu. Erdoğan, Türkiye'nin gençlerine güvendiğini vurgulayarak, "Bizi mahcup etmeyin." dedi.
Nobel ödüllerine tepki
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nobel edebiyat ödülünün Sırp lider Slobodan Milosevic'e duyduğu hayranlığını ifade eden Avusturyalı yazar Peter Handke'e verilmesini eleştirerek, şöyle konuştu: Aslında bu çok önemli bir sınavdır. Bu Nobel'in de ne olduğunu ortaya koydu. Nobel kendini tüketmiştir. Nobel kendini aslında bitirmiştir. Nobel tamamıyla siyasi tamamı ile ideolojik davranan bir kuruluş konumdadır. Benim için Nobel'in hiçbir kıymetiharbiyesi yoktur ve zaten Türkiye olarak da bu törene kesinlikle katılmayacağımızı ve sözümüzün geçebileceği bütün dost ülkeleri de haberdar ettik kendilerinin de bu törene katılmamalarını özellikle istedik.
Peter Handke'e ödül verilmesini,"Böyle bir katili ödüllendirmek aslında zulüm ile ortak hareket etmektir." şeklinde nitelendiren Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: Nobel şu anda 'zulme rıza zulümdür' ilkesinden hareketle bir defa böyle bir zalime ödül vermekle ona ortak olmuştur. Bizim bu türlü şeyi kabul etmemiz zaten mümkün değil. Bu adamlar, bu adamın destek verdiği adamlar Miloseviç olsun Karaziç olsun diğerleri bunların hepsi zaten mahkum edilmiş olan kişiler. Yani bu adamların mahkum edilmiş olan bu kişileri, metheden, onlara methiyeler düzen bir kişiye siz eğer ödül veriyorsanız, sizin artık uluslararası camiada takdir edilecek hiçbir yalnız kalmamış demektir. Erdoğan, bu akşamki toplantısında da özellikle bu konuya değineceğini ifade etti.
Nobel'in artık ideolojik olan yaklaşımlarından başka hiçbir özelliği kalmadığını vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: Bu sadece şu anda verdikleri ödül değil, bundan önceki verdikleri ödüllerde de hep bunlara dikkat etmişlerdir. Mesela Türkiye'den kalkmışlardır teröriste ödül vermişler. Niye? Mantık budur, anlayış budur. Bundan sonra da yine bunlar bu şekilde devam edeceklerdir. Örneğin Aziz Sancar hocamıza vermiş oldukları ödülde orada tartışılacak herhangi bir şey söz konusu değil. Niye? İlmiyle bir defa temayüz etmiş olan bir hocamızdır. Biz de alkışlarız, biz de takdir ederiz. Ama kalkıp da böyle teröristleri kendi romanına vesairesine yansıtan orada onu kullananları siz Nobel'e layık görürseniz, bizim de sizi tanımamız zaten mümkün değildir.
Erdoğan, Nobel Ödülü'nün kendisine verilmesi halinde tavrının ne olacağı sorusuna ise "Almam." karşılığını verdi ve şöyle devam etti: Bu Nobel öyle bir şey ki bakıyorsunuz bir ülkede başkan seçiliyor, cumhurbaşkanı seçiliyor. Bir-iki ay içinde hop Nobel ödülü veriliyor. Ya dur bakalım daha icraat yok ortada? Bu ne acelecilik böyle? Bunları da gördük.
Suriyeli mültecilerin evlerine geri dönüşlerine yönelik sorular üzerine de Erdoğan, gençlere şöyle seslendi: Gençler, öncelikle şunu bilmeniz lazım. Şu an itibarıyla 110 bin Suriyeliye vatandaşlık verdik ve 100 binin üzerinde olana da ikame şu an itibarıyla verdik. Ve bu şunu gösteriyor, biz bu 110 bin vatandaşlığın dışında diğerleri için de bu vatandaşlık sürecini daha da artırmak konumundayız. Niye? Çünkü bu insanlar benim ülkemde kaçak-göçek yaşamasın. Vatandaşlığını aldığı zaman herhangi bir kurumdan kuruluştan rahatlıkla gitsin işini bulsun ve orada çalışsın. Tabii buna Bay Kemal rahatsız olur. Çünkü o 'Biz iktidar olursak' olacağı yok yani 'Bunları Suriye göndereceğiz' diyor.
"Bombalardan kaçanları Suriye'ye göndermedik"
Türkiye'nin bombalardan kaçan insanları, Suriye'ye geri göndermediğini hatırlatan Erdoğan, "Öyle bir niyetimiz de yok ve vatandaşlık hakkını da aldıkları andan itibaren bunların içinde doktorlar, mühendisler ve mimarlar var. Bunlar dışında hukukçular var. Yani biz bu noktada kabiliyeti olan insanları niçin kalkıp da tekrar bombalara teslim edelim? Bunların önünü açalım ve bu konuda biz rahatız." ifadelerini kullandı.
Kendi evlerine, kendi topraklarına gönüllülük esasına dayalı olarak dönenlerin varlığına değinen Erdoğan, "Hele hele şu anda güvenli bölge tezimiz tutarsa bizim planımız hazır, projelerimiz hazır. Bu plan, projeleri ben uluslararası camiada liderlerle görüştüm, görüşüyorum, görüşmeye de devam edeceğim." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 444 kilometrelik Telabyad'dan Irak sınırına kadar olan bölgede, bu projelerin hayata geçirilmesi halinde buralardaki konutlarla 1 milyona yakın insanın yerleştirilebileceğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
Asla cebri bir şey söz konusu değil ve diğerleri için ise aynı şekilde ülkemizde zaten vatandaşlığı varsa ikamesi varsa çalışanlar olacak ve bunlardan da o şekilde istifade etme yolundayız. İdlib'de aynı durum, Afrin'de aynı durum, kaldı ki biliyorsunuz Cerablus'ta 360 bin Suriyeli gönüllülük esasına dayalı olarak ne yaptı? Geri döndüler ve şu anda Cerablus'ta kendi evlerinde oturuyorlar.
Türkiye'deki Suriyelilere yönelik kötü bir propagandanın yapıldığını belirten Erdoğan, "O propaganda da şu var, diyorlar ki 'İşte bunlar geri gönderilmeyecek, bunlar bizim topraklarımızda kalacak.' Yok böyle bir şey. Ama gönüllülük esasına dayalı olarak, biz bunları geri göndermekten yanayız ve şu ana kadar da bu Cerablus'ta başarılı oldu." dedi.
Özellikle kuzey Suriye hattıyla Türkiye'nin güney bölgelerinin kültürel noktada birbirleriyle ortak yanlarının bulunduğunu belirten Erdoğan, şunları ifade etti: Şanlıurfa'da, Gaziantep'de kız almışlar, kız vermişler. Birbirleriyle yakın bir adeta entegrasyonları var. Bundan dolayı birbirlerine yabancı değiller. Dil noktasında aynı şekilde böyle bir durum söz konusu. Onun için yabancılık çekecekleri bir durum olmadığından dolayı rahat hareket ediyorlar. Eğer bugün kalkıp 360 bin Suriyeli bir anda Cerablus'a döndüyse bundandır. Aynı şeyi şu anda Tel Abyad ve Irak sınırına doğru olan o bölgede hiç olmazsa 120 kilometrelik bölgede böyle bir adımı atarsak, burada da bunun yapıldığını göreceğiz.
Erdoğan, bir konuyla ilgili karar alma sürecinde nasıl bir yol izlediğine ilişkin soru üzerine, karar alma sürecinin tamamıyla istişare kaynaklı olduğunu söyledi.
İstişarede iki ayak olduğuna işaret eden Erdoğan, bunlardan birinin partisinin kabinesi, diğerinin ise MYK ve MKYK'si olduğunu, buralarda görüşmeleri yaparak adımları ona göre attığını söyledi.
Erdoğan, yeni dönemde ofis ve kurullar oluşturduklarını da dile getirerek, "Ofis ve kurullarda da görüşülmesi gerekli olan konuları oralara delege ederiz. Oralardan da bu tür bilgileri alırız. Ona göre de adımlarımızı da atarız. İstişare edilmeden bu adımlar atılmaz. Tek adam filan havaları yapıyorlar. Böyle tek adam olarak ben ne ülkeye ne dünyaya yetmem." ifadesini kullandı.
"Siyaset mektebinde 40 yılımızı geçirdik"
Davos'ta Dünya Ekonomik Forumunda yaptığı konuşmasının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Orada öyle bir fırsat yok. Orada sizin ona kadar birikimleriniz, doluluk oranı neyse zaten liderlik de budur. Siz lider olarak orada gerekli olan adımı atarsınız, gerekli olan kararı kendi dünyanızda zaten vermişsiniz. Buna göre de gerekli cevabı, gerekli olan kişiye verme fırsatınız olur. Davos denilen olay da böyle olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, 40 yıllık siyasi bir hayatının olduğunu, bunun içerisinde de yaşadıklarının ve tecrübelerinin bulunduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: Her şeyden önce bunlar bizim için bir birikim. Siyaset mektebinde 40 yılımızı adeta geçirdik. Böyle bir noktaya da böyle geldik. Bunlar da tabii bize ister istemez bu tür sorular geldiğinde cevap verme yetkisini, ehliyetini veriyor. Onun rahatlığı içerisinde biraz da bu cevapları verme şansımız oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gittiği ülkelerde kendisini en çok mutlu eden durumların ne olduğu sorusuna karşılık, her ülkenin kendine has birçok özelliklerinin olduğunu söyledi. Erdoğan, 20 yıl önce gidilen bir ülkenin farklı, 10 yıl önce gidildiğinde ise o ülkenin gelişmişliği ile çok daha farklı bir konuma geldiğine işaret etti.
Belediye Başkanı ve Başbakanlığı dönemlerinde gittiği ülkelere bakışının farklı olduğunu, Cumhurbaşkanı olduğunda ise daha farklı bir bakışının bulunduğunu belirten Erdoğan, "O ülkelerden bize gelenler de bize baktıkları zaman aynı şekilde bakıyorlar. Diyorlar ki örneğin, 'Ben 20 yıl önce Türkiye'ye geldiğimde Türkiye şöyleydi. Şimdi Türkiye bambaşka. 'İstanbul'u, Ankara'yı tanıyamadım' diyor. 'Kapadokya'ya, Kayseri'ye gittim, orayı tanıyamadım' diyor. Niye? Sürekli bir değişim ve dönüşüm var. Eğer bu değişim ve dönüşüm bu ülkelerde zaten olmuyorsa bu ülkeler yerinde sayıyor, dolayısıyla da yok olmaya mahkum." diye konuştu.
Erdoğan, 25 yıl önce gittiği Çin ile bugünkü Çin arasında çok büyük farkların olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: Amerika'da öyle. Amerika'da bakıyorsunuz. Manhattan'a girdiğiniz zaman adeta boğuluyorsunuz. Böyle bir durum var. Biz mesela, Türkiye'de dikey mimariye karşıyız ama dikey mimarinin de tehdidi altındayız. Manhattan'da dikey mimari hakim. Orada hava sirkülasyonu diye bir şey adeta yok. Washington'da hava böyle değil. Almanya'da, Fransa'da değişik bir gelişme, yapılanma söz konusu.
"Sarı yelekliler olayı Fransa'nın geleceğinde kara bir leke"
Almanya ve Fransa'da insan hakları noktasında her şeyin çok rahat olmadığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Sarı yelekliler konusunu nereye yerleştireceksiniz? Dün akşam televizyonlarda izliyorum, baktım ki bir bayanı yerde sürüklüyorlar. Hani nerede insan hakları? İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi diyoruz, nerede? Aynı şey, bakıyorsunuz Almanya'da diğer batı ülkelerinde. Lafa geldiği zaman kimseyi bırakmıyorlar. Şu anda sarı yelekliler olayı, Fransa'nın geleceği ile ilgili olarak bir kara leke. Bunu izah edemezler. Türkiye'de bir gezi olayı olduğu zaman yer yerinden oynadı. Biz böyle bir şey yapmadık kimseye. Onların sivillere yaptığı davranışı bizim polisimiz yapsa kıyameti koparırlar.
KYK borçlarıyla ilgili müjdeyi verdi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, KYK borçlarının silinmesinin gündemlerinde olup olmadığına yönelik bir soruya ise şu yanıtı verdi: Bu, şu anda bizim gündemimizde. Değerlendirmesini bütçe müzakerelerinden sonra inşallah masaya yatıracağız ve öğrencilerimizin lehine olacak bir adımı da tabii inşallah atacağız. Burada özellikle kredi konusundaki derdimiz, krediyi her müracaat eden alıyor. Daha sonra ödemek üzere alıyor. Burs konusu, ödeme sorunu yok. Bu atılacak adımda bütün borçları olanların beklentilerini biliyorum. Tamamıyla bu borçların silinmesi süreci olacaktır. O zaman burada bir başka tercih gündeme gelecektir. O da nedir? Demek ki kredi olayı ya kalkacaktır, sadece burs verme noktasına gidilecektir. Onun değerlendirmelerini yapıp adımımızı ona göre atacağız.
Bir öğrencinin "Cumhurbaşkanı kütüphanesi ne zaman hizmete geçecek?" sorusuna Erdoğan, "Bizim Cumhurbaşkanı kütüphanesine farklı ülkelerden gelen insanlar, kütüphanemizi gördükleri zaman onlar da 'Türkiye nasıl değişmiş' diyecekler. Zannediyorum ki kısa bir zaman içinde açılacak. Hedefimiz ekim ayında açmaktı ama şimdi gün sayıyoruz. Müteahhit firmamız bütün çevre düzenlemelerini bitirmek suretiyle bize 'şimdi açabiliriz' dediği anda inşallah 2020'nin ilk müjdesi bu olacak." yanıtını verdi.
Başka bir öğrencinin "Bir insan olarak sizin en büyük hayaliniz nedir? Türkiye'yi 20 yıl sonra nerede görüyorsunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Türkiye'yi dünyada ilk 10 ülke arasında görmeyi hayal ediyoruz. İlk 10'nun içerisinde olan Türkiye bizim için çok değerlidir. Bu hedefe doğru inşallah yürüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Birçok ülkede emperyalizmin hakim ruhunu görüyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023 ve 2071 hedeflerinde Türkiye'nin belirleyici bir güç olarak mesafe kat etmeyi sürdüreceğini ifade ederek, "Zulmün egemen olmadığı, barışın egemen olduğu bir dünya hep hayalimizdir. Bunu başarmamız lazım. Özellikle birçok ülkede hala emperyalizmin o hakim ruhunu görüyoruz, bundan kurtulmamız lazım." diye konuştu.
Afrika ülkelerinde kişi başına düşen milli gelirin Türkiye'nin 20 yıl önceki durumundan daha düşük olduğuna işaret eden Erdoğan, "Biz şu anda uluslararası donörler camiası içinde en az gelişmiş ülkelere en büyük desteği veren ülkeler arasında birinciyiz. Bizden milli geliri itibarıyla zengin olan ülkelerin hiçbirisi bizim bu yaptığımızı yapmıyor." ifadelerini kullandı.
Arnavutluk'ta yaşanan deprem sonrasında Avrupa ülkelerinden Durres bölgesine yardım gitmediğini aktaran Erdoğan, Türkiye'nin Kızılay ve AFAD ile bölgeye anında intikal ettiğine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi: Çevre ve Şehircilik Bakanımı heyetiyle oraya gönderdim. Arnavutluk'ta 500 konut inşa etmeye başlıyoruz. Biz şu anda bu insanlara yardım yapmazsak bu insanlar kışı nasıl anlatacaklar. Diğerleri (Avrupa) henüz bu işe yaklaşmadılar. Biz şu anda 500 ile 100 milyon dolar arasında bu konutlar için yardım yapmayı planlıyoruz.
"Gençlerden beklentiniz nedir?" sorusuna cevaplayan Erdoğan, gençlere "oku, düşün, uygula ve neticelendir" tavsiyesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Okuyacağız yetmez ama okuduğumuzu düşüneceğiz. O da yetmez, uygulayacağız ve hayata geçireceğiz. O da yetmez neticelendireceğiz. Yani bu dört aşamayı gerçekleştirdiğimiz takdirde başarıyı yakalarız." dedi.
Allah'ın okumayı, Peygamber'in de iyi ahlakı emrettiğini hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi: Bizim gençlerimizin içinden asla terörist çıkmamalı. Diyarbakır'da annelerin nasıl ağladığını görüyorsunuz. Dün akşam mutlu oldum çünkü kaçırılan gençlerden bir tanesinin annesiyle konuştum. Onun mutluluğuna erdim. Şu anda herhalde annesine ulaşmıştır. Bu sabah Diyarbakır'a, annesine dönecekti. Annesinin o mutluluğu her şeyin üstünde. Bu gençler 13-14 yaşlarında dağlara kaçırıldı. İçinizde anne ve baba adayları var. Evladından mahrum olan annenin durumunu düşünün. Bu gençler nasıl bu hale geldi? Biz bilgisayarıyla hareket eden, kalem ve kitapla hareket eden bir nesil olarak Türk gençliği görelim istiyoruz. Dünyada başı çeken bir neslimiz olsun. Biz sizlere sırtımızı bu noktada dayayacağız ve sizlerle beraber geleceğin ilk 10 içerisindeki Türkiye'sini kuracağız.

Haberin Devamı