Gazete Vatan Logo

Çocuk isteyenler her gün değil, gün aşırı ilişkiye girmeli!

Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Sağlığı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aydın Arıcı, “Aslında hamileliğin olması büyük bir mucize... Hem de çok güzel bir mucize” diye başlıyor söze

Sağlıklı bir çiftin bu mucizeyi gerçekleştirme şansı ise her ay yüzde 30. Tabii ki düzenli ilişki kurmak kaydıyla... Düzenli demek, bu işi her fırsatta yapmak değil. Prof. Arıcı düzenli ilişkiyi kabaca şöyle açıklıyor: “Birer gün atlayarak ya da iki-üç günde bir bu işin kararıdır.” Yani her ilişkiden sonra bir gün tatil!

Çocuk yapmak, çok doğal bir iş gibi gelir ya, spermlerin dili olsa da işin ne kadar meşakkatli olduğunu anlatabilse. Dilleri yok, ama onların dilinden anlayan uzmanlar var. Türkiye, bu alanda dünya çapında isim de yetiştirdi. Prof. Dr. Aydın Arıcı, öylesine başarılı bir üreme sağlığı ve kısırlık uzmanı ki, Yunanistan’dan, Arjantin’den bile bu konudaki katkılarından ötürü şeref ödülü aldı. “Aslında hamileliğin olması büyük bir mucize... Hem de çok güzel bir mucize” diye spermlerin öyküsünü anlatmaya başlıyor. Arıcı anlattıkça insan gerçekten de nasıl türümüzü sürdürdüğümüze şaşıp kalıyor...

SPERMİN ÇOĞU DA, AZI DA DEZAVANTAJLI!

* Kısırlık neden oluyor?
Kısırlık sadece kadına veya erkeğe ait bir sorun değildir. Çifti ilgilendirir. Çünkü bildiğiniz gibi çocuk sahibi olabilmek için hem sperm, hem yumurta gerekir. Aslında kısırlık sebeplerinin kabaca yüzde 40’ı erkekten kaynaklanır, yüzde 50’si kadına aittir. Yüzde 10 kadar da iki tarafta da sorun olabilir...

* Erkekten kaynaklanan sebeplerden başlayabilir miyiz?
Erkekte hiçbir sprem üretimi olmaması, sperm sayısının az olması, sperm hareketliliğinin az olması veya spermde şekil bozukluklarının olması kısırlığa sebep olabilir.

* Şekil bozukluğu nasıl oluyor?
Spermin normalde bir başı, boynu ve kuyruğu vardır. Ama bir erkeğin 100 spermini incelerseniz yaklaşık 40’ında şekil bozukluğu vardır. Bu ne demektir? Çift başlıdır, küçük başlıdır, büyük başlıdır, eğri başlıdır, çift kuyrukludur, kısa kuyrukludur, boynu kırıktır... Şekil açısından spermleri incelerseniz, yüzde 90’dan fazlası mükemmel değildir. Ancak küçük bir yüzde mükemmeldir. Bu da birkaç sorun yaratıyor. Bir, zaten şekil bozukluğu fonksiyon bozukluğuyla bir aradadır, dolayısıyla ya yumurtayı delemez ya da yumurtayı delse bile embriyo gelişemez. Gelişse bile düşüklere sebebiyet verebilir. Yani bozukluklar önemli.

* Peki bu bozukluklar tedavi edilebilir mi?
Maalesef bunun geriye dönüş tarzında bir tedavisi yok. Tüm tedavi sperm içinden normal olan sperm hücrelerini ayırabilme tekniklerini geliştirme yoluyla olmuştur. Mesela laboratuvar ortamında biyokimyasal elek kullanılır. Bu elek anormal şekilleri olan spermleri eleğin üzerinde tutar. Elekten geçenler konsantre edilerek rahim içinde bırakılır. Buna aşılama tedavisi diyoruz.

* Spermlerininin tümünün şekli bozuk olan erkek var mıdır?
Tabii ki var. Hem de çok. Bu da bir kısırlık sebebi. Öyle bir durumda tüp bebekte mikroenjeksiyon metodunu kullanıyoruz. Embriyolog mikroskop altında normal şekli olan sperm hücresini bulup, bu hücreyi ince bir pipetle alıp doğrudan yumurtanın içine enjekte eder.

* Düzgün bir tek sperm hücresi yeterli olabiliyor mu üreme için?
Tabii... Ama bazı erkeklerde normal menide hiç sperm olmayabilir. Böyle durumlarda biz testise iğneyle girip, mikroskopik olarak bir veya iki tane sperm bulabiliyoruz. Onları enjekte edip kişinin baba olmasını sağlayabiliyoruz.

* Sperm konusunda şekil bozukluğu dedik, peki ya sayı?
Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine göre mililitrede en az 20 milyon sperm olması gerekir. Normalde meninin hacmi 2 ila 5 ml arasıdır. 2 ml’nin altında olursa sorundur. Niçin? Normalde vajen salgısı asit bir salgıdır. Sperm hücreleri de aside çok dayanıksızdır. Vajinaya vardıklarında yüzde 90’ı ölür. Bu asidi öldürücü etkisini, spermin semen dediğimiz sıvı kısmı, ki o da alkalidir, nötralize eder. Yani dengeleme sağlar, sperm biraz yaşasın diye.

* Sperm hacmi çoksa peki?
5 ml’nin üstündeki hacim de normal değildir. O zaman da ilişkiyle bırakılan spermin çoğu dışarı akar. Cüzi bir kısmı kalır, milyonlarcası kaybolmuş olur. Aslında ilişkiden sonra spermlerin yüzde 90’ı o asit ortamda zaten ölür, hareketsizleşir. Yüzde 10’u da rahim ağzında elenir. Rahim ağzı salgısı bir filtre vazifesini görür, yumurtlama sırasında o da biyokimyasal bir elek haline geçer. Sanki moleküler düzeyde ipek veya tel örgü gibidir, içinden sadece belli normal yapıda spremlerin geçmesini sağlar. Çok ilginç bir biyolojidir bu... Yani öyle iri başlı, çift başlı, çift kuyruklu spermlerin zaten çoğu orada elenir. Yani bizim yaptığımız eleme işini normal fizyolojide rahim ağzı salgısı yapar. Dolayısıyla kalan yüzde 10’dan yüzde 1’i yukarı çıkar. Ondan sonra uzun bir mesafe vardır. Yani bir atletin 4 maraton koşması gibi, sperm de bir maraton koşusuna başlar, yumurtayı yakalamak için. Tüplere gider, orada yumurtlama sonucunda gelmiş olan o tek küçük yumurtayı bulmaya çalışır.

Kimdir?
Yazdığı kitaplar Yale’de okutuluyor

Prof. Aydın Arıcı, kadın hastalıkları, doğum ve kısırlık branşında dünyanın sayılı isimlerinden... Ünü beş kıtaya yayılmış, pek çok ülkeden ödüller almış bir hekim. Öyle bir eğitim almış ki, bu noktaya gelmesine şaşmamak gerek. Arıcı, Mekteb-i Sultani’yi, yani Galatasaraş Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimine devam etmiş. Daha sonra kadın doğum ihtisası için Columbia Üniversitesi’ne gitmiş. Ardından Türkiye’ye dönmüş. Ama Amerikalılar onu bırakmak istememiş. Columbia Üniversitesi’nin ısrarlarına fazla dayanamamış.

Üst ihtisas için Dallas’a Parkland Memorial Hastanesi’ne gitmiş. Yani Amerika’nın en büyük kadın doğum hastanesine... 1992’de bu alanda bilimin zirvesi sayılan Yale Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmuş. Üreme tıbbı ve kısırlık bölümün başkanlığına getirilmiş. Tam 14 yıldır orada çalışan Arıcı, bu branşta sadece Türkiye’den 68 uzman yetiştirmiş. Yazdığı kitaplar ders kitabı olmuş. İki yıldır ABD ile Türkiye arasında mekik dokuyordu Arıcı. Üç haftası Yale’de, bir haftası Anadolu Sağlık Merkezi’nde geçiyordu. Bundan böyle zamanının büyük bölümünü Anadolu Sağlık Merkezi’ne verecek. Ama araştırmalarını sürdürmek için bir hafta yine Yale Üniversitesi’ne gidecek.

Fazla ilişki çocuk şansını azaltıyor

* Bir spermin o küçük yumurta hücresini bulma olasılığı nedir?
Birçok hesapta şöyledir; normal bir ilişkide 200 milyon, 300 milyon sperm hücresi bırakıldıysa, bunun sadece 10-15 tanesi yumurtanın yanına erişebilir. Yumurta zaten 24 saat yaşar. Aslında bir düşündüğünüzde hakikaten hamileliğin olması mucize. Ama çok güzel bir mucize. İstatisiki olarak zaten kadın 35 yaşından gençse, adet düzeni mükemmelse, her ay yumurtlama oluyorsa, hormonal hiçbir sorunu yoksa, tüpleri açıksa, eşinin spermleri mükemmelse, düzenli ilişki kuran bu çiftin çocuk sahibi olma şansı her ay yüzde 30’dur.

* Düzenli ilişkiden kastınız nedir hocam?
Genellikle gün aşırı veya 2-3 günde bir ilişkiye giriliyorsa düzenli budur... Bazı çiftler de çocuk sahibi olalım diye günde 2 kere, 3 kere ilişkiye giriyor. Çok yapalım da şans artsın diye... Halbuki şans azalıyor orada.

* Neden?
Demin söylediğim gibi spermin semen dediğimiz sıvı, yani plazma kısmı spermi koruyucu etki gösterir. O kadar sık ilişkide o hacim azalıyor bir. Bir de sperm konsantrasyonu, yani yoğunluğu, sayısı da azalıyor ilişki sonunda. Dolayısıyla çok sık ilişki kurmak hamilelik açısından avantajlı değil, dezavantajlı. Çok uzun süre ara vermek de zaten mantiken doğru değil. Sperm 48 saat yaşar, 48 saati geçirdikten sonra ortada da bir yumurtlama olmuşsa yumurta da sadece 24 saat yaşar, dolayısıyla 48 ile 72 saat arası en mantıki süredir, ilişki sıklığı açısından. Ama bu önerim çocuk sahibi olmak isteyen çiftler için. Yoksa bütün Türkiye’nin 2-3 günde bir ilişki kurması gibi bir tavsiyem yok.

YARIN
* Evlendikten sonra, kadının hamile kalması için ne kadar süre beklenmeli?
Ne zaman doktora başvurmalı?

* Sağlıklı spermlere sahip olabilmek için bir erkek çocukluktan itibaren nelere dikkat etmeli?

* 40 yaşından sonra bir kadının normal yollardan hamile kalma şansı nedir?

Haberin Devamı