Özgürlük, eşitlik ve hafiflik… Yaşasın 21 Haziran!

Üsküdar-Kabataş teknesi… Üst katta oturuyorum. Az ileride Kız Kulesi, karşısında Topkapı Sarayı ve Ayasofya ile seyrine doyulmaz tarihi yarımada… Dolmabahçe Sarayı ise dantel bir nakış gibi… Deniz, martılar ve dalgalar. Az önce bir kuş sürüsü suya değip hızla yükseldi. Rüzgâr saçlarımı savuruyor. Kıyıya vardığımda yakınacağım bunaltı, sıcaktan burada hiçbir iz yok. Hatta rüzgâr hafif hafif ürpertiyor. Hani, merserize bir hırkam olsa omzuma atabilirdim. Öyle tatlı bir serinlik…

Telefonuma bakıyorum, takvim 21 Haziran’ı gösteriyor. “Demek ki, yılın en uzun günü bugün”, diye iç geçiriyorum. Bugünden sonra günler kısalacak. Güneş ışınları her geçen gün daha da kırılarak gelecek bizim buralara. Ürperiyorum. “İşte,” diyorum; “soğuk ve kapalı kış günleri boyunca özlemini çektiğimiz, bugünmüş. Dünya sanki bugün için dönüp durmuş güneşin etrafında. Her dönüşünde günler biraz daha bugüne varmak için uzamış.” Ama yarın her şey değişecek. Yarından sonra kışa doğru dönecek bu yarıküre; geceye! Oysa daha yaz yeni başlamadı mı? Daha birkaç gün olmadı mı havalar ısınalı? Şunun şurasında kaç kez, “Esmiyor” dedik? Ama işte… Hayat, varıldığında dönüşe geçilen bir yolculuk. Zaten bu yüzden her anın farkında olmak ve tadını çıkarmak gerekli, değil mi? Zira şunun şurasında kaç yaz sığar bir insan ömrüne? Kaç yaz gecesi, tül perdelerin dalgalanışı seyredilir, soğuk karpuza peynir eşlik eder, gece yarısı kalkıp kana kana su içilir, “Biraz da kanepede yatayım,” denir.

Haberin Devamı

Özgürlük, eşitlik ve hafiflik… Yaşasın 21 Haziran

Yaz güzeldir. Eşitlikçidir. Bir sandalet, bir tişört ve bir şortta buluşur herkes. Bir dondurma tüm çocukları mutlu eder. Haşlanmış bir mısır herkesin eline yakışır. Yaşlı-genç, evli-bekâr her yaş ve yaşam biçiminden insan balkonları şenlendirir, bir ortanca gibi açılır hayatlar. Sonra… Sonra yaz özgürlüktür. Çocuklar daha bir geç girer yazın eve, hatta sokağa geceleri de çıkılır. Evler pencerelerini açar, perdelerini kaldırır. Yerleşik düzen ve ilişkiler bir anda değişir. Mesela kadınlar tencere tencere yemek yapmak zorunda kalmaz yazın; peynir-zeytin-domates, belki biraz kızartma, yanında da bir demlik çay bir şölene dönüşür yaz geceleri. Okullar kapanır, izinler alınır. Sonra… Sonra kışın sıkı sıkı kapanılan evlerden çıkılır ve kalkıp gidilir; başka bir diyara, başka bir hayata… Özetle; yaz hafiftir. Hafif kıyafetleri ve yemekleri sever, ruhu hafifletir. Bu yüzden… Bence bu gece özel bir şey yapın ve 21 Haziran’ı kutlayın. Mesela güneş batarken eşinizle, sevgilinizle, anne-babanızla ya da çocuğunuzla; kısacası bir sevdiğinizle eski fotoğraflara bakın. Yahut bir şiir okuyun, sevdiğiniz bir müzik dinleyin. Ya da hiçbir şey yapmayın, pencereyi açın ve hayatı, hayatın seslerini dinleyip kokusunu içinize çekin.

Haberin Devamı

Zira şunun şurasında kaç yaz yaşayabilir ki bir insan?

Özgürlük, eşitlik ve hafiflik… Yaşasın 21 Haziran

DİĞER YENİ YAZILAR