Bakalım Andy Warhol’u nasıl tüketeceğiz?

Haberin Devamı

Kehanette bulunur gibi; “Herkes bir gün 15 dakikalığına şöhret olacak” dedi ve 20. yüzyılın en şöhretli sözlerinden birine imza attı.

Eserlerinde tüketim kültürünü eleştirdi. Ama bunu yaparken bu kültürün tüm nimetlerinden de sonuna kadar yararlandı. Popüler kültürün en önemli ikonları Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor, Elvis Presley’i baskılarında kullandı. Bol para kazandı. Tüketimin en büyük simgeleri olan Coca Cola şişeleri, konserve kutuları ise vazgeçilmez malzemeleriydi.

Hem eleştirdi, hem eleştirdiği oldu.

Tıpkı bizim gibi.

Böylece tüketim toplumunun bir ferdi olarak hepimiz onun eserlerinin hem malzemesi, hem kendi, hem de tüketicisi olduk.

Bu da onu pop-art’ın babası yaptı.

Bunu yaparken kendini de bir performansa dönüştürdü.

Mesela bir ara, bazı çalışmalarını asistanlarının yaptığını söyledi. Yaşanan sansasyondan sonra sözlerini yalanladı yalanlamasına ama ölümünden sonra bile kimse gerçeği öğrenemedi.

Hakkında birçok bilgi dolaştı ama hiçbiri kesinliğe kavuşamadı.

Kimilerine göre gay, kimilerine göre aseksüeldi.

Hep sınırları zorladı.

“Empire” filmi tam 8 saatti ve yapımı, Empire State Building’in karşısına konulmuş bir kameranın 8 saat boyunca sabit bir noktada çalıştırılmasıyla gerçekleşmişti. Bir diğer benzer filmi de “Sleep”ti. Burada da 6 saat boyunca uyuyan biri gösteriliyordu. O kadar.

Çünkü Warhol, “Birinin yazdığı kitabı okumaktansa, iç çamaşır alışverişini izlemeyi tercih eden” biriydi.

Kullandığı cinsellik ise sinema dünyasının tüm sınırlarını zorladı.

İşte 20. yüzyılın bu bol tartışmalı ve bir o kadar da zihin açıcı sanatçısının filmleri ve Polaroidler’i Türkiye’de.

Açıkçası, Galerist’in üç ayrı galerisinde (Tepebaşı. Akaretler, Galatasaray) aynı anda başlayan “Warhol Hareket Halinde” sergisinin yaratacağı reaksiyonları merakla bekliyorum. Çünkü söz konusu, filmlerinde porno kullanan ve izleyicisinden filmi çekerken harcadığı enerji ve zamandan daha fazlasını isteyen Andy Warhol...

Bundan kastım elbette “Ölüm Pornosu” romanına ve Harakiri dergisine soruşturma açılan, muhafazakarlaşan bir ülkede Warhol’un filmlerinin ne tür bir reaksiyon yaratacağı yönünde... Çünkü Warhol’un “Blow Job” filmi oral seks yapılan bir adamın yüzüne tutulan bir kamera ile çekilmiştir. Ya da “My Hustler” homoseksüel sinemanın klasiklerinden kabul edilir. Ya da “Bike Boy” yumuşak bir porno olarak tanımlanır.

Yani filmlerinin bu özelliğini görmezden mi geleceğiz yoksa rahatça yorumlayabilecek miyiz? Ya da... Elim varmıyor yazmaya!

Kısaca Andy Warhol, bize, nasıl bir ayna tutacak merak ediyorum.

Dediğim gibi, bizler onun eserlerinin hem malzemesi, hem kendi, hem de tüketicisiyiz...

Bakalım, Andy Warhol’u nasıl tüketeceğiz?

(9 Temmuz’a dek sürecek olan serginin filmeri Galerist Galatasaray ve Tepebaşı’nda, Polaroid’leri ise Akaretler’deki Galerist’te görülebilir.)

***


Öptüm seni Hayvan!

Nazan Öncel’in “Hayvan” ve Sezen Aksu’nun “Öptüm” albümleri peş peşe çıktı... Önce kapaklar üzerine bir yorum: Her iki albümün kapak tasarımı da vasat. Sanki söz konusu sanatçılar Sezen Aksu ve Nazan Öncel değil. Hele Aksu’nun albümünün renkleri... Belli ki, kurgu bize bir curcuna, bir hayat neşesi vadetmek istemiş ama yarattığı duygu daha çok neşeli olmak için çabalayan bir yorgunluk olmuş. Nazan Öncel’den ise daha esprili bir kapak beklerdim açıkcası.

Gelelim şarkılara... İki albümü de dinlerken, sanki güzel bir rüya görmüş ve sonra birden uyanmış ve ardından uykuya yatmış ve o rüyayı tekrar görmek için çabalamış ama bir türlü görememiş, biri gibi oldum. Valla oldum.

Sezen Aksu’nun albümündeki “Unuttun mu Beni” ve “Kaçıracam Seni” tatlı bir rüya vadetse de ne yazık ki kısa sürdü. Hem de Yıldırım Türker’in yazdığı “Acıtmışım Canını Sevdikçe” şarkısının sözlerine ve Cemal Süreya’nın o muhteşem şiiri “Sayım”ın varlığına rağmen...

Nazan Öncel’in “Hayvan”ı ise kesinlikle daha uzun süren bir rüyaydı. “Bebek Sevgilim” ve “Böyle Konuşma” Nazan Öncel’in 90’larını, Göç albümünü anımsatırken albüme adını veren “Hayvan”ın ise janti versiyonunu daha çok sevdim. “Canım Bir Yanlış Yapmak İstiyor”u ise kesinlikle eylemlerde slogan olarak kullanacağım:)

***


Müzik Festivali’nden...

- Glen Gould’a Saygı konseri: 10 Haziran, 20.00, Aya İrini

- Moskova Solistleri: 11 Haziran, 20.00, Aya İrini,

- Venedik Barok Orkestrası& Patricia Petibon: 13 Haziran, 20.00 Aya İrini

- Sonsuza Dek Tango: 15 Haziran, 21.00 Arkeoloji Müzesi Bahçesi

- İlhan Usmanbaş’tan Yola Çıkanlar &YoldanÇıkanlar Dünya Prömiyeri, 16 Haziran, 20.00 Aya İrini

DİĞER YENİ YAZILAR