Gazete Vatan Logo

Boris’in dedesini asılmış görmek İsmet Paşa’yı çok öfkelendirdi

İngiltere’de AB’den ayrılma yanlısı grubun önde gelen isimlerinden Boris Johnson’ın büyük dedesi ‘Milli Mücadele’ ve ‘Mustafa Kemal’ muhalifi Osmanlı gazetecisi Ali Kemal, 1922’de İzmit’te linç edilerek bir direğe asılmış. İsmet Paşa bu ölüm şekline çok öfkelenmiş...

Boris’in dedesini asılmış görmek  İsmet Paşa’yı çok öfkelendirdi

İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ta milyonlarca seçmen, ülkenin Avrupa Birliği’nden (AB) çıkıp çıkmamasını oylamak için Perşembe günü sandık başına gitti. Referandum sonucunda, Birleşik Krallık’ın AB’den çıkmasını isteyenlerin zaferi kesinleşti. Şok sonucun ardından, AB yanlısı İngiltere Başbakanı David Cameron istifa kararı aldı.

Cameron’un koltuğunun en büyük adayı ise eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson.

AB’den ayrılma yanlısı grubun önde gelen isimlerinden İngiltere’nin müstakbel başbakanı Boris Johnson’ın büyük dedesi ise Ali Kemal.. 1922’de İzmit’te linç edilerek öldürülmüş ‘Milli Mücadele’ ve ‘Mustafa Kemal’ muhalifi Osmanlı gazetecisi.. Ali Kemal’in İngiliz eşinin bir başka evlilikten olma oğlunun torunu Johnson’un Türkiye kamuoyu yakından tanıyor. Peki Ali Kemal’in trajik hikayesi ne? Tarihçi Ayşe Hür, Ali Kemal’i şöyle anlatıyor...

Padişahtan yüklüce para aldı

Asıl adı Ali Rıza olan Ali Kemal, 1869’da İstanbul’da doğdu, Mekteb-i Mülkiye öğrencisiyken 1886’da Paris’e gitti, iki yıl sonra İstanbul’a döndü. Siyasal faaliyetleri yüzünden 1889’da Halep’e sürüldü. Bu sürgün sırasında iki roman kaleme aldı ardından tekrar Paris’e gitti. Paris’te Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu’nu okurken İstanbul’daki İkdam gazetesine yazılar yazdı. Batı kültürüne hayranlıkla yoğrulmuş yazılarını Ali Kemal imzasını atıyordu. Ancak, bazı nedenlerle 1900-1908 arasını Mısır’da geçirdi ve Meşrutiyet’in ikinci kez ilanından sonra İstanbul’a döndü. Gelir gelmez padişahın huzuruna çıkması, padişahın kendisine yaptığı iltifatları ve verdiği paraları kabul etmesi İttihatçıların tepkisini çekti. Bu tarihten sonra tarafların arası hiç düzelmedi. Sahip olduğu Peyam gazetesi kapatılınca tekrar yurt dışına gitmek zorunda kalan Ali Kemal, ancak Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesini tescil eden 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’a geri dönebildi.

Haberin Devamı

İnönü: Bu kabul edilemez

Nurettin Paşa Boris’in büyük dedesi Ali Kemal’in linç edildikten sonra cesedini telegraf direğine astı. İsmet İnönü bu manzarayı görünce “Bu kabul edilemez” diye tepki gösterdi, “Bir insan ya savaş meydanında ya da mahkemede yargılanıp ölür. Bu tarz bir ölüm kabul edilemez...”

Haberin Devamı

Boris paraşütle indi

Brexit cephesinin önde gelen savucularından eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson, İngiltere Başbakanı Cameron’un üç ay içinde görevi bırakacağını açıklamasından sonra ülkeyi yönetecek en güçlü aday oldu.

Mustafa Kemal’i eleştirdi sonra baltayı taşa vurdu

Damat Ferit Paşa kabinesinde kısa süre Maarif ve Dahiliye Nazırlığı yaptıktan sonra Peyam-ı Sabah’ta yazmaya başladı. Acımasız eleştirilerini, artık can düşmanı İttihatçıların devamı olarak gördüğü Anadolu hareketine yöneltti. Eleştirilerinin içeriği ve dozu hakkında fikir vermesi için yazılarından birkaç cümle verelim: “Avrupa ile zıt gitmek, hele tepişmek bu devlete hiçbir zaman fayda temin etmedi, lakin daima zararlar iras eyledi” (30 Ocak 1920), “Düşmanlar, Teşkilat-ı Milliye’den bin kere daha iyidir” (23 Nisan 1920), “İdam, idam, idam! Mustafa Kemal cezasını bulacak!” (25 Nisan 1920), “Mustafa Kemal’in maskaralıkları” (7 Mayıs 1920), “Büyük Millet Meclisi, küçük heriflerin esiridir” (28 Mayıs 1920), “Mukadderatımızı Ankara’ya bırakmamalıyız” (1 Ocak 1922).

Haberin Devamı

Ancak, 30 Ağustos Zaferi’nden sonra baltayı taşa vurduğunu fark etmiş olmalıydı ki, “Her fert içtihadında serbesttir... Öyle olduğu için (Ankara’nın) içtihadına muhalif kanaatte bulunana hürmet etmesi gerekir” demişti. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu üzerine attığı başlık “Türk’ün Bayramı” idi. Ertesi gün de “Gayeler bir idi ve birdir” dedi ve bir daha fikir beyan etmedi, ancak susmakta çok geç kalmıştı.

Derdest edildi

Zaferi garantileyen Ankara, muhalifleri tasfiye etme işine kendisi ile başlamıştı. İstanbul Polis Müdür Muavini Sadi Bey’in görevlendirdiği dört kişilik ekip maceralı bir tramvay yolculuğundan sonra İstiklal Caddesi’ndeki Serkldoryan Pasajı (eski Emek sinemasının olduğu bina) yakınlarında, berber Marcel’in dükkanında kıstırdıkları Ali Kemal’i silah zoruyla bir taksiye bindirdiler, önce Samatya’daki bir eve, sonra da motorla İzmit’e götürdüler. Tarih 6 Kasım 1922’yi gösteriyordu.

Haberin Devamı

Ben Artin Kemal değilim, Ali Kemal’im

Ardından İzmit’te konuşlanmış 1. Ordu Komutanı ‘Sakallı’ Nurettin Paşa sahneye girmişti. Ali Kemal’e “Sen kimsin?” diyen paşanın “Ali Kemal” cevabı üzerine “Haa, Artin Kemal dedikleri adam sen misin?” diye üstelemesi, Ali Kemal’in de istifini bozmadan: “Hayır efendim. Ben Artin Kemal değilim. Ali Kemalim” demesi pek meşhur bir anekdottur. En az onun kadar meşhur olan da Ali Kemal’in hayatını sonlandıran linç olayıdır. Nurettin Paşa, Rahmi Bey’i çağırarak “Şimdi sokaktan birkaç yüz kişiyi büyük kapının önünde toplat. Kapıdan çıkarken Ali Kemal’i öldürsünler, linç etsinler” der. Kısa sürede toplanan güruhun Ali Kemal’in üzerine ‘bir kara bulut gibi’ çullandığını Nazım Hikmet’in şiirinden biliyoruz.

‘Bu kabul edilemez’

Ali Kemal’i paramparça eden güruh, ayaklarına bir ip bağlanarak sokaklarda dolaştırılmıştır. Nurettin Paşa, bu büyük marifeti, Lozan Konferansı’na gitmek üzere trenle İzmit’ten geçecek olan İsmet Paşa görsün diye, istasyonun yakınındaki küçük tünelin üstüne bir sehpa kurdurur ve Ali Kemal’in ölü vücudunu astırır. Falih Rıfkı‘ya göre İsmet Paşa meşalelerle aydınlanan sehpayı uzaktan ‘Bu kabul edilemez’ diyerek başını eğmiş ve hiç bakmayarak binaya girmiş, orada Nurettin Paşa’ya söylemediğini bırakmamıştır.