Gazete Vatan Logo

Türkiye’nin en iyi dört kadın tenisçisinden biriyim

O, tescilli bir güzel... O, bir tiyatro oyuncusu... O, bir dizi yıldızı...

O, 12 sene devam eden Mahalle’nin Muhtarları dizisinin kuaför Behiyesi... O, bir anne... O, bir tenis tutkunu... O, tenisteki performansıyla 40 yaş ve üstü Milli Takımı’na seçilen başarılı bir raket... O bir Filiz Taçbaş...


Yıllar o kadar çabuk geçti ki...” sözleriyle hızla akan zamana sitem ediyor Filiz Taçbaş... Bu işe başlayalı 24-25 sene olmuş. 1981 yılında Günaydın Gazetesi’nin düzenlendiği yüz güzeli yarışmasında birinci seçilince, “şöhretlerin dünyasına” adım atıvermiş. İlk olarak Abdullah Şahin’le Nokta Tiyatrosu’nda çalışmaya başlamış. Turneye çıkıp tüm Türkiye’yi dolaşmış. İlk oyunu Şaşkın Damat... Ama o dönemler para kazanmak bugünkü gibi kolay değilmiş. Şartlar zormuş, zor... Sahne amiri sıfatıyla dekor da taşımış, sahneyi de hazırlamış... “İyi ki o dönemleri yaşamışım” diyor Taçbaş... Sonrası ise bir dolu dizi macerası... Yayınlandığı 12 yıl zarfında reyting rekorları kıran Mahalle’nin Muhtarları serüveni... Şu anda yine reyting rekorları kıran başka bir dizide oynuyor; Arka Sokaklar’da... Ama daha da önemlisi Tenis Milli Takımı’na seçildi. Milli Takım’a seçilen ilk oyuncu unvanın da sahibi oldu. O artık Türkiye’nin en iyi dört kadın tenisçisinden biri... Antalya’da geçtiğimiz hafta düzenlenen, 171 ülkenin katıldığı Seniors Dünya Şampiyonası’nda Bayanlar 40+ Double maçında beraber oynadığı Harika Özkara ile Amerika’ya karşı mücadele etti. Amerika’nın güçlü raketlerinden Gretchen Magers ve Ellen Markowitz karşılaşan Taçbaş ve Özkara çifti setlerden üç oyun alırken 6/1-6/2 maçı kaybetti. “Bunun Milli Takım forması altındaki ilk tecrübesi” olduğunu söyleyen Taçbaş, gelecekte büyük başarılara imza atmakta kararlı...

Ne zaman başladınız tenis oynamaya?
14 yıl önce başladım. Doktorumun önerisiyle. Sağlık için tenis oynamamı tavsiye etti. Ben de raket alıp, derslere başladım. Milli olmayı hedefledim. Ve en sonunda da bunu başardım.

Milli Takım seçmeleri nasıl oluyor?
Elemeler var. Elemelere girebilmek için yıl içinde en az 4 klasman turnuvasında korta çıkmanız gerekiyor. Ben 5 turnuvaya katıldım ve bunların 4 tanesinde final oynadım. Böylece çok yüksek bir puana ulaşarak milli takım elemelerine katılma hakkı elde ettim. İzmir’de yapılan elemelerde de 8 sporcu arasında ilk dörde girerek Milli Takım’a seçildim. Yani şimdi Türkiye’nin en iyi dört kadın tenisçisinden biriyim.

İlk maçınızda maalesef yenildiniz...
Evet, bu şampiyonada gördüm ki daha çok çalışmamız gerek. Türkiye olarak teniste daha yolun başındayız. Ama bir daha ki sefere kesinlikle daha iyi sonuçlar elde edeceğime inanıyorum.

Hem oyunculuk hem de tenis... İkisi de disiplinli çalışma gerektiren işler. Birliktelikleri zor olmuyor mu?
Ben sette az çalışıyorum. Haftada bir gün çalışıyorum ya da 2 gün. Bir de dublajımız var. Gidiyorum, 10 dakikada işimi hallediyorlar. Hem spordan sonra sete gittiğimde performansımın çok daha yüksek olduğunu hissediyorum. Spor sadece fiziğimi değil ruhumu da güzelleştiriyor. İstisnalar kaideyi bozmaz ama spor yapan kişiler dürüst insanlardır. Aileler onun için çocuklarını spor yapmaya yönlendirmeli.

Ama tenis pahalı bir spor...
Hayır, neresi pahalı. İnsanlar sigaraya, birçok şeye para veriyor. Raketin tanesi diyelim ki 120 YTL. Bir kere alıyorsun, 10 sene kullan. Herkesin elinde mutlaka eşofmanı, bir tişörtü, bir spor ayakkabısı vardır. Bir hocadan ders alabilirler.

Birçok tiyatro oyuncusu, dizileri para kazanmak için araç olarak görüyor. Oyunculuk sizin için de araç mı?
Hayır, ben oyunculuğu severek yapıyorum. Zaten bizler orta halli oyuncularız. Bu işin emektarı olarak tüm sıkıntıları çekeriz ama o kadar büyük paralar almayız. Yine de Allah bereket versin, iyiyiz. Ayağım uğurlu mu geliyor, bilemiyorum. Benim oynadığım diziler çok uzun sürüyor. Geçen gün bir programda sunucunun da dikkatini çekmiş olacak ki beni “Uzun dizilerin oyuncusu” diye takdim etti. Çok hoşuma gitti. Çok kısa sürede biten dizilerde oyuncu olmaktan iyi.

Güzellik yarışmasına nasıl girdiniz?
Meslek lisesinde okuyordum. Arkadaşlarım güzellik yarışması olduğunu söylediler. Resim gönderdik. Ve ben daha sonra tamamen bunu unuttum. Anneme söylemiştim. O da pek önemsemedi. Bir gün kapımız çaldı, postacı geldi. Finale kaldığımı öğrendim. “Anne ne yapacağız” diyordum panikten. Benim üzülmemi istemedikleri için ilk başta karşı çıktılar. Kazanınca çok sevindiler. Babam ilk kez kucağına aldı beni. Ağabeyim ve annemle İstanbul’a gittik. Hayatımda ilk kez uçağa biniyor ve İstanbul’a gidiyordum. Çok küçüğüm o zamanlar, utancımdan iki kelimeyi biraraya getirip konuşamıyorum bile. Baktım havalı kızlar var. Jüride Hümeyra, Cüneyt Arkın, Halit Kıvanç... Sıra bana geldi ve “Nasıl bir filmde oynamak isterdin” dediler. Ben de ’Başrolde mi?’ diye sordum. Bir kahkaha koptu, o soru üzerine 9 jüriden tam puan almıştım. Çok güldüler, birinci seçildim.

Mankenlik de yapmıştınız, değil mi?Şimdikilerin aksine, ben önce tiyatro yaptım. Daha sonra manken oldum. Bu değişik bir şeydi, eğlenceli bir şeydi benim için. En güzel olan tarafı Zuhal Yorgancıoğlu’nun defilelerine çıkmış olmam. Arap ülkelerine, Yugoslavya’ya gittik. Çok hoştu, çok güzel ağırlanıyorduk oralarda. Yurtdışında Türkiye’yi temsil ettim. Bu da çok güzel ve gurur verici bir olaydır.

O zaman karşı değilsiniz, mankenlerin şarkıcı, şarkıcıların oyuncu olmasına...
İnsanın içinde olacak ki başarılı olabilsin. Bu içten gelen, Allah vergisi bir şey, okulunu da okursun, kitabını da okursun istediğini yaparsın. İçinde yetenek yoksa mümkün değil.

Hülya tenise çok şey kattı
ama rezalet giyiniyor


Hülya Avşar’ın tenis konusundaki merakını saygıyla karşılıyorum. Türk tenisine çok şey katmıştır. En azından ilginin artmasına yardımcı olmuştur. Ancak giyinmeyi bilmiyor bence. Çok kötü, rezalet giyiniyor. Tabii ki mecbur değilsin ama tenisin belli bir kıyafeti ve estetiği vardır. Benim tenis kıyafetim; eteğim, tişörtüm, çorabım, şapkam beyazdır. Gerçi artık değişti, renkli de giyinebiliyorsun. Moda tasarımcıları tenis için özel kreasyonlar yapıyor. Tenis oynamasına gelince... Milli olamaz. Çünkü çok zor, çok çalışması ve bir hedefinin olması lazım.


Haberin Devamı