“İyiki doğdun AB”

25 Mart 1957’de, tam 50 yıl önce, altı Avrupa ülkesinin liderleri Roma’da toplandı. Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’u biraraya getiren Avrupa Ekonomik Topluluğu Anlaşması, kenti süsleyen tarihi mekanlarından birinde imzalandı

Haberin Devamı

25 Mart 1957’de, tam 50 yıl önce, altı Avrupa ülkesinin liderleri Roma’da toplandı. Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg’u biraraya getiren Avrupa Ekonomik Topluluğu Anlaşması, kenti süsleyen tarihi mekanlarından birinde imzalandı.

Altı ülke savaşın harap ettiği ihtiyar kıtayı kalıcı bir barışa götürme umudu ile yola çıkıyordu. İlk aşamada ekonomik bütünleşme hedeflendi. Gümrük duvarlarını kaldıran bir “Ortak Pazar” kuruldu. Böylece bugünkü Avrupa Birliği’nin temelleri atıldı.

Soğuk savaş döneminde ülke sayısı önce İngiltere, Danimarka ve İrlanda’nın katılımı ile dokuza, sonra Yunanistan’la 10’a, derken İspanya ve Portekiz’le 12’ye, nihayet Avusturya, Finlandiya ve İsveç’le 15’e yükseldi.

Sovyetler Birliği’nin dağılması Slovenya, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan, Estonya, Litvanya, Latviya’yı getirdi. Malta ve Kuzey Kıbrıs’la beraber 25 ülke etti. Bu yıl Bulgaristan ve Romanya’nın da girmesi ile AB üyesi ülke sayısı 27’ye ulaştı.

Bugün itibariyle Avrupa ve AB özdeş sayılabilir. Batı, Kuzey ve Orta Avrupa’da sadece üç küçük ülke, İsviçre, Norveç ve İzlanda kendi arzuları ile birlik dışındadır. Eski Yugoslavya’nın sorunlu yeni devletleri (Sırbistan, Makedonya, Hırvatistan, Bosna) ve Arnavutluk’la güney doğu Avrupa da bütünleşmiş olacaktır.

Tarihi bir başarıdır
50 yıl bireysel yaşamda çok uzun, ama tarih için çok kısadır. 50 yılda katedilen mesafe, AB’yi insanlık tarihinin en başarılı siyasi-toplumsal projelerinden biri, belki de birincisi yapmaktadır.

Ekonomik boyutu zaten çok açıktır. Ayrıca üstünde durmaya gerek bile yoktur. Büyük AB pazarının getirdiği ölçek olanakları Avrupalı üreticilere küresel rekabette önemli üstünlükler sağlıyor. Bölünmüş milli piyasaları ile AB ülkeleri bugünkü refah düzeyine asla ulaşamazlardı.

Siyasi boyutu da aynı derece nettir. AB’nin demokrasi ve istikrar için hayati bir çekim merkezi olduğu inkar edilemez. Önce kendi içsel dinamikleri ile piyasa ekonomisine ve demokrasiye geçmekte zorlanan komşularını (Yunanistan, İspanya, Portekiz) dönüştürdü.

Komünizmin çökmesinden sonra ise Doğu Avrupa ülkelerinin demokrasiye ve piyasa ekonomisine geçişini kolaşlaştırdı. Aynı gözlemi Türkiye için yapabiliriz. AB’ye üyelik vizyonu Türkiye’de reform sürecini hızlandırmıştır.

Avrupa federalisti
Avrupa projesinin önemini ve sonuçlarını 1960’ların sonunda kavradım. Yavaş yavaş kendime “Avrupa federalisti” demeye başladım. O günlerden bu yana hem Avrupa’nın kendi içinde, hem Türkiye’nin Avrupa ile bütünleşmesini her aşamada destekledim. Tavrım bugün de aynıdır.

Hızlı dönüşümün AB içinde bir takım hazım sorunları yaratmasına şaşırmıyorum. Çocukluktan olgunluğa geçiş sancılıdır. Son 50 yılın da kanıtladığı gibi, ekonomik bütünleşme işin kolay kısmıdır. Siyasi bütünleşme ise daima daha zordur. 50’nci yaş gününde “İyi ki doğdun AB” diyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR