Bir babaya nasıl karar verilir?

Bir doğu toplumuna köşe yazan doğu toplumunun bir ferdi olarak hayli iddialı ve de münasebetsiz bir soru sorduğumun farkındayım

Haberin Devamı

Bir doğu toplumuna köşe yazan doğu toplumunun bir ferdi olarak hayli iddialı ve de münasebetsiz bir soru sorduğumun farkındayım.

Doğu toplumlarının kadınları böyle bir soru soramaz çünkü. Onlar adamlar tarafından alınırlar, çocuklar da seve seve veya sevmeye sevmeye o adamdan yapılır. Nokta. Babalar kim olsun diye karar vermez.

Ve lakin bizim gibi kadınlar da var. Gençken hasbelkader evlenip habara gübere yapmadıysan, 30 küsur yaşındaysan soruyorsun.

Mesele evlilik değil. İyi bir evlilik, hadi daha modern olalım, iyi bir ilişki, iyi bir “baba” da yaratacak diye bir şey yok. Senin adamda bayıldığın şeylere bakalım velet bayılacak mı?

Gece gündüz çalışan meşhur bir iş adamı senin başını döndürebilir ama buna hangi çocuğun ihtiyacı vardır ki?

***

Şöyle gerzo bir düşünce hakim. Zengin adamdan, şöhretli adamdan, kültürlü adamdan, yakışıklı adamdan olsun da SÜPER bir bebeğimiz olsun!

Minicik bir spermden ne büyük beklentiler ya Rabbim.. O mikrop kadar şeyin içinde kütüphaneler var sanki.

“Proje çocuk” üreticilerine kötü bir haberim var: Böyle bir şey yok. Ne zeki adamlardan ne şapşal çocuklar doğuyor! Ve ne güzellerden ne çirkinler.. Karakter de keza.. “Senin de karizman var benim de karizmam var hadi karizmatik bir bebek yapalım” derken “keriz”matiğin önde gideni bir Kütükcan’ın oluverir. Veya nefis bir Embesgül’ün.

Velev ki tutturdun, bu “proje çocuk” senden mavi göz, ondan sıkı popo aldı diye mutlu olacak mı bakalım? Mesele iyi bir fabrika ürünü mü çıkartmak?

Para gider gelir.. Şöhret gelir gider. Kültür dediğin beş yılda bayatlayabilen bir şey. Kendini en entelektüel sayanların düştüğü halleri de görüyoruz interneti kullanamadığı için.

Geriye ne kalıyor?

Anne babamızdan alıp alacağımız nedir? Ya da artık tersinden bakmam lazım: Verip verebileceğimiz nedir?

***

Ben baba sevgisi görmemiş biriyim. Doğruya doğru. Bilmiyorum. Babasının prenses kızı değildim. Babasının prenses kızını geçtim babasının herhangi bir şeyi bile değildim. Ne varsa anneden.

Hayır! Alışılmıyor buna. Hayat boyu bir yara. Kapandığını sandığın anda bakıyorsun şakır şakır kanıyor. Dikiş tutmuyor. Sokaklarda, filmlerde babasıyla kucaklaşan, oynayan, gülüşüp, şakalaşan çocukları görünce gözlerim HÂLÂ yaşarır. Elimde değil. Böyle acayip, iskelesiz, dubalar üzerinde bir hayat hissi verip duran, sevimsiz bir şey..

Okuduğum iyi okullar, yaptığım iyi işler, sevdiklerim, sevenlerim ne kadar telafi etti? Şüpheli. Duruyor işte..

***

Gözümün önünde bir sahne gelip duruyor: Babası kızını bisikletinin arkasına, çocuk koltuğuna oturtuyor, tam hareket edecekken yarım dönüp kızına bakıyor, tatlı tatlı gülümsüyor ve kızı, babasına yeniden ve yeniden ve yeniden aşık oluyor..

Kendimin de tav olduğu o gülümseme kızımı da dondurma gibi eritiyor..

Günde sekiz yüz kırk altı kere falan kafamda bu sahneyi oynatıyorum.

Bir kadın, çocuğuna, aşık olacağı, ölüp biteceği bir babadan daha güzel başka ne verebilir?

Gerisi zırvalık.

DİĞER YENİ YAZILAR