ADD’ye şok denetim bal gibi baskıdır!

Günlerdir demokrasilerin olmazsa olmazlarını yazıyorum. Bunlardan biri, belki de önemlisi; “muhalefete ve eleştiriye saygı”dır...

Haberin Devamı

Günlerdir demokrasilerin olmazsa olmazlarını yazıyorum. Bunlardan biri, belki de önemlisi; “muhalefete ve eleştiriye saygı”dır...

Ne yazık ki iktidar bu konuda da sınıfta kalıyor.

Önce muhalif programlar yapan Kanaltürk TV’nin yönetici ve programcılarının hesapları didik didik edildi.

Şimdi de Atatürkçü Düşünce Derneği’ne (ADD) yönelik “şok inceleme” başlatıldı.

Biliyorsunuz ADD, Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına adaylığını engellemek için 96 sivil toplum kuruluşunu 14 Nisan’da Ankara’nın Tandoğan Meydanı’nda miting yapmaya davet etmişti.

Sen misin milleti “kışkırtan?”

İçişleri Bakanlığı, biri mülkiye başmüfettişi olmak üzere 5 müfettişi ADD’nin Genel Merkezi’ndeki tüm evrakları incelemekle görevlendirmiş...

Ortada ne isnat edilen bir suç var, ne de soruşturma konusu... Zaten amaç “baskı” olunca, “suç”u bulmak da müfettişlere kalıyor!

Şimdi bu 5 müfettiş, dernek binasında kendilerine tahsis edilen odada harıl harıl çalışıyor...

Evraklarda bir şey bulamadıklarını varsayalım; önemli mi?

Onlar da tuvaletlerin yeterince temiz olmadığını söylerler, belediye ekipleri girer devreye...

Belediye de bir şey bulamazsa Sağlık Bakanlığı elemanları, ardından Maliye müfettişleri!

***

Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesini savunanlar kadar, buna karşı çıkanların da olması; demokrasinin ve çok sesliliğin gereğidir...

Zaten bunun tersi garip olur...

ADD üyeleri de kendi dünya görüşlerine göre böyle bir adaylığa sıcak bakmıyor; ne var bunda?

AKP’liler gibi düşünmeyen ve bu partiyi desteklemeyen herkesi sindirmeye, korkutmaya çalışmak niye?

İktidarın, kendisine her karşı çıkanı elinin tersiyle itmesinin, toplumsal muhalefeti daha da büyüteceği ve güçlendireceği neden görülmüyor?

Bugünkü iktidar partisi, kendisini “dışlayan” ve baskı altına almaya çalışan önceki iktidarlar sayesinde iktidar olmadı mı?

***

Kısacası; demokrasilerden çok sesliliği ve hoşgörüyü çıkarırsanız, geriye sadece “seçilmişlerin diktatörlüğü” kalır...

Diktatörlerin kaderi de yok olup gitmektir!

***

PORNO
AKP’nin Güngören İlçe Başkanlığı Gençlik Kolları’ndaki iki yönetim kurulu üyesinin, birlikte çalıştıkları kadınlarla ilgili internette yazıştıkları ortaya çıkmış...

Metni okuduğunuzda “Bu kadarı ancak porno sitelerinde olur” diyorsunuz...

Bu parti; sözüm ona dini değerlerimize bağlı... Ama bazı üyelerinin, hatta yöneticilerinin ne din umurlarında, ne de siyaset!

Onlar sadece “iktidar” peşinde...

İki anlamda da:

Hem parasal, hem de cinsel!

***

Günün sorusu
AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez, uyuşturucu satışına dikkat çekmek amacıyla kendisini “alıcı” olarak tanıtmış ve esrar satın almış...

İyi ki Sayın Çömez, tırmanan yasadışı fuhuş sektörüne kafayı takıp “alıcı” kılığına girmedi! Yoksa onu, eşinin elinden kim kurtarabilirdi?

***

Akademik dünya bölünüyor mu?
Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu arasındaki kavga, haftaya damgasını vurdu. Kurul; Cemil Çiçek ve Adalet Bakanlığı Müsteşarı katılmadığı için uzun bir süredir toplanamıyor.

Başta Türkiye Barolar Birliği olmak üzere birçok kurum Adalet Bakanı’nın bu tavrına tepki gösterdi. Marmara, Dokuz Eylül, Akdeniz, Başkent, Bilkent, Yeditepe, İstanbul Kültür, Maltepe, Çankaya, Galatasaray ve Ankara üniversitelerinin hukuk fakültesi dekanları da ortak bir açıklama yaparak, bunun yargı bağımsızlığına müdahale olduğunu öne sürdü...

Ben olayın bu kısmıyla ilgiliyim:

Türkiye’de kaç tane hukuk fakültesi var?

29!

Peki; kaçı bu açıklamaya imza koymuş?

Sadece 11’i...

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin de dahil olduğu tam 18 hukuk fakültesinin ise imzası yok!

Demek ki onlara göre; Adalet Bakanı’nın tavrı “hukuki...”

***

Önceki yıllarda üniversite camiası böylesi konularda “fire vermemeye” özen gösterirdi... Şimdi onlar da paramparça!

Bu durum, AKP’nin akademik dünyayı da ele geçirmeye başladığı anlamına gelmez mi?

DİĞER YENİ YAZILAR