Toplumsal uzlaşma ile seçim

Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak en çok tekrarlanan formül, “toplumsal uzlaşma ile seçilsin” şeklinde

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak en çok tekrarlanan formül, “toplumsal uzlaşma ile seçilsin” şeklinde.

Bu formülün içeriği de kuşkusuz kullananlara göre değişiyor. Kimileri, daha çok AKP dışındaki siyasi partiler, bunu söylerken Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmamasını kastediyor.

Bazıları ise, yine Erdoğan dışında bulunacak ismin medyanın genel onayına bağlı olduğunu düşünüyor, hatta yazıyor.

Kimileri Cumhurbaşkanı olacak kişinin kesinlikle AKP’ye yakın olmaması gerektiğini söylemek istiyor.

***

Halk tarafından seçilmediğine göre “toplumsal uzlaşma” denildiğinde, aslında bu kavramın içinde “halk” ya da “seçmen” bulunmuyor. Siyasi partiler ve medya ile bazı etkili sivil toplum örgütlerinin ve kurumların anlaşmasının adı “toplumsal uzlaşma” oluyor.

Böyle bir uzlaşmayı sağlamak da zordan öteye, imkânsızdır. Eninde sonunda AKP tek başına iktidar olmuş, kendisinin getirmediği bir seçim sistemi dolayısıyla rahat iktidar olmuş bir siyasi partidir. Sahip olduğu Meclis çoğunluğu da ona cumhurbaşkanını belirleme imkânını veriyor.

“Toplumsal uzlaşma” istendiği zaman ne olabilir? Başbakan ve Meclis Başkanı birkaç isim belirler, bu isimler gazete yöneticilerine, TÜSİAD’a, Genelkurmay Başkanlığı’na iletilir, onlardan gelecek tepkilere göre de bir isim belirlenir... Mesela...

Böyle bir şey olamayacağına göre de “toplumsal uzlaşma” denilen durumun ne toplumla ne de uzlaşma ile ilgisi olabilir.

***

Toplumsal uzlaşma ile kastedilen aslında çok basittir: Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmasın (çünkü toplumun bir kesiminin ona güveni olmadığı gibi eşinin kapalı olması da ülke açısından sakıncalıdır), AKP’nin çok uzağında olmayan ama diğer güç merkezlerinin de karşı çıkmayacağı bir isim bulunsun.

Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanları arasında, kendi dönemlerinin koşullarında bu tanım ve talebe kısmen uyan iki isim vardır. Bunlardan biri Fahri Korutürk, ikincisi de şu andaki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’dir.

İkisi dışında bütün cumhurbaşkanları siyasi güçleri sayesinde seçilmişlerdir ve “karşı” taraftakilerin hiç onaylamadığı isimlerdir. Buna asker cumhurbaşkanları da dahildir.

Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimlerinin hiçbirinde “toplumsal uzlaşma” olmamış, zaten aranmamıştır. Atatürk kendi siyasi gücüyle gelmiştir, İnönü yine kendi siyasi gücüyle cumhurbaşkanı olmuştur. Celal Bayar’ı, Turgut Özal’ı kendi partisi seçmiştir. Süleyman Demirel’i oğul İnönü’nün desteğiyle kendi partisi seçmiştir.

Cemal Gürsel ve Cevdet Sunay silah gücüyle cumhurbaşkanı olmuştur. Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanı olmasının nedenlerinden biri de yine sivil siyasilere kuşkusu kaybolmamış askeri kesimi emekli amiral kimliği ile yatıştırmaktır.

***

Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimlerinde hiçbir zaman “toplumsal uzlaşma” olmamıştır, sadece bazı siyasi uzlaşmalar olmuştur. Siyasi pazarlıklar sonucu varılan uzlaşmaların adı da, Sezer’in seçilmesinde olduğu gibi, adı üzerinde “siyasal” uzlaşmadır.

Şu anda da “toplumsal uzlaşma” sayılamayacak ve içeriğinin ne anlama geldiği belirsiz kavramlar kullanmak yerine konuyu açık açık konuşalım:

Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olsun mu olmasın mı? Olursa ne olur? Olmazsa ne olur?

Sorular aslında bu kadar basittir.

Ve asıl toplumsal uzlaşma bu sorulara demokratik düzenin ilkeleri çerçevesinde cevap verilmesini sağlamak konusunda olmalıdır.

DİĞER YENİ YAZILAR