Uzlaşmanın pratiği var mı?

AKP ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dışında herkes aynı şeyi söylüyor: Cumhurbaşkanı uzlaşmayla seçilsin...

Haberin Devamı

AKP ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dışında herkes aynı şeyi söylüyor: Cumhurbaşkanı uzlaşmayla seçilsin...

TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ, “Cumhurbaşkanı uzlaşmayla seçilmelidir” diye açıklama yapıyor. Odalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da benzer temennilerde bulunuyor. Özetle iş dünyası ve sivil toplum örgütleri, cumhurbaşkanlığı seçiminin ülkede yeni bir gerilim kaynağı olmaktan çıkarılmasını istiyor. Bunun için de iktidarla ana muhalefet CHP’nin uzlaşması öneriliyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da, dün NTV’ye yaptığı açıklamada yeni cumhurbaşkanını uzlaşmayla seçmenin şart olduğunu söyledi. Anayasa’nın cumhurbaşkanlığı seçimini düzenleyen 102. maddesini, seçimin ilk iki turu için toplantı yeter sayısının salt çoğunluk olan 367 olmasını şart koşuyor diye yorumlayan Baykal, bunun da uzlaşmayı kaçınılmaz kıldığını düşünüyor.

“Aksi takdirde seçim mahkemelik olur” diyerek doğabilecek gerilimin de sinyalini veriyor.

Herkes uzlaşma diyor da, “uzlaşma nasıl olacak”; o konuda kimsenin somut bir önerisi yok. Top iktidar partisinin alanına atılıyor. Doğal olarak ana muhalefet partisi uzlaşma girişiminin iktidardan gelmesini bekliyor. Bunun için de iktidarın, Tayyip Erdoğan’ın önce uzlaşı fikrini benimsemesi, kendini buna alıştırması gerekiyor.

Kolay değil. Bir kere Türk siyasetinde uzlaşı kültürü çok zayıf. Bugüne kadar yaşanan kritik gelişmeler de hep gösterdi ki, istisnai olarak sağlanabilen uzlaşmalar da genellikle derin baskı sonucu zoraki biçimde gerçekleştirilebildi.

Onun dışında normal koşullarda taraflar, uzlaşmayı, genellikle kendi tercihini karşı tarafa kabul ettirmek olarak algıladı hep.

Yarın da cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde uzlaşma arayışı fiilen başlasa bile sonuç farklı olmayacak. Muhalefet iktidarın kendi önereceği adayı kabullenmesini, iktidar da tersinin kabullenilmesini isteyecek ve bundan da hiçbir sonuç çıkmayacak.

AKP sözcülerinin ve Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar yaptıkları açıklamalar da uzlaşının pek kolay olmayacağını zaten gösteriyor.

Tayyip Erdoğan aylar öncesinde cumhurbaşkanı adayı konusunda bir uzlaşma tarifi yapmış ve özetle şunu demişti:

“Önce parti teşkilatlarının sivil toplumun görüşünü alırım, sonra parti meclis grubunun. Ondan sonra da arkadaşlarımla görüşüp karar veririz...”

Bu tarifte muhalefetle uzlaşıya yer yok.

Diyelim ki Erdoğan iş dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından gelen baskılar sonucu muhalefetin de görüşünü alma noktasına geldi. “Bizim adayımız budur, gelin uzlaşalım birlikte seçelim” mi diyecek? Bunu derse muhalefet kabul mu edecek?

Muhalefet de muhtemelen “parlamento dışından toplumu kucaklayan herkesin içine sinecek bir isim bulalım” önerisi getirecek. Onu da iktidar kabul etmeyecek.

Ama, iş dünyasının ve bazı çevrelerin bastırmasıyla belki iki taraf da sonuç çıkmayacağını bile bile bir uzlaşma tiyatrosu oynayacak.

Ama sonuçta Tayyip Erdoğan ne derse o olacak.

Uzlaşma kulağa hoş geliyor, herkes de arzu ediyor. Fakat görünen o ki, pratikte pek de mümkün gözükmüyor...

DİĞER YENİ YAZILAR