Hoş geldin Murat Han

Haydi gözümüz aydın, Türk Sineması yepyeni bir yüz kazandı. Adı, Murat Han... Abdullah Oğuz’un son keşfi

Haberin Devamı

Haydi gözümüz aydın, Türk Sineması yepyeni bir yüz kazandı. Adı, Murat Han... Abdullah Oğuz’un son keşfi. Zülfü Livaneli’nin romanından uyarlanan Mutluluk filminin başrol oyuncusu olur kendisi. Bilkent Üniversitesi Tiyatro bölümünü bitirmiş, üzerine de Robert De Niro, Marlon Brando gibi babaların yetiştiği ABD’deki Stella Adler Konservatuarı’nda eğitim görmüş. ANS’ye bir dizi projesi için gelmiş geliş o geliş. Abdullah Oğuz tutmuş kolundan Mutluluk’ta başrol vermiş. İyi de yapmış. Bıktık dön dolaş aynı yüzleri görmekten. Televizyonda aynı, sinemada aynı, gazetelerde aynı... Hoş, filmin diğer başrol oyuncusu da Özgü Namal. Kanyon’daki galadan eve döndüğümde Bebeğim adlı dizide ekranda karşıma çıktı o da. Bir oyuncunun başına gelebilecek en kötü zamanlama olsa gerek. (İyi yanı var mıdır ki?) Son dönemde vizyona girip de Özgü Namal’ın oynamadığı film var mı bilmiyorum ama bu biraz başka...

Üzerine yapışan o şirinlik muskası Axess kızı imajını Mutluluk’taki Meryem rolüyle de kıramazsa ömrü boyunca kıramaz bir daha.

Meryem kim mi dediniz?.. Taşkale Köyü’nde kendi halinde yaşayıp gitmekte olan gencecik bir fidan. Bir sabah göl kenarında ‘kirlenmiş’ vaziyette bulunuyor. Cezasını töre kesiyor. Namus temizleme vazifesi de amcaoğlu Cemal’e veriliyor. Töre kurbanı iki genç, çıktıkları ölüm yolunda bir profesörle karşılaşıyorlar. Bambaşka bir dünyanın içinde buluyorlar kendilerini. Asıl sürpriz ise finalde. Lakin oraya gelene dek fazla mı uzamış ne?.. Hani bazı sahneleri çıkartsam bir şey eksilmezdi gibi geldi. Dikkatimi çeken bir başka şey de jenerikteki oyuncu isimleriydi. ‘Çıkış sırasına göre yazılmıştır’ diye not düşülmüş. Yani ilk sahneden itibaren kim göründüyse o var, sırasıyla.

Özgü Namal’dan sonra onu göl kenarında bulan yaşlı çoban geliyor. Malum, genelde alfabetik sıra kullanılır, kimse gücenmesin diye. İsim krizine adil çözüm bulunmuş.

Sağlam öykü, sağlam müzik
Geç bunları, sadede gel derseniz... Sağlam bir öykü (ki, Fransa’da ayın kitabı seçilen Mutluluk, ABD ve dünyanın en büyük kitap zinciri Barnes&Noble ödüllüymüş aynı zamanda), öyküye yakışır güzellikte bir müzik, Abdullah Oğuz gibi işin ehli bir yönetmen, yaz tatilimin en güzel zamanını geçirdiğim Marmaris’in eşsiz koy manzaraları... Ah şimdi orada olmak vardı dedirten... Ve hiç bilmediğimiz, yabancısı olduğumuz bir dünya var Mutluluk’ta. O dünya ki, namus için göz kırpmadan insan öldürtüyor adama, kurbanlık koyun misali. Aynı adam, balık yerken boğazına kılçık kaçan kızı kurtarmak için ter döküyor ama... Aklın mantığın işlemediği bir dünya yani. Ve bir son dakika haberi: Mutluluk filminin Cannes Film Festivali’nde yarışması için başvurusu yapılmış. Kabul görürse göğsümüzü gere gere gönderebiliriz. Film olarak beğenilir beğenilmesine de, namus cinayeti gibi bir töre nedeniyle başımızı öne eğebiliriz.

Siz de Mutluluk’u bugünden itibaren izleyebilirsiniz. Alemlere akmadan önce ‘başka hayatlar’a kısa bir gezinti yapmak isterseniz...

DİĞER YENİ YAZILAR