Gazete Vatan Logo

Mati’de yürekler alev alev

Aradan bir haftadan uzun zaman geçti. Belki bu yüzden yaraların sarılmış olacağını, acının az da olsa geçmiş olacağını zannederek gittim Yunanistan’ın o küçük kasabasına. Meğer evler ve ağaçlar sönse de insanların yüreğindeki yangın henüz alev alevmiş.

Mati’de yürekler alev alev

Deniz kenarında bir aile. Beş kişi. En yakınları, 6’ncı fertleri bir hafta önce Atina’yı yakıp kavuran yangında can vermiş. Şimdi onu anmak için ellerinde bembeyaz güller var sadece. Onu kaybettikleri denizin sularına bırakıyorlar usulca. Gözyaşları serin sulara karıştıkça bir yerlerde o da hissediyordur diye düşünüyorlar. O, 21’inci yüzyılın en çok ölümlü orman yangınlarından birinde can veren 90’a yakın kişiden sadece biri. Onlarca yarım kalmış hikâye var geride. Evinin içinde sarılarak, denizde açıklarda, hatta başka kıyılarda bulunan cansız bedenler aslında o gün yaşananların vahametini de gözler önüne sermeye yetiyor de artıyor.

23 Temmuz’da Atina felaketi yaşadı

Birçoğu önce arabayla kaçmaya çalışmıştı. Ama duman yüzünden göz gözü görmüyordu. Bazıları alevler o arabaları yutunca can verdi. Şanslı olanlarsa arabaları terk edip dar, patika yollardan denize koştu bir umut. Kiminin kucağında çocuğu, kiminin alabildiği birkaç parça eşyasını koyduğu bavulu... Ama o yollar hep evlerin çitleri ya da duvarları ile kapalıydı. Aşamadılar bir türlü. İlerleyemediler. Kıyıya varabilenler ise saatlerce denizin içinde bekledi yardım gelsin diye. Fakat duman çok kuvvetliydi. Alevlerden kurtulsalar da o kapkara duman kapladı bu kez ciğerlerini. Baygınlık, kısa sürede boğulmalara neden oldu. 23 Temmuz 2018, Atina’nın kuzey batısındaki Mati’de tarihin kara kaplı defterine işte böyle geçti.

Haberin Devamı

Mati’deki acı hala ilk günkü gibi taze
Aradan bir haftadan uzun zaman geçti. Belki bu yüzden yaraların sarılmış olacağını, acının az da olsa geçmiş olacağını zannederek gittim o küçük kasabaya. Ama buram buram yanık kokusu da, arada yağan yağmurlara rağmen ayakkabıları simsiyah yapan küller de hala olduğu gibi duruyormuş meğer. Evler ve ağaçlar sönse de insanların yüreğindeki yangın henüz alev alevmiş. İnsan anca gidince anlıyor. Daha varmamıza kilometreler varken yol kenarında yanmış ağaçları görmeye başlayınca yangının ne kadar geniş bir alana yayıldığını fark ediyoruz. Kasabada ise artık temizlik çalışmaları var. Evler onarılıyor, hasar tespiti yapılıyor. Ama yanan her ağacı kaldırmak aslında korkutucu. Çünkü hala onlarca kişi kayıp. Artık umutlar tüketmiş. Mucize beklenmiyor. Bu yüzden her hamle büyük bir tedirginlik, büyük itina ile atılıyor.
Kasabanın yarısı yanmış yarısı yeşil
Mati Yunanca göz demek. Atina’nın merkezine 40 kilometre uzaklıkta gözbebeği tatil merkezi aslında. İzmir’in Çeşme’si gibi bir nevi. Atina’da yaşayanların yazlık evleri var burada. 1960’larda henüz 4-5 yaşındayken ailesiyle Cihangir’deki evinden Atina’ya göç eden Lela da uzun uzun anlatıyor bize. “İstanbul’dayken Büyükada’da yazlığımız vardı,” diyor. Hepsini satıp Atina’ya yerleştiklerinde ise Mati’deki yazlık evlerini aldıklarını söylüyor. Lela’nın eşi bahçede yanan ağaçları keserken o da terasındaki külleri temizliyor özenle. O şanslılardan. Sadece bahçesindeki müştemilat evi yanmış. Birkaç yıl önce oğlu için yapmışlar orayı. “Çok üzüldük, ama o sırada oğlum da içinde olabilirdi,” diye avutuyor kendini. Evi ise sapasağlam. Aslında Mati’nin yarısı bu şekilde. Şiddetli rüzgârın yanı sıra ağaçlardaki kozalaklar tutuşup bomba gibi etrafa fırladığı için böyle hızlı yayılmış yangın. Tabii o kozalak kimin bahçesine düşerse orası kül olmuş. Yan yana duran iki evden biri enkaza dönmüş, diğeri pırıl pırıl. Mati’nin en ünlü 5 yıldızlı otelinde de ufacık bile hasar yok. Tüm o siyahlığın ortasında yemyeşil çimleri, pembe zakkumlu bahçesi ile rahatsız edici güzelliğiyle küllerin arasında parlıyor. Öyle ki yarısı yanmış, yarısı yemyeşil yapraklarıyla duran ağaçlar var.
Şükretseler de konuştuklarımızın gözünde acı, bir o kadar da isyan var. Sıcaklığın 40 dereceyi geçtiği 23 Temmuz günü 50’den fazla orman yangını çıkmıştı Yunanistan’da. Hükümet diğerlerine ekip göndermeyi tercih etti. Mati’deki yangının büyüklüğünü biraz geç fark etti. Şimdi seferberlik ilan edilmiş olsa da yetersiz. Etrafta göstermelik birkaç polis ve asker var. Kurdukları çadırda ihtiyacı olanlara su ve meyve suyu dağıtıyorlar. Yunan Savunma Bakanı Kammenos’a göre felaketin bu denli büyümesinin, insanların kaçamamasının en önemli nedeni kaçış yolları üzerindeki binalardı. Gidince gerçekten de fark etmemek mümkün değil.
Denize çıkan tüm yollar kapanmış
Sahil kasabası olsa da doğrudan denize inen çok az sayıda yol var. Onlar da dik ve patika. Denizi görebilmek için birçok villa sağlı, sollu karışık şekilde inşa edilmiş. Çoğu kaçak. Ama her seçim öncesi gelen imar barışı ile bu binalar resmi statü kazanmış. Daha sonra da bahçelerinin etrafını duvarlarla ya da çitlerle çevirmişler. Bu yüzden de denize inen yolları bulmakta biz bile zorlanıyoruz. Sonunda dik, toprak bir patikadan zar zor inmeye çalışıyoruz. İnsanların can havliyle o yollardan koştuklarını hayal etmek bile ürpertici. Yunanistan Başbakanı Çipras felaketin sorumluluğu üstlenmiş olabilir. Ama hala bu yangının nasıl bu kadar hızlı yayıldığı, neden daha erken müdahale edilmediği, bu kadar insana neden bölgeden tahliye uyarısı yapılmadığı soruları yanıtsız. Ancak her ne olursa olsun bu işin burada kalmayacağı belli. Geçen hafta yakınları ölen iki kişi hükümete dava açtı bile. Arakası da çok geçmeden gelecek gibi görünüyor.

Haberin Devamı