Gazete Vatan Logo

Asker rolü algılarımı açtı

Söz’de Karabatak karakteriyle büyük beğeni toplayan Eren Vurdem oynadığı sahnelerden çok etkilendiğini anlatarak, “Çektiğimiz sahneler rüyalarıma giriyor” diyor.

Asker rolü algılarımı açtı

Söz dizisi ikinci sezonuyla hız kesmeden devam ediyor. Diziye ve size olan bu ilginin artarak devam etmesi nasıl hissettiriyor?

Gerek kamera önü gerekse kamera arkasında o kadar kalabalık bir ekip olarak bu işe gönlümüzü veriyoruz ki bunun meyvelerini toplamak inanılmaz mutlu ediyor hepimizi ve çok keyifli oluyor. Karabatak’la ilgili de çok gerçekçi olduğuyla birlikte aksiyon sahneleri için de çok güzel yorumlar alıyorum. Bu da her bölümde onu daha da iyi oynamam için motivasyon kaynağı oluyor.

Diziden sonra size gelen yorumlar, tepkiler ne yönde oluyor? Duygusal olarak ne şekilde etkileniyorsunuz?

Karşılaştığım pek çok kişi beni gerçekte de komutan zannediyor. Sokakta yürürken “komutanım” diye seslenenler oluyor. Özel kuvvetçilerden, “Sizi izleyince bir nebze de olsa yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Sesimizi duyurmuş oluyor, yaşadıklarımızı yansıtmış oluyorsunuz. Bu da göreve giderken bizim için manevi bir desteğe dönüşüyor” şeklinde yorumlar da alıyoruz. Tabii bunlar bizi mutlu ettiği kadar duygulandırıyor da. Bununla birlikte işin en ilginç yanı bazen çektiğimiz sahnelerin etkisi o kadar güçlü oluyor ki rüyalarımıza da girebiliyor.

Karabatak ile kendinizi hangi yönlerinizle benzetiyorsunuz? Size kattığı yeni şeyler oldu mu?

Karabatak gibi ben de adrenalinden hoşlanıyorum. Bu herhalde ikimizin en belirgin ortak yönüdür. Bana kattıklarına gelecek olursam farkındalığımı artırdığını söyleyebilirim. Örnek vermem gerekirse, bir mekâna girdiğimde normalde Söz’den önce oraya dair beş unsur fark ediyorsam, Karabatak’ın hayatıma girmesiyle birlikte bu rakam 15’e çıkmıştır. Ayrıca arkadaşlarımla veya karşılaştığım insanlarla sohbet ederken onların mimik ve jestlerine daha fazla dikkat eder hale geldim.

Rol için ciddi bir hazırlık aşaması geçirdiniz. Bunlara ek olarak hâlâ yapmaya devam ettiğiniz çalışmalar var mı?

‘Söz’den önce de atıcılık, yakın dövüş ve Wing-Chun gibi sporlarla ilgileniyordum. Bu yönden Karabatak’ın yaşam formu benimkine çok yakındı. Şimdi de hâlâ bu sporları yapmaya devam ediyorum.

Kendimi tekrar etmek istemem

Oyunculuğa dair yapmak istediğiniz neler var? Bu yolda ne şekilde ilerlemek amacındasınız?

Heath Ledger’ın “Kendimi tekrar ettiğimde zamanımı mahvetmiş gibi hissediyorum” sözü benim için de geçerli. Eminim pek çok meslektaşım da böyle düşünüyordur. Özellikle televizyon sektörünü düşünecek olursak genelde bir karakter canlandırdığımızda, sonraki işlerde de benzer roller teklif ediliyor. Halbuki insan gülerken de ısırabilir. Yani sizin pek çok projede kötü adam olarak gördüğünüz biri aslında ona fırsat verilse ve beklediği karakter ona gelse dünyanın en iyi adamını da oynayabilir. Dünyada da bunun birçok örneği var; mesela Jude Law’un ‘Sherlock Holmes’te canlandırdığı Watson karakteri ile ‘Kral Arthur: Kılıç Efsanesi’ filmindeki rolü arasında dağlar kadar fark var. ‘Kral Arthur’da eşini ve çocuğunu şeytan için kesen bir adamken, ‘Sherlock Holmes’te Sherlock’un sempatik yoldaşı Watson rolünde izliyoruz.Oyunculuk dışında kamera arkasına da merakım var. Bu işe başladığımdan beri yönetmenlik ve senaristlikle ilgili kitaplar da okuyorum. Kendimi hazır hissettiğim gün kendi projelerimi çekmek istiyorum.

Aktorlük hayatımın merkezinde yer alıyor

Lisanslı bir boksör ve müzizsensiniz...

Dövüş sanatlarına ilgim olduğu doğru. Boks, Wing-Chun, Krav Maga, okçuluk, atıcılık; bunların hepsiyle uzun yıllardır ilgileniyorum. Bunlar aktör olarak bana zaten gerekli olan malzemeler. Müzik, çizmek ve yazmak da bunların içinde. Bir aktör kendini ne kadar çok doldurursa oynayabileceği karakterler o denli güçlü olur. Aktörlük benim hayatımın merkezinde, ben de bu işin okulunu okudum. Umut ediyorum ki her şey istediğim gibi olur.

Hakkınızda düzeltmek istediğiniz şeyler var mı?

Daha önce canlandırdığım bir karakterden ötürü beni hâlâ Karadenizli sanıyorlar. Onu düzelteyim; doğrusu Kafkas göçmeniyim ve İstanbul’da doğup büyüdüm. Boyum da 1.63 değil, 1.81.

Haberin Devamı