Gazete Vatan Logo
Spor Magazin Zafer Algöz: Barcelona gibi kadromuz var

Zafer Algöz: Barcelona gibi kadromuz var

Zafer Algöz’ün Beyoğlu Sıraselviler’de imza günü var dediler. Mesaiden birkaç dakika evvel çıktım, koştum, yetiştim. Çok güzel bir ortam... Arkadaşlarıyla beraber gelmiş, sevenleriyle buluşuyor. Bir çırpıda okuyup bitirdiğim hayran kaldığım eseri ‘Haşırt Dı Bilekbord’ü imzalatırken, röportaj talep ettim. “Hemen yapalım” dedi. Açtım ses kaydını, gülerken düşündüren ve bazen de kahkahalar attıran güzel söyleşimize başladık.

Zafer Algöz: Barcelona gibi kadromuz var

15 yaşından beri sahnelerde olan ünlü oyuncu Zafer Algöz, sahnede ve setlerde biriktirdiği anılarını 'Haşırt Dı Bilekbord' adlı kitapta topladı. Zafer ağabeyle Sıraselviler’de imza gününde bir araya geldik. Hem zevkle bir çırpıda okuduğum kitabı imzalattım hem de tatlı bir söyleşi fırsatı elde ettim.

Bir, iki, üçten sonra artık takip edebilmek zorlaştı ama yanlış hatırlıyorsam Zafer ağabey beni bağışlasın 7. baskıyı bulan 'Haşırt Dı Bilekbord' kitabı ne kadar çok sevildiğini kanıtladı. İçinde Sadri Alışık, Öztürk Serengil, Kemal Sunal, Zeki Müren, Cem Yılmaz gibi birçok duayen ismi okuyacağınız akıcı bir dile sahip kitabın isim öyküsüyle başlayalım. Zafer ağabey önce “Saygılar Bizden” olsun demiş. Cem Yılmaz ise “Eğer ismini ‘Saygılar Bizden’ koyarsan oyunculuğu bırakıp Ayvalık’ta domates, biber yetiştirmeye gidiyorsun zannederler. 'Haşırt Dı Bilekbord' koy ismini” diyerek fikir beyan edince karar değişmiş. Cem Yılmaz’ın kitaba olan katkısı ismiyle de sınırlı kalmamış.

Kitabı ilk okuyan Cem Yılmaz

Haberin Devamı

“Kitabın sonunda küçük bir tespihim vardı onu kapağa koyacaktık sonra Cem dedi ki; ‘Bence bu fotoğraf daha güzel.’ Bunu da bir tiyatro oyununda çekmişlerdi. Ayrıca kitabı ilk Cem’e okuttum. Okuduktan sonra; ‘Çok nefis bir kitap olmuş gülmekten yarıldım.’ dedi. ‘Önsözünü yazar mısın?’ dedim. ‘Şeref duyarım ağabey, benim için büyük mutluluk olur’ dedi sağ olsun. Kitabın önsözünü de o yazdı. Dolayısıyla kitabın kapak tasarımı, ismi konusunda Cem Yılmaz hep beni yönlendirdi. İyi ki de böyle yapmış.”

‘Öztürk Serengil’in sözcük kalıbı olduğunu ispatladık’

‘Haşırt Di Bilekbord’ sözcük kalıbının rahmetli Öztürk Serengil tarafından çıkarıldığını böylece bir kez daha ispatlamış olduk. Tabi en büyük üzüntüm de Öztürk ağabey zamanında TRT’de ‘Gülünüz Güldürünüz’ programı yaparken ‘Aa Türkçe’yi deforme ediyor. Gençlere kötü örnek oluyor.’ falan diye adama neler söylemişlerdi. Şimdi insanların yani normal sosyal hayat içerisinde bile birbirlerine söylediklerinin karşısında Öztürk abinin çok günahını almışlar diye düşünüyorum. Onun için de ‘Haşırt Di Bilekbord’ bence güzel bir isim oldu.

Haberin Devamı

Kemal Sunal’dan rica edince…

Kitabı okuyanlar belki merak ediyordur, Orhan Dede ile yaşanan galerici oyunun devamında ne oldu? Kitabı okumayanlar için ‘spoiler’ vermiş olacağız affına sığınarak ama ben merak ettim ve sordum. Zafer ağabey Orhan Dede’ye gerçeği açıkladınız mı?

“Orhan Dede dizinin sonuna kadar beni hep galerici olarak bildi. Rahmetli Kemal ağabey (Kemal Sunal) ‘Sakın söyleme bırak seni galerici olarak bilsin Dede’ dedi. Biz de söylemedik. Bizim için çok güzel bir eğlence oldu. Çünkü kitapta da yazdım; Orhan Dede beni galerici zannettiği için devamlı bana ‘Piyasada oyuncu mu kalmadı kardeşim bizi niye galericilerle oynatıyorlar!’ diyerek fırça atıyordu. Dizinin bitimine doğru rahmetli Kemal abiye; ‘Ağabey Orhan Dede’ye söyleyecek miyiz galerici olmadığımızı?’ diye sordum, bana “Yok, sakın söyleme bırak böyle güzel bir anı olarak kalsın” dedi. Hiç söylemedik galerici olmadığımızı. Bir tek o beni galerici zannediyordu. Setteki herkes oyuncu olduğumu biliyordu.

Haberin Devamı

Dile kolay 40 yılı aşkın sektör geçmiş. Nice anılar… Zafer ağabey müjdeyi veriyor. Müjdeyi verirken de söyleşi esnasında yanımızda yer alan kitapevinden arkadaşlarına da nükte yapıyor:

“Dışarıda bıraktığım çok hikâye var. Onların hepsini bilgi bankamda saklıyorum. Sonbaharda yeni bir kitap yazma ihtimalimiz var. Başka yayın evlerinden de sağlam teklifler var. ‘Size ne veriyorlarsa onun iki katını vermeye hazırız’ diye. (Burada gülüşüyoruz) Aracılar vasıtasıyla transfer teklifi geldi ama ben tabi ki kulübümde kalmak istiyorum. (Kahkahalar havada uçuşuyor) Yöneticilerim ne diyecekler bilmiyorum. Bonservisim şu anda İnkılâp Yayıncılık’ta.(Çok mutlu eden gülüşmeler)

İkinci kitap sonbaharda…

“Oyunculuğa ben 15 yaşımda başladım. Allah’a şükürler olsun çok kıymetli sanatçılarla çalıştım. Birçoğu hocam oldu. Birçoğuyla beraber sahneye çıktım. Birçoğuyla kamera önüne geçtim. Hep o insanlarla paylaşmış olduğum anlarım bir şekilde birikmiş vaziyette duruyor. İnşallah sonbaharda da ikinci kitabımı yazarsam şu ana kadar yazmadıklarımı da oraya dâhil edeceğim.

Haberin Devamı

‘Barcelona gibi bir kadromuz var’

Senaryosu ve castı tamamlanan çok yakında çekimlere başlanacak ve yeni yılda vizyona girecek Arif V 216 adlı sinema filminden konuyu açıyoruz. Zafer ağabey, “G.O.R.A. filminde hatırlayacağınız gibi orada Arif G.O.R.A. gezegenine gidiyordu. Burada bu sefer G.O.R.A. gezegeninden robot 216 Dünya’ya geliyor. Hem de tam Türkiye’ye düşüyor. ‘İnsan olmaya geldim Arif!’ diyor. O da ‘Tam yerine geldin.’ diyor. Ondan sonra hikâye başlıyor” diyerek bizlere ser verip sır vermiyor. Fakat çok önemli bir konuya biz sormadan değiniyor.

“Bize hep klasik sorulan bir soru vardır. ‘Yine aynı adamlar mı oynayacak?’ diye. Bana soranlara ben de diyorum ki; ‘Barcelona da hep aynı adamları kullanıyor. Hiç değiştirmiyor, neden acaba?’ Çünkü neticede sinema, tiyatro, spor da kolektif yapılan işler arasında ve ekip olmak çok önemli. Ayrıca biz çalışırken birbirimize karşı çok acımasız olduğumuz için kendine acımayan başkasına acır mı? Çalışırken zamana karşı yarıştığınız için sizin tavrınızı, tarzınızı hiç bilmeyen biriyle çalışmak zaman kaybına sebebiyet veriyor. Onun için de alışıldık bildik bir ekiple çalışmak bizim için avantajlı”

Zafer Algöz koyu bir Beşiktaşlı olduğu için konu illa ki siyah beyazlı ekibe de geliyor. Programı uygun olduğu zaman Vodafone Arena’da oynanan her maçta yerini alan Zafer ağabeye Beşiktaş’ın son durumunu ve Fenerbahçeliğiyle bilinen Cem Yılmaz’ın abisi Can Yılmaz’ı stada nasıl getirdiğini ve tepkisinin ne olduğunu soruyoruz.

Fikret Orman ve yönetimi tarihe geçti

“Beşiktaş, şu anda Türkiye’nin yükselen markası. Biz de Müslüm Baba’nın (Müslüm Gürses) “Hangimiz Sevmedik” şarkısını Demba Ba’ya uyarlayınca çoluk çocuk herkes Beşiktaş sevdalısı oldu. Demba Ba rüzgarı Beşiktaş’ta pozitif bir enerji rüzgarı yarattı. Ardından yeni stadın bitirilmesi, maçlarının neredeyse tamamını deplasmanda oynayan bir takımın şampiyon olması, Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı maçlar ve şu anda gelinen noktada Sayın Fikret Orman ve Beşiktaş yönetimi, Süleyman Seba’dan sonra Beşiktaş futbol tarihine geçtiler. Çünkü hiçbirimiz hayal edemiyorduk bu kadar borcu harcı olan bir takımın İnönü Stadı’nı yenileyip dünyanın en iyi 3-4 stadından birini yapabileceğiniz. Çok sağlam politikalarla Beşiktaş’ın çıtasını yükselttiler. Mesela, Fenerbahçe bu sene yaklaşık 42 milyon Euro’luk bir masrafla takım oluşturdu. Galatasaray 37-38 milyon Euro’luk bir takım oluşturdu. Beşiktaş ise tamamı 7 milyon Euro’ya bir takım kurdu. Üstelik oyuncuların büyük bir çoğunluğunu çok yüksek paraya satıp sonra bedavaya kiralamak gibi bir yol takip ettiler. Benim gönlümden geçen Beşiktaş’ın üç veya dört yıldız takmasından ziyade Avrupa çapında başarı göstermesi. Belki bir UEFA finali oynaması, Şampiyonlar Ligi’nde en iyi 4 takım arasına girmesi. Bunlar hayal değil, bu amaçlar için iyi yolda gidiyor.”

Can Yılmaz’dan Vodafone Arena için unutulmayacak yorum

Can Yılmaz. Cem Yılmaz’ın ağabeyi. Müthiş bir zekâ ve hazır cevap. İki güzel eserin sahibi. Yeni başlayanlar için ‘Klişe Hayatlar Matbaası’ yeni alışanlar için ‘Yap Bi Babalık. Can Yılmaz, Zafer ağabeyle Vodafone Arena’da oynanan Beşiktaş’ın maçlarına gitmeye başladığını gözlemliyoruz. En son UEFA Avrupa Ligi maçı olan Beşiktaş- Olympiakos maçında tribündeki yerini aldı. Kendisiyle de ilk kez orada yüz yüze tanışma fırsatım da oldu. Zafer ağabeye sordum, kendi isteğiyle mi geliyor maçlara Can bey?

“Can Yılmaz biliyorsunuz Fenerbahçelidir. İki defa Beşiktaş’ın yeni stadına götürdüm. Önce ‘Orada benim ne işim var ağabey? Beni belki döverler?’ dedi. Ben de ‘Kardeşim bizim taraftarımız efendidir. Sen şimdi Beşiktaş’ın maçına geldin diye seni niye dövsünler? Alnında Fenerbahçeli yazmıyor ki. Kaldı ki öyle bir şey olursa başkasının dövmesine fırsat vermeden ben seni döverim. Elin eli ağırdır ben sana daha merhametli davranırım’ dedim. ‘Tamam ağabey’ dedi. Sonra ona sosyete locasından bir yer ayarladık. Devre arasında gitti orada bir portakal suyu içti, döner yedi ardından kahve falan içti geldi dedi ki; ‘Abi bu ne güzel iş ya beş kuru para vermedim. Biz Fenerbahçe Stadı’nda iki santimlik sosisliye 18 lira para veriyoruz. 0,5 cc'lik suya 6 lira para veriyoruz’ dedi. Ondan sonra bu bedavacılık hocanın hoşuna gitmiş olacak ki sonra iki defa daha geldi maçımıza ve şuna çok şaşırdım, ağzına kadar dolu stat bana döndü dedi ki; ‘Ya ben Türkiye’de bu kadar Beşiktaşlı olduğunu bilmiyordum.’ Bilmiyordun ama şimdi öğrendin dedim. Can hocanın da yükseleni Beşiktaş oldu artık.

CAN YILMAZ- CEM YILMAZ

Son söz…

Zafer ağabeyle güzel söyleşimizi değerli sözleriyle noktalıyor ve güzel anılarla bize saygıdeğer oyuncu ağabeylerimizi bir kez daha sevdirdiği eseri için teşekkür ediyorum.

“Türk tiyatrosunun ve Türk sinemasının şu anda rahmetli olmuş birçok önemli starını benden sonra gelecek olan genç kuşağa yazılı bir belge olarak kalması düşüncesiyle yola çıktım. Çünkü bizim mesleğimiz tiyatro oyunculuğu. Oynuyorsunuz, en amiyane deyimi ile suda iz bırakmak oluyor. O akşam dört yüz kişiyle, beş yüz kişiyle bir an yaşıyorsunuz, unutuluyor. Ertesi gün bir daha, ertesi gün bir daha… Sinema ve televizyon dizisi de öyle kolay unutulan, çabuk tüketilen kavramlar. Ama kitap, siz ölüp gittikten sonra bile yüzyıllar boyu arkanızdan okunabiliyor. Arşivlerde yerini alıyor. Onun için de böyle bir kitabı yazmama vesile olan herkese çok teşekkür ediyorum. Sağ olsunlar.“

Not: Röportaj deşifresini yapmamda bana yardımcı olan geleceğin tiyatro oyuncusu sevgili stajyerimiz Mehmet Umut Dolu’ya teşekkür ederim.