MUTLU Topçu, maçtan önce topa sahip olan bir takım oluşturmak istediğini söylemişti. Bu, kağıt üzerinde F.Bahçe’nin arayıp bulamadığı rakip profili. 4-2-4’e yakın bir 4-2-3-1 ile sahaya çıkan Bursa, bırakın topa sahip olmayı, atak girişiminde bulunmakta bile zorlandı. Çünkü gerim-gerim gerilmişlerdi. Sanki Beşiktaş maçını hiçbiri izlememiş; F.Bahçe deneyiminin bu gerginlik iklimini sonuca dönüştürecek bir birikim olduğunu öngörememişlerdi.Olan biten, atmosferik ortam F.Bahçe lehine sürgit devam etti. Penaltıyla da taçlandı.PENALTI pozisyonunda da görüldüğü üzere F.Bahçe eğer Lensli bir plana sahip olamıyor ya da onu işletemiyorsa sonuca gidemiyor. 11’e 10’da da tablo aynı! Koca 45 dakika 1 kişi üstünlüğünü de hayata geçiremiyorsan, senin bir futbol oyunundan söz edilmez. Yaptığın sadece oynatmamak. Kaldı ki derbide de, Başakşehir maçında da mevzun hep ‘oynatmayarak kazanmaktı.’ Bu bir yere kadar anlaşılabilir. Ancak, lider puan kaybetmiş ve zirveye en az 2 puan yaklaşma şansın varken, üzerindeki forma da sarı-lacivertse olmaz; olmamalı; olamaz.ZORLA ‘GEL’ DEDİLER10 kişilik Bursa müthiş oynamadı. Ama sen zorla gel dedin; zorla 88’e kadar oyunda tuttun rakibi. Ligin aldığı puan/kadro kalitesi bağlamındaki en ‘iyi’ takımlarından birini zorla içeride tuttun. Hakem bir penaltı verdi; 2 puanı bıraktın.HALİL hoca maçı iyi yönetemedi. Disiplin kararlarında ve 2 penaltıda hatalıydı. Penaltılar çok tartışmalı. Sahada Jovic dışında en az 2 adam daha atılabilir. Tek şansı maçın berabere bitmesi. İki taraf da ‘mız-mız’ edemez. F.Bahçe’nin zaten artık ne mız-mız etmeye ne bağırmaya mecali olur. Şampiyonluk artık matematik defterinde kalacak rakamlardan oluşan koca bir hayâl!