EĞER bu elenmeye bir öykü arayacaksak ilk anılacak kişi şüphesiz teknik direktör M.R.Akçay olacaktır. Osmanlıspor ligin en farklı takımı. Geçtiğimiz sezondan süregelen oyun anlayışını artık ezberlemeyen kalmadı; bu takım hızlı oynar, hücuma çabuk çıkar, kanatlarını süper kullanır! Hatta işler iyi gidiyorsa 70. dakikadan sonra Afrikalılar başta olmak üzere biraz da kafalarına göre oynarlar, şov yaparlar!BÖYLE bir takıma “Biz defansif anlayışla, kontrollü oynayacağız, öncelikle rakibin üstüne gitmeyeceğiz” diye maç öncesi el freni gibi mektup yollarsan öyle bir taktiği bildikleri çok şüpheli Osmanlı takımı bocalar. Bocaladılar. Olympiakos da maça önde basarak başlarken Başkent ekibi kendisiyle alakası olmayan bir dağınıklıkla oyun aradı.DAHA 3. dakikada Da Costa’nın ayağından çıkan şutun auta gitmesi nefes aldırırken, ilk yarının ortalarına kadar sadece soldan Pinto ve Regattin ileatak denemelerinde bulunabildi Osmanlı. Bu bile rakibi tedirgin etmeye ve elini kolunu sallayarak önde oynama isteğini törpüledi. Böylece Webo ve Regattin’in ayağından gelen pozisyonlarla nihayet “Ben de varım” diyebildi Başkent ekibi.GOLÜ ATTI KONTROLÜ ALDI2. yarı her an her şeyi yapabileceği çok belli Yunan ekibi korner, ön direk aşırtma, arkada bitme klasik taktikle golü bulunca maçın rengi de değişti. Golle tamamen kontrollü oyuna geçen Olympiakos’a karşı Osmanlıspor ancak ‘kendi oyununu’ sahaya yansıtma durumuna geçti. Pozisyon da buldu ama Adana’daki vuruş, asist kalitesi Yunanlılar’a işlemedi. Defansif kaygıdan çıkışın faturası da çok kolay yenen ikinci golle kesildi. Sonrası da artık olağandı.OSMANLISPOR’A elbette teşekkürler. Türkiye’yi çok başarılı temsil ettiler. Bu yolculukta teknik direktör Akçay’ın katkısı büyük. Ancak söylemleriyle takımın aynı zamanda el freni olduğunu da hatırlatmak gerekir.