BU hengâmede gözden kaçmış olabilir.. G.Saray Kulübü ile Fanatik Gazetesi arasında nükleer bir savaş çıktı.. Ben düne kadar ne kadar yakın olduklarını bilirim ve onların kavgasına karışmam.. Ancak bazı satır aralarını okumak da bizim işimiz..ÖNCE G.Saray ne demiş Fanatik’e, ona bakalım..“YALANCI, kışkırtıcı, taraflı, namuslu gazeteciler için yüz kızartıcı, subjektif, davranışı bozuk, vicdansız, G.Saray aleyhtarı, rezalet, pervasız, düzeysiz vs..” BENİM Türk sporunda gördüğüm en ağır ve en maksadını aşmış açıklamalardan biri olarak tarihe geçecektir bu sözler.. G.Saray yönetiminin kendisinde varolduğunu düşündüğü düzeye hiç uymamış.. Bir gazeteye sebebi ne olursa olsun bu derece hakaret edilmesini tasvip etmek mümkün değil..BU açıklamanın sebebi ise Fanatik’te çıkan 2 haber, 1 fotoğraf.. G.Saray Kulübü tuhaf bir biçimde yönetiliyor.. Ben kendilerine yakın gördükleri hiçbir medya organına 2 haberden dolayı, bu kadar korkunç bir üslupla saldırdıklarını görmedim..***DOĞAL olarak Fanatik’in vereceği yanıtı da merak ettim.. Genel Yayın Müdürü Necil Ülgen, çok daha düzeyli ama sert bir açıklamayla bu suçlamalara yanıt verdi..ONUN sözlerinin bazılarının altını, keçeli kalemle çizmek gerekiyor.. Özellikle şu ‘kinayeli’ cümlelerin:“KENDİ gazeteme sordum.. Siz nasıl bir ahlâksızlığa karıştınız? Rakip gazetelerin editörlerine kasti hata yapıp kötü sayfalar çıkartsınlar diye Louis Vuitton çantalar mı hediye ettiniz?” Louis Vuitton çantalar!!“GAZETEDE olmaması gereken insanlara başka isimlerle sayfa mı yaptırdınız?” Burada Cemal Nalga olayını kast ediyor olmalı..“ŞU muhabire görev vermeyin, buna görev verin, falanca haberi seçimlerden sonra yapın mı dediniz?” Burada Necil’in neyi kast ettiği gayet açık.. Ve final:“BUNDAN sonra böyle... ‘O tutamadı, o idare edemedi, o pası veremedi, o cezalı adam oynattı, o çantayı verdi’ yok. Baştaki hesabını verir. Ben hazırım. Bakalım kimin daha çok taharet bezine ihtiyacı var?” NECİL, şu anda spor basınında benden daha uzun süre yöneticilik yapmış tek kişi.. Beşiktaş’ın 8 puan öndeyken şampiyonluğu kaybettiği sezon kaleme aldığı bir yazı “şike” konusundaki başyapıtlardan biridir.NE demek istediği, tek bir nokta dışında çok açık.. Hepsini anladım ama Louis Vuitton çantaların sırrını tam çözemedim! Ne var o çantaların içinde acaba? Veya nereye, ne zaman, neden, nasıl gönderilmiş?BAKALIM, yakında çıkar elbet.. Besiktaş ve hakemler...BAŞTA Yıldırım Demirören olmak üzere, Beşiktaş camiası bir infial içinde.. Sebep, aslında son 5 haftaya girerken 5 puan geride kalmaları.. Ama Bünyamin Gezer’in göremediği Egemen’in eline çarpan toptan şikayetçiymiş gibi gözüküyorlar.. Mahmut Özgener’in F.Bahçe Acıbadem Voleybol Takımı’nın final-four’una gitmesinden hareketle, hakemlerin F.Bahçe’yi koruduğunu söylüyorlar..BUNLAR Aziz Yıldırım’ın 3 hafta önce yarattığı depremin artçı sarsıntıları.. Gelin hadi, çıkın şimdi işin içinden..BU sezon F.Bahçe şampiyon olursa, diğer takımlar “Federasyon Aziz Yıldırım’dan korktuğu için hakemleri peşkeş çekti” diyecekler.. F.Bahçe susacak..F.BAHÇE değil Beşiktaş şampiyon olursa, bu sefer F.Bahçe ortaya çıkacak.. “Biz derdimizi 25. haftada anlatmıştık zaten.. Bu hakemlerin bizi şampiyon yapmayacağı zaten belliydi” diyecek.. Bu sefer Beşiktaş susacak..İKİ kulüp de teknik direktörünün, futbolcularının yaptığı hatalardan, başkanlarının transfer yanlışlarından bahsetmiyor.. En kolayı önce hakemlere, sonra medyaya saldırmak..G.SARAY Allah’ı var, kendi derdiyle uğraşmaktan hakemlere gelemedi.. Kendi taraftarı bile suçlu olarak futbolcuları ilân etmiş durumda.. Ama onlar da hele potaya girsin, rakiplerine ayak uydurmayacaklarının garantisi yok..EĞER şampiyon olamazsa Bursa’dan da “Herkes ‘Sizi şampiyon yapmazlar’ diyordu, inanmıyorduk.. Korktuğumuz başımıza geldi” şeklinde bir feveran bekliyorum.. Bu tabloya bakıp mutlu olmanın imkânı var mı? Yok tabii ki..BAKIN, bizim hakemlerimiz standartın altında.. Çok hata yapıyorlar.. Ama her kulüp eşit oranda şikayetçi ise demek ki kimseyi kayırmıyorlar.. En azından eşit rekabet ortamı var..ARTIK görev herkesin.. Federasyon hakemleri düzeltecek.. Kulüplerimiz ise hatayı başkalarının sırtına yüklemek, işler biraz sıkışınca federasyona saldırmak yerine kendi hatalarıyla da yüzleşecek..YOKSA kaç sene daha “Neden Avrupa’da başarılı takımımız yok?” veya “Neden hiçbir Türk hakemi Avrupa’da maç yönetmiyor?” sorusunun yanıtını bulamayacağız..*****Digitürk 350 bin lirayı ÖDEMESİN“MARKA değeri” diye sezon başında ortalığı ayağa kaldıran Digitürk Genel Müdürü Ertan Özerdem’in ve 17 Süper Lig kulübünü temsil eden Kulüpler Birliği’nin yüzlerini cuma akşamki G.Antep-Manisa maçından sonra görmek isterdim..HAYATIMDA bu kadar kötü, kısır, pozisyonsuz, zavallı bir maç görmedim.. Kaç kişi benim gibi izleme gafletinde bulundu bilmiyorum.. Hatta 30. dakikadan sonra işi inada bindirdim.. “Yok yahu? Mutlaka 2-3 pozisyon olacaktır, bari onları göreyim” dedim.. Nerdee?TRT’CİLERİN ifadesiyle 1.5 pozisyon yaşandı maçta.. Lig TV kanallara dağıttığı 3 dakikalık özetleri dolduracak kadar bile görüntü bulamadı.. Ikındılar, sıkındılar, 1 dakika 53 saniyeyi anca denkleştirebildiler.. O kadar çaresiz kaldılar yani..MADEM Süper Lig’in ‘marka değeri’ var.. Gelin şöyle yapalım.. Digitürk, paylaşılan 1’er puandan dolayı kulüplere vermesi gereken 175’er bin lirayı ödemesin.. Parayı herhangi bir vakfa bağışlasın.. Marka değerini böyle düşüren/düşürecek kulüplerin de kulağına küpe olsun..*****Arda’ya ayıp oluyor G.SARAY tribünlerinin pazar akşamı Jo’ya gösterdikleri tepkiyi çok iyi anladım.. Ama Arda’nın özel bir besteyle protesto edilmesini hiç anlayamadım..ARDA ne yaptı sahiden? Sakat sakat oynadı, kariyerini riske attı, hiçbir acayipliğin içinde olmadı..ÜSTELİK bütün G.Saray tribünlerinin sevgilisi değil miydi bu çocuk daha düne kadar?G.SARAYLILAR bu konuda yanlış yaptı, kurunun yanında yaşı da yaktı.. Artık Arda ile G.Saray tribünleri, hatta yönetimi arasında o eski kimyanın kalacağından şüpheliyim.. Hatta daha ileri gidiyorum: Arda bu sezon sonu G.Saray’dan ayrılırsa hiç şaşmam..*****Ya gitme.. Ya eleştirme.. F.BAHÇE Acıbadem konusunu en fazla speküle edenlerden biri Yıldırım Demirören.. Kendisini yakından tanırım.. Cesurdur.. Hatta o kadar cesurdur ki, futbol kamuoyuna pozitif mesaj vermek için sezon başında F.Bahçe’nin Bükreş’te oynadığı Steaua maçını izlemeyi bile göze almıştı.. O dönem, camiası çok eleştirdi, “Olsun, ben bu seyahati Türk futbolu için yaptım” dedi..PEKİ şimdi ne oldu? Mahmut Özgener’i Cannes’a gitti diye eleştirmek, sezon başındaki Bükreş seferinin de ‘gereksiz ve manipülasyona açık’ olduğunu söyleyenleri haklı çıkarmadı mı?DEMİRÖREN Bükreş’e gitmekle doğruyu yaptı.. Ama keşke Cannes seferini mesele haline getirirken biraz daha düşünseydi! *****Denizli 3-2’yi NASIL BİLDİ? GEÇEN çarşamba gecesi kalabalık bir arkadaş grubuyla yemekteyiz.. Herkes futbolun içinden.. Dolayısıyla yemeği bir an önce bitirip M.United-Bayern Münih maçına yetişmek için kıvranıp duruyoruz.. Ama olmuyor..YEMEKTE Mustafa Denizli de var.. Bir ara United’ın 2-0 öne geçtiği haberi geliyor.. Denizli’nin ilk tepkisi “Bu maç böyle bitmeeez” oluyor.. “Aman canım, sen de şu kâhinlik işini biraz abarttın” diyorum içimden..SONRA “3-0 oldu” diyorlar.. Denizli, “Bu maç 3-2 biter. United bu sezon maçların son bölümlerinde düşüyor.. Bayern ise tersine çok dayanıklı” diye kehânette bulunuyor hâlâ.. “Hı hı” diyorum yine.. Sonra Fuat Akdağ ve Mehmet Demirkol ile sigara molasına geçiyoruz. “3-1” oluyor, Denizli masaya uğrayıp “3-2 biteer” diye yineliyor..VE maç “3-2 bitti..” Bu sezon Beşiktaş ile ilgili tahminlerinde yüzde 100 isabet tutturamasa da, Mustafa Hoca bu işten anlıyor..