MIRCEA Lucescu’nun ilk 11’ini gördüğümde kafamda canlandırdığım oyun şuydu; takım savunmasını Cenk Tosun ve Burak Yılmaz ile önde baskı yaparak başlatacağız, yetenekli ve ayağa pas yapan oyuncularımız ile topa sahip olup, bol pas ve hızlı oynayarak rakibe üstünlük kurmaya çalışacağız.KARŞILAŞMA başladıktan sonra, düşündüğüm ile izlediğim arasında en ufak bir benzerlik yoktu. Evinde, deplasmandaymış gibi oynayan, sahasında bekleyen, topu rakibe veren bir takım vardı sahada.BU anlayış, tecrübeli ve formda Hırvatistan’ın maça etkili başlamasını sağladı. İlk 10 dakikada mağlup duruma düşebilirdik. Bu kez hakem yanımızdaydı. Burak Yılmaz’ın elle oynaması net penaltı!HIRVATİSTAN hem top gezdirdi hem de beklerini kullanarak içeriyi zorladı. Mandzukic’in sahada olmaması işimize yaradı. Biz ise Hırvatistan’ın hep hatasını kolladık. Geride kazandığımız toplarla kontratak şansları elde ettik. Ama bu şanslar hep eridi. Yavaş oynadık ve kenarlarda kaleye hızlı giden oyuncumuz yoktu. Ne Arda Turan ne Hakan Çalhanoğlu ne de bir başkası bu işi yapabildi! Planımız bu ise, Emre Mor veya Cengiz Ünder sahada olmalıydı.YOLUMUZ AÇIKGALİBİYETTEN başka seçenek yoktu ve 45 dakikayı harcadık. İkinci yarı ise daha hareketli ve cesur olunca ne yapabileceğimizi gösterdik. Oyun Hırvatlar’ın da istediği gibi giderken, nihayet risk aldık, rakibin üzerine gittik, tehdit ettik ve gol bulduk.3 gün arayla dibe vuran Milli Takım, şimdi ipleri eline aldı. Oyun tatmin etmese de, 3 puan Rusya yolunu hala açık kalmasını sağladı. Yenilgide nasıl ki, eleştirip üzüldüysek, galibiyette şimdi destek zamanı. Haydi çocuklar, Ekim’de hep beraber bayram yapalım...