Gazete Vatan Logo

''Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol''

Kendimi bildim bileli, kim olursa olsun, davranışlarıyla sözleri arasındaki tezadı gördüğüm herkesten uzak durmaya çalışırım. Böyle insanlara hiç çekinmeden "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" derim

Kendimi bildim bileli, kim olursa olsun, davranışlarıyla sözleri arasındaki tezadı gördüğüm herkesten uzak durmaya çalışırım. Böyle insanlara hiç çekinmeden "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" derim. Ancak kullandığım bu cümlenin Mevlânâ Celâleddîn-i Rumî'ye ait olduğunu Konya'da öğrendim.

Yine utanarak itiraf etmeliyim ki, hoşgörünün simgesi Mevlâna'nın vefatının sene-î devriyesi olan 17 Aralık'ta Avrupa Birliği'nden gelen haberler kafamı daha çok meşgul ediyordu.

Bu yüzden;
''Gel, gel, ne olursan ol, yine gel.
Kafir, putperest, mecusi olsan da yine gel.
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değîldir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel''


çağrısının yüceliğini o anda idrak edemiyordum.

Ama Mevlâna'nın türbesini gezerken ve onun tutuşturduğu sevgi-dostluk meşalesinin sekiz asırdan beri niçin sönmediğini içimde hissettim. Vaaz verdiği camide, dünyanın her tarafından Şeb-i Arus'a akın eden binlerce kişiyle birlikte dua etmenin heyecanını da yaşadım.

Japonya'dan, Hindistan'dan tutun, Amerika ve Avrupalılar'ın doldurduğu camide binlerce kişinin "Allah, Allah" derken yükselen sesinden etkilenmeyecek bir insanın varlığına inanamam.

Hele aynı dakikalarda Irak'ta 5 polisimizle 50'nin üzerinde Iraklı'nın öldürüldüğünü öğrenirseniz barışı ve sevgiyi sunan Mevlâna'ya siz de sığınmaz mıydınız?

"Işık ışıktan ne diye kaçar böyle
Herkesle barışıp kaynaş.
Kendinde kaldıkça bir zerresin
Ama herkesle birleşince bir ummansın..."


diye vaaz verirken 800 yıl sonra insanların birbirini boğazlayacağı Mevlâna'nın aklına gelir miydi?

Mevlâna'nın çağrısına koşanlar
Bir ay süren Amerika gezimden döndüğümün ikinci günü UNESCO Uygarlıklararası Diyalog ihtisas Komitesi Başkan'ı Kezban Hatemi'nin sesiyle uyandım: "Türkiye'de yaşayan bütün din mensuplarıyla Mevlâna'nın vuslat (yani ölüm) günü, Şeb-i Arus'a gidiyoruz. Üyemiz olarak katılmalısınız, Konya uçağında görüşürüz" diyerek telefonu kapattı. Kezban Hatemi mazeret dinlemez.

Uzun uğraşlardan sonra tek uçağın son dakikada boşalan tek koltuğuna kendimi attım. Müthiş kirli havanın kapladığı uçsuz bucaksız ovanın ortasında bir yıl önce açılan Hilton Oteli'ne girdik Lobide İstanbul'dan katılan kalabalık bir grubun dışındakilerin hepsi yabancıydı. Özellikle sayıları çok olan Japonlar'a dayanamayıp bu ilginin nedenini sordum. Yıllardan beri Mevlâna'ya koşmalarını şöyle açıkladılar: "Bizim gibi atom bombasına maruz kalanların sığınacağı tek şey barışta. Onu da yalnız Mevlâna'nın huzurunda buluyoruz..."

Polislerimize alkış
Hiç hak etmediği çirkin saldırılara uğrayan Patrik Bartholomeos ona eşlik eden diğer din adamlarıyla Konya'ya adım atar atmaz gencecik sivil polis memurları etrafında bir duvar oluşturdu.

Grubu orkestra gibi idare eden ve Patrik'in bütün davalarını bilâücret üstlenen Kezban Hatemi şaşkınlığımı görünce: "Siz burada yokken Patrik'e öyle çirkin protestolar yapıldı ki, hükümet kendisini korumaya aldı" dedi. Gerçekten üç minibüsle gittiğimiz bütün yollar sayısız polis tarafından kontrol altına alınmıştı. Dönerken birbirinden güleryüzlü, terbiyeli ve iyi eğitimli polislerimizden biri kulağıma: "Biz" dedi, "Patrik Hazretleri'ni sağ salim gönderiyoruz. Oradaki arkadaşların da böyle bir insanı aynı sevgiyle, saygıyla koruyacağından eminiz..."

Haberin Devamı